Böbrek ve üriner sistem taş hastalığı tüm dünyada toplum sağlığını tehdit etmektedir. Toplumda her on kişiden birinde ömrünün herhangi bir aşamasında taş oluşur ancak özellikle beslenme, yaşam tarzı ve çevresel etkenlerdeki bozulmalar hastalığın daha sık karşımıza çıkmasına sebep olmaktadır. Tüm yaşam boyunca taş düşürme riski erkeklerde 10 erkekte 1’ken, bu sayı 35-40 kadında 1’dir. Doç. Dr. Yavuz Özdemir böbrek taşlarının en çok 20-25 yaşları arasında görüldüğüne dikkat çekti.

Taş hastalığı her yaş grubunda görülebilmekle birlikte, sıklık 20-50 yaşları arasında artmaktadır. Genetik yatkınlık, taş oluşumundaki önemli bir risk faktörüdür.

Sıcaklık ve hareketsizlik en büyük düşman!

Taş hastalığı ve hava sıcaklığı arasındaki ilişki eskiden beri bilinmektedir; yaz aylarında hastalığa daha sık rastlanmasının altındaki neden ise giderek artan sıcaklıklar. Hatta sürekli sıcağa maruz kalan işgruplarında, taş hastalığı görülme sıklığının normal popülasyona göre 3-4 kat daha fazla olduğunu biliyoruz. Bu nedenle özellikle ailelerinde üriner sistem taş hastalığı olanlar sıcaktan uzak durmalı ve sıcakta kalacaksa daha fazla su tüketmelidir.

Ofis çalışanları dikkat!

Yönetim ve büro işinde çalışanlarda taş hastalığı daha sık görülmektedir. Her ne kadar meslek grupları ile taş hastalığı ilişkisini, bireylerin çalışma ortamlarındaki beslenmealışkanlıkları, sıcağa maruz kalma ve su alımı ile birlikte değerlendirmek daha doğru olacaksa da fiziksel aktivitesi kısıtlı olan işlerde çalışanların belli aralıklarla işlerine ara verip en azından yürüyerek egzersiz yapmasında fayda var. Düzenli spor yapmak ve bol su içmek (günde 2.5 - 3 lt.) böbreğin toplayıcı sisteminde kalıp taş oluşumuna neden olabilecek partiküllerin bir an önce idrar yolu sisteminden dışarıya atılmasını sağlamak açısından oldukça önemlidir.

Böbreklerde taş nasıl oluşur?

Böbrekte taşların oluşumu birçok faktörün bir araya gelmesi ile ortaya çıkmaktadır, özetle böbrek taşlarına, normal olarak idrarın içinde bulunan tuz ve minerallerin dengesinin bozulması neden olur. Özellikle beslenme tarzı ve iklim gibi çevresel etkenler, idrarda atılan kristallerin yoğunlaşmasına, kümeleşmesine ve birikip ‘taş’ oluşumuna sebep olmaktadır. Bu kristaller şekillendikten sonra hızla birleşerek böbrek taşlarını oluşturmaktadır. Normalde idrar içinde bu kristalleşmeyi ve çökmeyi engelleyen ve İnhibitör denilen maddeler vardır. Bu inhibitörler her insanda yeterli miktarda olmayabilir ve bu da taş oluşumunda önemli bir sebeptir.

Peki nasıl beslenelim?

Böbrek ve idrar yollarında taşların oluşumuna yol açan faktörler içerisinde son yıllarda üzerinde çok yoğun olarak durulan önemli faktörlerden bir tanesi de tüketilen yiyecek ve içeceklerin içeriğidir. Az sıvı tüketimi taş oluşumunu daha da artırmaktadır. Bazı besinlerin taş oluşum riskini artırmaktadır: Bu besinler arasında aşırı oranda protein ( kırmızı et, süt ve süt ürünleri), ıspanak, tuz, şekerli ve unlu mamuller, sakatat ürünleri, çikolata, koyu çay, kahve, kola, bira ve soda sayılmaktadır.

Fast food alışkanlığı taş oluşumunu kolaylaştırıyor!

Taş hastalığının dünyada artmasında protein ve karbonhidrattan zengin, liften fakir beslenme -fast food alışkanlığının önemli bir etken olduğu düşünülmektedir. Şahısların beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi bu açıdan büyük önem taşır duruma gelmiştir , yine idrar söktürücü-diüretik, antiasit ve tiroid ilaçlarının kullanımı,kalsiyum ve D ve C vitamini gibi bazı ilaçların kullanımı riski artırmaktadır.

Taş hastalığını nasıl anlarız?

Ağrı, en sık rastlanan belirtidir ve şiddetli, bıçak saplanır tarzda genellikle “boşluk” olarak adlandırılan, kaburgaların altından başlayıp sırttan öne, kasıklara doğru vuran şiddetli ağrı şeklindedir. Ağrının şiddeti zaman zaman artıp azalabilir. Çoğunlukla, bulantı ve kusma, idrarda kanama ve yanma eşlik edebilir. Belirti vermeyen böbrek taşlarına da rastlanabilir. Bu taşlar, ancak kontrol sırasında ya da başka amaçla yapılmış tetkiklerde tesadüfen saptanır.

Hastalığın tanısında en önemli yaklaşım detaylı hasta öyküsü ve titiz bir fizik muayenedir.

Tedavi taşın özelliklerine göre planlanıyor

Sanılanın aksine tüm böbrek taşları aynı yapıda değildir. Bu nedenle özellikle ilaçlı tedavide olmak üzere tüm taşlar aynı yöntemle tedavi edilememektedir. . Küçük taşlarda taş düşürülmesi ve ağrının azaltılması için ilaç tedavilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Geçmişte sıklıkla başvurulan açık taş ameliyatları ise bugün neredeyse hiç kullanılmamakta, yine 10-15 yıl öncesine kadar sıklıkla kullanılan “beden dışından ses dalgaları ile taş kırma tedavisi” bugün etkili ve pratik diğer yöntemler nedeniyle daha az uygulanmaktadır. Günümüzde en sık başvurulan yöntemler endoskopik-kapalı cerrahi yaklaşımlardır. Bu yöntemler;

Endoskopik üreter taşı ameliyatı
Kapalı böbrek taşı ameliyatı

Fleksible URS ile doğal idrar kanalından böbreğe kadar çıkılarak böbreğin odacıkları içindeki taşlar lazer yöntemiyle kırılıyor.
Başarı oranı yüzde 95! Başarı oranı taşın boyutuna, tam olarak nerede yerleştiğine bağlı olarak değişmekle birlikte tek seansta tam olarak taşsız kalma oranı yüzde 85-90 arasında, ikinci seansta ise yüzde 95’ler seviyesindedir.

İyileşme süresi kısa; Hastanede kalış süresinin kısalığı ve iyileşme sürecinin çok hızlı olması ve böbrek işlevlerine en az zarar veren yöntem olması önemli avantajlarıdır. Tamamen endoskopik bir yöntem olması nedeniyle özellikle kan sulandırıcı ilaç alma zorunluluğu olan hastaların taşlarının tedavisinde, ameliyat öncesi ilaçlarının kesilmesine gerek olmaması da diğer yöntemlere göre Fleksible URS’yi daha üstün kılıyor.

Taş hastalarına öneriler:

-Mevcut taşların büyümeden gereken önlemlerin alınması ve taşların uygun yöntemlerle temizlenmesi, düşürülen ve alınan taşların tipini analiz etmek amacıyla biriktirilmesi ve inceleme amacıyla bu konu ile ilgilenen deneyimli merkezlere başvurmaları gerekir

-Ailesinde yaygın taş hastalığı bulunan ve sık sık taş oluşumu ile karşılaşan bireylerin bu konuda deneyimli merkezlerde genetik ve metabolik incelemelerden geçmeliler

-Suyunuzu doğru miktar ve şekilde için

Başlıca su olmak kaydıyla, bol miktarda (günde 2,5 litre) sıvı almak, ve günlük idrar çıkışını 2 litre üzerinde tutmak tavsiye edilir. Ancak sıvı alımı günün her saatine yayılmalıdır. Her saat başı bir bardak su, en pratik ve ideal olanıdır. Kola, gazoz gibi içeceklerden kaçınmak gerekir.

-Taze sıkılmış meyve suları tercih edin , konsantre meyve suları taş hastalığı riskini arttırabilir. Evde yapılan limonata ve taze sıkılmış portakal, mandalina ve greyfurt suyu gibi C vitamini içeren meyve suları böbrek taşı oluşumunu engelleyecek içeceklerdir.

-Süt ve süt ürünlerinin hiç tüketilmemesi, taş oluşum riskini arttırır. Kalsiyumdan yoksun diyetler uygulanmamalıdır.

-Yürüyüş ve egsersiz yapın

Böbrek taşı oluşum riskini artıran diğer bir faktör obezitedir. Bu nedenle kilo problemi yaşayan bireyler, kişiye özel beslenme programları ile ideal kilo seviyelerine ulaşmalıdır.

-Lif içeriği yüksek olan besinler yiyin ve protein tüketimini sınırlayın.

Beslenme düzeninde besin çeşitliliği önemlidir. Tek bir besinin fazla tüketiminden kaçınılmalı, lif içeriği yüksek gıdalar tercih edilmelidir.

-Tuz kullanımına dikkat

Fazla tuz tüketimi barsaklardan kalsiyum emilimini artırır. Bu da böbreklere daha fazla miktarda kalsiyumun gelmesine neden olarak, taş oluşum riskinin artmasına neden olur. Bu nedenle çok tuzlu gıdalar tüketilmemelidir. Günlük beslenmede; sebze, meyve ve ekmekte tuz olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle sebze yemekleri ekstra tuz ilave edilmeden yapılmalıdır.

Taş riski oluşturan besinleri sınırlandırın

Böbrekte taş oluşumu yönünden en riskli maddelerden biri de oksalattır. Böbrek taşı hastalarının, yüksek oksalat içeren çay, kahve, alkol,pancar, soya, kara çay, çikolata, kakao, kuru incir, karabiber, fındık, maydanoz, haşhaş tohumu, ıspanak, çilek, böğürtlen gibi besinleri aşırı tüketmemeleri gerekir.