Sıcak havasıyla ünlü, yaz-kış neredeyse her gün güneş ışınlarından yararlanma imkanı olan adada yaşayan Kıbrıs Türklerinde “D vitamini” eksikliği son zamanların yeni gündemi. Tıp camiasının son yıllarda farkettiği, toplumun gündemine ise son aylarda giren bu sürpriz, hekimleri de şaşırtıyor.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Umut Maraşuna’nın 3 yıl önce yazdığı, gündem olmasıyla bugünlerde dikkat çeken yazısında dediği gibi… “Kıbrıs’a döndüğümde en az karşılaşacağım sorunlardan birinin D vitamini eksikliği olacağını tahmin etmiştim. Bunun nedeni D vitamininin esas kaynağının güneş oluşu ve adamızın Akdeniz’in göbeğinde güneş ışınından zengin olması. Sanırım yanıldım. Belli bir oran veremeyeceğim ama kan tahlili yaptırdığım bütün kişilerde D vitamini düzeyleri oldukça düşük…”

GÜNEŞ ALTINDA GÜNEŞSİZ Mİ YAŞIYORUZ…

Peki, güneş adası Kıbrıs’ta her yaş grubundan insanda D vitamini eksikliğinin nedeni ne? Acaba güneş altında güneşsiz mi yaşıyoruz, kapalı ortamlarda? Yoksa genetik gibi faktörler de var mı? Ve bu vitamin ne kadar önemli, daha da önemlisi eksikliğini nasıl anlayacağız, nasıl önlem alacağız?

Bu soruları, konuyla yakından ilgilenen, sadece adada değil Türkiye’de de birçok deneyim yaşayan Dr. Maraşuna’ya sorduk. Ve son zamanlarda çevreden, yakınlarımızdan, hekimlerden, laboratuvarlardan duyduğumuz bu sorunun hiç de abartı olmadığını öğrendik.

ESAS SORUN YAŞAM ŞEKLİ

Dr. Maraşuna, esas sorunun yaşam şekli olduğuna inanıyor…

“Kapının önünde bekleyen 10 metre mesafedeki arabalara biniyor, işyeri önüne park ederek 30 metre yürümeden işimize gidiyoruz. Bütün gün kapalı mekanlardayız. Yürümüyoruz, yürümeyince güneş ışınını almıyoruz... Yazın sıcak diye akşam saatlerine kadar sokağa çıkmıyoruz. Klimalı ortamlarda yaşıyoruz. Haftanın 1-2 günü akşam saatlerinde denize gidiyoruz… Güneş kremi, koruyucu kullanıyoruz…”

KORUYUCU KULLANMAYALIM MI?

Bu durumda koruyucu krem kullanmamayı mı öneriyorsunuz?

“Hayır” diyor Dr. Maraşuna, “Cilt kanserinden korunmak, cildin yaşlanmasını önlemek için tabi ki kullanın. Ama koruyucu, D vitamini yüklenmeye engel. Bu nedenle hem koruyucu kullanmak, hem günün size uygun saatinde koruyucu kullanmadan güneş ışınlarından yararlanmak mümkün…”

ÇIPLAK KOL-YÜZLE HER GÜN YARIM SAAT

Güneş ışınlarından yararlanmak, D vitamini yüklenmek için çıplak kol-yüzle güneşlenmek gerektiğini anlatan Dr. Maraşuna, “Camlı odada güneşlenerek, örtünerek, koruyucu sürerek değil; güneş altında yarım saat yeterli. Yaz-kış yarım saat. Yaz aylarında saat 4’te sıcaktan bunalıyorsanız, 5’te güneşlenin; ama güneşlenin. D vitamini için güneş ışınlarından mutlaka yararlanın” diye konuştu.

GENETİK FAKTÖR OLABİLİR Mİ..! ESMER TEN, YAŞLILIK DA FAKTÖR…

Dr. Umut Maraşuna’ya kendi deneyimimi aktarıyorum; “Değil yarım saat, yaz-kış saatlerce güneş altında kalıyorum, çok yürüyorum, buna rağmen D vitamin değerlerim sınırda” diyorum. Acaba toplumsal genetik faktör de olabilir mi?

“Sorunun yaygınlığı nedeniyle bu konuda düşünceler var, ama henüz bilimsel çalışma, veri yok. O nedenle toplumun genetik yapısından kaynaklanan bir sorun olup olmadığı konusunda bir şey söylemek mümkün değil…”

Esmer tenlerin daha az D vitamini yüklendiğine, ayrıca yaşla birlikte yüklenmenin azaldığına da not olarak vurgu yaptı Dr. Maraşuna. Şeker hastalığının, bazı tiroid hastalıklarının, böbrek ve karaciğer yetmezliğinin de vitamin düşüklüğünde etkenler arasında olabileceğini ekledi.

NASIL FARKEDERİZ, BELİRTİLER NELER?

Vücudumuzda D vitamini eksikliğinin nasıl hissedildiğini veya en önemli belirtilerin neler olduğunu sorunca, yine kendi deneyimini anlattı Dr. Umut Maraşuna…

“Uzun yıllar Ankara’da çalıştım. Yarım saat yürüyerek, otobüslere binerek sürdürdüm yaşamımı. Yaşam koşulları gereği neredeyse 3-4 saatim sokakta geçiyordu. Ardından ülkeme döndüm. Daha rahat, daha konforlu bir hayat; hiçbir sağlık sorunum da yok. Ancak halsizlik, yorgunluk, bıkkınlık, nedensiz ağrılar hissedince tahlil yaptırdım. Ve bir baktım ki, kabul edilebilir alt değer 30 ng/ml olmasına karşın, benimki 7 çıktı. 7 ve altı zaten ölçülemeyen değer, yani 1 de olabilir.”

NEDEN ÖNEMLİ

Peki, D vitamini neden bu kadar önemli?

“Adı vitamin ama aslında hormon. Bağışıklık sistemi ve vücudun genel düzenleyicisi bir hormon. Vücudun kalsiyum ve fosfor dengesini sağlıyor. Bu nedenle kanserden kalp hastalıklarına, diyabetten kolesterole bir çok hastalığın tetikleyicisi olabilir.”

TAKVİYE MUTLAKA HEKİM KONTROLÜNDE…

Dr. Umut Maraşuna, D vitamini için kabul ettikleri alt değerin 30 ng/ml olduğuna vurgu yaparken, bunun altında çıkanlar için takviye önerdiklerini de anlattı. Damla, tablet, iğne gibi. “Sadece güneşlenmenin yetmediği durumlarda takviye gerekebilir” diyor; ama ciddi bir uyarı yaparak…

“Etrafta duyduklarınızla veya burada okuduklarınızdan hareketle gidip tahlil yapmanıza gerek yok. Zaten pahalı bir tahlil ve doğru yerde yapılması gerekiyor. Eğer sürekli halsizlik, yorgunluk, bezginlik, sebepsiz ağrılar ve depresyon gibi belirtiler varsa doktorunuza danışarak tahlil yaptırmanızda fayda var. Ancak bundan sonrası daha önemli. Eğer düşük çıkmışsa ve takviye gerekiyorsa, mutlaka kontrol altında olmalı. Çünkü aşırı yüklenme, gereksiz doz alımı ciddi sorunlara yol açabilir. Fazlası yağ ve kas dokusunda birikir, aylarca vücuttan atılamaz. Yatılı tedavi gerektirebilir, hatta ölümlere bile yol açma ihtimali var…”