Merhaba değerli okur severler

Bugün sizlere konuşma terapisinin öneminden bahsedeceğim.

Son yazdığım yazıda erken yaşta orta kulak iltihabının kronikleşmesi sonucunda konuşma gelişimini etkileyeceğini belirtmiştim. Orta kulak iltihabının yanında doğuştan gelen bir işitme kaybı ya da işitme kaybı oluşturabilecek başka sebeplerde yine konuşma gelişimini etkileyebilir.

Konuşma, çocuklar tarafından doğumdan sonra zaman içerisinde ve çevre ile etkileşim sonucunda taklit etme metodu ile öğrenilir. Dil gelişimi ile motor gelişim arasında da paralellikler vardır. Çocuğun ilk kelimelerinin ağzından çıktığı çağ ile yardım almadan oturabildiği çağ aynı zaman içerisindedir. Çocuğun cümle kurmada erken bir gelişim göstermesi de, büyüklerinden gördüğü sevgi ve şefkat gibi duygusal öğelere bağlı olduğu gibi bebeğe ayrılan kaliteli vakit ve ilgi düzeyine bağlıdır.

Dil gelişiminde ilk yaşların büyük önemi vardır. Bebeğin, hem konuşma organlarının olgunlaştığı, hem de çevreden gelen etkilerin en uygun olduğu ve temel iletişim becerilerinin geliştiği yaş üç yaştır. Anaokulu çağına gelen birçok çocuğun kullandığı tümce yapılarının yarısı, yetişkin tümce yapısına benzemektedir.

Dil kazanımı bu süreçte oluşurken üç yaşından önce oluşan kalıcı işitme kayıplarında geç kalmadan odyoloğunuzun hazırladığı plan ile konuşma terapisine en kısa sürede başlanmalıdır. Başlanmadığı taktirde terapi süreci daha zorlaşır ve kalıcı artikülasyon problemleri gözlenir.

Bu sırada Odyoloji bölümü ile beraber ilerleyen ‘Dil konuşma terapistleri’ plan çerçevesinin içinde yer almaktadır.

Dil konuşma terapistleri işitme kaybı olan çocuklara hizmet veren disiplinler arası rehabilitasyon ekibinin ayrılmaz bir üyesi olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir.

Odyoloğun hazırlamış olduğu planda öncelikli olarak ilk adım işitme kaybına uygun işitme cihazı ayarlamaktır. İşitme cihazı sayesinde mevcut işitme kaybını bir miktar geri kazandırıyoruz ve bu kazanç bile yeterli işitsel girdiyi sağlayıp bilişsel ve konuşma gelişimini yaşına uygun ilerlemesinde yeterli oluyor.

Uygun şekilde programlanmış işitme cihazlarının veya koklear implantın yokluğunda, devam eden işitsel rehabilitasyondan sınırlı fayda sağlanabilir.

Bu nedenle, dil öğreniminin ilk aşamalarında işitme kaybı olan bir çocuk için işitsel durumu izlemek ve cihaz programlamasında değişiklik yapmak için, her 3 ayda bir odyolojik test veya cihazın yeniden programlanması önerilir.

Çocukların işitme cihazına alışma süreci biraz daha zor olabiliyor ama odyoloğunuz bu süreçte sizinle hep irtibat halinde olacaktır.

İşitme cihazı kullanımı odyolog tarafından anlatılır ve ardından odyoloğunuz size çocuğunuz yaşıtları ile aynı konuşma gelişimine sahip olması için sizi Dil konuşma terapistine yönlendirebilir. Dil terapistleri çocuğun artikülasyon bozukluğu, fonolojik bozukluk,  gecikmiş dil ve konuşma ve genetik sendromlara bağlı dil ve konuşma gerilikleri olduğu durumları inceleyip uygun çalışma programını oluşturur. Program içerisinde odyolog ile çok yakın çalışarak çocuğun gelişimini birlikte şekillendirirler.

Konuşma terapileri ne kadar erken dönemde başlanırsa gelişim süreci o kadar erken olur. Konuşma terapisi sadece çocuklar için var olan bir rehabilitasyon değil yetişkinler içinde var olan bir ihtiyaçtır. Orta yaş ve üzeri kişilerde geç fark edilen işitme kayıplarında işitme cihazı kadar gerekli görülen bir rehabilitasyondur.

Konuşma terapisinin çocuklarımıza kazandırdığı en büyük artı yaşıtlarının yanında artikülasyon problemleri yaşamamalarıdır. Bu nedenle sosyal ortamlardan kendilerini soyutlamak yerine öz güvenli bir şekilde bu ortamlarda bulunabilirler.

İster çocuk ister yetişkin bireyler olsun işitme problemi yaşadığınız zaman veya işitmenizden şüphelendiğiniz zaman mutlaka önce kulak burun boğaz doktorunuza uğrayın ardından işitme testlerinizi yaptırın.

Kendinizi işitmekten soyutlamayın, işitme sizi hayat ile iç içe tutan en önemli duyunuzdur.