Her şey ve herkesten korumaya çalıştığımız dış dünyaya alışma evresinde olan bebeğimiz ve her cümlenin sanki bizi hedef aldığını düşündüğümüz dönemde, aslında sanırım en doğrusu lohusa anneyi, incitmeden ve yumuşak tonlarda konuşmakken, annemizin söylediği bir cümle bile aklımıza kazınacak ve yıllar sonra bile hatırlanacak hale gelir.

Her ne kadar lohusalık dönemindeki hassasiyeti, yazı haline getirmek benim için, çok kolay ve eğlenceli olsa da açıkçası yaşarken hiç de öyle keyifli değildi, itiraf ediyorum.

Gelin lohusa anneyi hangi cümlelerin kızdırdığına birlikte bakalım;

  • Sütün mü yetmiyor? (yeni anne için cinnet sebebi olabilir bu cümle.) 
  • Emzik versene evladım bebeğine…(teori ile pratiğim çakıştığı ilk konu; emziktir.)
  • Bu çocuk aç, mama mı versek? (ne kadar emzirirseniz emzirin, çevrenizdekiler için ağlayan bebek açtır.)
  • Üstünü iyice ört, üşür şimdi bebeğin? (yaz günü bile üst üste çocuğunuzun üstünü örtmenizi tembihlerler.)
  • Tadı kötü olabilir ama yemelisin, ancak böyle sütün artar… (tüm o süt arttıran karışımlar, sadece midenizi bulandırmakla kalacaktır.)
  • Aman sakın gece bebeğini emzirirken uyuyakalma… (aslında haksız sayılmazlar çünkü yeni anne olmuş biri için uykusuz geceler zordur.) 
  • Her şey içinde doktora mı gidilir? (siz onları dinlemeyin, bebeğiniz ile ilgili aklınızı karıştıran her konu için doktorunuzu arayın.)
  • Bu liste daha çok uzayıp gider, eminim okurken sizin de aklınıza o döneme ait birçok hatıra gelmiştir.

Bana göre, lohusalık zaten başlı başına zor bir dönemken, yeni doğum yapmış ve sanki bir yandan bir parçası koparılmış gibi hisseden anneye, baskı yapmadan, kendi tecrübesini empoze etmeye çalışmadan anlatmak ve asla ısrarcı olmamak en doğrusu, siz ne dersiniz?