Obezitenin gelişiminde, beyin ve sindirim sistemi arasındaki ilişki ile bağırsaktaki mikropların, dolaşım sistemi ve beyindeki iştah merkezi arasındaki etkileşiminin rol alabileceği belirtildi.

Beyin ile sindirim sistemi arasındaki ilişkiye yönelik bilimsel araştırmaların, dünya genelinde ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen diyabet ve obeziteyle mücadelede tıp dünyasına yardımcı olabileceği öngörülüyor.

Endo Bridge Kurucu Başkanı Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, Amerikan Endokrin Derneği ve Avrupa Endokrinoloji Derneği iş birliğiyle bu yıl beşincisi Antalya'da düzenlenen EndoBridge yıllık toplantısının ardından AA muhabirine yaptığı açıklamada, 39 ülkeden 473 bilim insanın yer aldığı toplantıda, diyabetten obeziteye, tiroitten osteoporoza kadar  birçok konuya ilişkin güncel yaklaşımların masaya yatırıldığını dile getirdi.

Diyabetin yanı sıra son günlerde gündemde çok sık yer alan, yararlı bakteriler olarak bilinen "mikrobiyota" ve metabolik hastalık ilişkisi hakkında açıklamalarda bulunan Yıldız, diyabet ile obezitenin salgın bir hastalık haline geldiğini ve görülme sıklığının giderek arttığını vurguladı.

Yıldız, obezitenin nedenlerine ilişkin araştırmaların sürdüğünü, aşırı yeme isteğinde beyin-sindirim sistemi ve bağırsaklardaki yararlı bakterilerle ilişki üzerine yoğunlaşılmaya başlandığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Bağırsaklarımızda bulunan 100 trilyondan fazla sayıda, 2 kilogram ağırlığa sahip ve genlerimizin yüzde 38'ini bizimle paylaşan mikropların çeşitliliği ya da fonksiyonundaki değişiklikler metabolik hastalık gelişimi ile ilişkili olabilir. Son yıllardaki çalışmalar, örneğin bağırsağınızdaki bir mikrobun artması sonrası, o mikrobun salgıladığı bir maddenin dolaşımınıza geçmesi ve sonrasında beyninizdeki iştah merkeziyle etkileşmesinin sizin ne kadar yediğinizi, ne kadar kilo alacağınızı ya da diyabet riskinizi etkileyebileceğine işaret ediyor. Ancak hayvan çalışmalarında gösterilen neden-sonuç ilişkileri henüz insanlarda net olarak kanıtlanabilmiş değil ve daha fazla çalışmaya ihtiyaç var."

"TEK TİP BESLENMEDEN KAÇINILMALI"

Prof. Dr. Yıldız, herkesin farklı yapıya sahip olduğunun altını çizerek, "Aynı toplam kaloriyi alsak, tamamen aynı beslenme planını uygulasak da hepimiz farklıyız ve vücutlarımız farklı tepki veriyor. Bunda bağırsaklarımızdaki mikropların da katkısı olabilir." diye konuştu.

15 bin yıl önce insanların bir haftada 150 farklı çeşit besin tüketirken, bugün çoğu insanın 20'den az besin ögesi tükettiğine dikkati çeken Yıldız, "Bunların çoğu işlenmiş gıda ve ne yazık ki mısır, soya, tahıl ve et şeklinde dört besin ögesinden oluşuyor. Bağırsaklarımızdaki mikropların çeşitliliğini koruyabilmemiz için aldığımız besinlerin çeşitliliği çok önemli. Tek tip beslenmeden kaçınmak, meyve ve özellikle sebze tüketmek gerekiyor." uyarısında bulundu.