Doç. Dr. Örmeci, çocukluk çağında oldukça sık rastlanan uyurgezerlik hakkında önemli bilgiler verdi. Uyurgezerliğin derin uyku hastalığı olduğunu vurgulayan Ömerci, “Kişinin bilincinde olmadan uyanması ve ambulasyon dediğimiz, kapı pencere açabilecek kadar hareketliliğe geçtiği, uyandırmanın zor olduğu, kişinin kendini başka bir yerde uyanmış şekilde ya da tekrar yatağına dönerek bulduğu bir durumdur. Çocuk yürümeye başladıktan sonra görülme sıklığı artmaya başlar. 12 yaşına kadar bu risk yüksektir. Her 5-6 çocuktan birinde görülür. Ergenlikle beraber azalır, erişkinlikte yüzde 1 civarına düşer. Çocuklukta sık görülmesinin nedeni ise uykunun organizasyonuyla ilgilidir. Zira çocuklar erişkinlerdeki uyku organizasyonuna sahip değildir. Bu süreç bebeğin kırkı çıktıktan sonra başlar, ergenliğe kadar tamamlanır. İşte bu nedenle 12 yaş sonrası uyurgezerliğin görülme sıklığı da düşer” şeklinde konuştu.

“GENETİK YATKINLIK ÖNEMLİ FAKTÖR”

Çocukluk çağı uyurgezerlikte genetik alt yapının önemli olduğunu vurgulayan Dr. Örmeci, erişkinlikteki uyurgezerliğin altında başka patolojiler yatabileceğine işaret ederek, “Çocuklukta genelde ailede bir ya da iki jenerasyon öncesinde uyurgezerlik hikayesi vardır. Genetik yatkınlık daha ön plandadır. Yetişkinlikte ise stresle ilişkili faktörler daha yoğundur. Ayrıca uykuda huzursuz bacak sendromu, uyku apnesi, parasomniler, uykuyla ilişkili panik bozukluk gibi sorunlar, uyurgezerliğin zeminindedir” dedi.

“GEREKLİ ÖNLEMLER ALINIRSA TEHLİKELİ DEĞİL”

Çocukluk çağındaki okul ve sınav stresi ile yorgunluğunun uyurgezerliğe davetiye çıkardığını belirten Doç. Dr. Burcu Örmeci, bu yaştaki çocukların sınav stresiyle baş edebilmesine yönelik davranışsal terapiler veya kaygı düzeyi yüksek bazı çocuklarda rahatlatıcı egzersizler ile bunun önüne geçilebileceğini belirtti. Dr. Örmeci, “Uzun vadede gerekli önlemler alınırsa iyi huylu bir hastalık uyurgezerlik. Korkulacak bir şey değil. Altta yatan başka bir neden olup olmadığı mutlaka araştırılmalı. Bir de kendisine zarar verme potansiyeli olan durumlara karşı gerekli önlemler alınmalı. Örneğin pencerelere özel kilit takılabilir, yatmadan önce evin kapısı kilitlenip anahtarı anne baba yanına alabilir, kendisini yaralayabileceği kesici, elektrikli aletler vs mutlaka ortadan kaldırılmalı” diye konuştu.

HAYATİ TEHLİKE YARATIYORSA İLAÇ TEDAVİSİ

Uyurgezerliğin önüne geçebilmek için alınabilecek başlıca önlemleri de anlatan Doç. Dr. Örmeci, “Bir gece önceki uyku yoksunluğu, aşırı karbonhidratlı bir akşam yemeği gibi, derin uyku yoğunluğunu artırabilecek şeylerden kaçınılmalı. Derin uykunun da belli bir yoğunlukta olması gerekli. Aşırı derin uyku sorun yaratabilir. Çocukta akşamları aşırı uyku yoksunluğu yaşanıyorsa, gündüz 1-1.5 saat uyutulabilir. Çocuk uyumaya başladıktan belli bir süre sonra oluyorsa, ‘programlanmış uyandırma' denilen bir davranış terapisiyle tedavi sağlanabilir. Başka bir uyku hastalığının olup olmadığını anlamak için hastanın bir uyku laboratuvarına yatırılması gerekebilir. Sıklıkla hayatı tehdit eden durumlar oluyorsa da çeşitli ilaçlar (bazı antidepresanlar, uyku ilaçları, melatonin destekleri gibi), tedaviye eşlik edebilir. Ama bunlar mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır” dedi. DHA