Uzun yıllar aile hekimliği yapan Dr. Fevzi Özgönül, 2002 yılında babası Prof. Dr. Hamit Özgönül ile birlikte obezite araştırmalarına başladı. Çalışmala rına, teyzesi Prof. Dr. Nevbahar Taneli ve eniştesi Prof. Dr. Baha Taneli de beslenme ve gastroenteroloji dalında destek oldu. Dr. Fevzi Özgönül çalışmaları sonucunda yepyeni bir model kurdu ve bu modeli önce kendinde deneyerek bir yılda 40 kilo vererek 115 kilodan 75 kiloya indi. Dr. Özgönül bu modele “Beden Aklıyla Zayıfla” adını verdi. 2008 yılından itibaren bu yöntemle 10 bin hasta/danışan tedavi etti. Ve üç ay önce Beden Aklıyla Zayıfla adlı kitabı piyasaya çıktı. “Beden Aklıyla Zayıfla” modeli klasik diyetler gibi değil, doyuncaya kadar yiyebiliyorsunuz. Doyduktan sonra ara öğün stresi de yok, bir dahaki öğüne kadar 5-6 saat dinleniyorsunuz. Sindirim sisteminizin çalışmasına izin vermeyi öğreniyorsunuz ama bu arada acıkmıyorsunuz. Yemek yerken yediklerimizin sırasına dikkat etmeyi de öğreniyorsunuz. Mesela çorbayı yemekten önce değil, yemeğin sonunda içiyorsunuz. Güne iyi bir kahvaltıyla başlıyorsunuz. Etli, proteinli, bakliyatlı, salatalı hazmı zor yemekleri, meyveleri öğlen yiyorsunuz. Güneş battıktan sonra salata gibi pişmemiş yiyecekler, meyve, kuruyemiş, etli yemek yemiyorsunuz. Akşam bir çorba ya da sebze yemeğini yine doyuncaya kadar yiyorsunuz. Sütlaç, kazandibi ya da dondurma yemek istiyorsanız, akşam 22.00 sularında sindirim sisteminin mesaisi bittikten sonra yiyorsunuz.

■ Beden aklı nedir?

Her canlı bedenini sağlıklı ve güçlü tutması, neslini devam ettirmesi için yapması gereken davranışlara teşvik eden, bedenin içgüdüsel olarak verdiği uyarıların hepsine beden aklı denir.

■ Peki, beden nasıl aptallaşır?

Beden aklının verdiği uyarıları yanlış anlayıp bir de üstüne kendi mantığımızı baz alarak hareket edersek. Yani bu uyarılara yanıt verirken, beden aklı yerine aklımızı ve mantığımızı kullanmaya kalkarsak, bedenin tüm dengesini bozup onu aptallaştırabiliriz.

■ Peki bedenin aklını başına nasıl getireceğiz?

Bedenin aklını başına getirmemize gerek yok! Sadece kendi aklımızı başımıza getirmemiz yeterli. Bedenin her zaman aklı başında, en zor şartlar altında bile ağırlığını artırma pahasına da olsa, dik yani ayakta kalabilmek ve hareketlerini kolaylaştırmak için orta bölümünde yani göbek ve kalça kısmında şekerden destek yağ halkası oluşturup gevşemiş bağ dokusunu içeriden dolduruyor.

■ Kitabınızda beden aklının DNA’da şifrelendiğini söylüyorsunuz, peki ya DNA bozuksa?

Zaten o zaman sağlıklı bir beden yapısı bekleyemeyiz. Biz bu durumu genetik hastalıklar olarak değerlendiriyoruz.

■ Şişmanlamayı ‘bağ dokusu hasarı’ diye tanımlıyorsunuz. Bağ dokusu neden hasara uğrar?

Bağ dokusu vücudu saran, koruyan ve ona şekil veren elastik kıvamda bir dokudur. Her zaman kendi yapısını ve şeklini korumak üzere programlanmıştır. Mesela ayağımız burkulduğunda dokular arasında travmaya bağlı şişlikler olur. Çarparsak veya kaza geçirirsek şişer ve iç kanamaya bağlı morarır. Hatta hiç kaza geçirmesek bile yerçekimi nedeniyle uzun süre yürümek veya ayakta kalmak yüzünden aşağıya doğru gevşemeye başlar. Bu bile bir bağ dokusu hasarıdır.

■ Bu hasarı nasıl tamir edeceğiz?

Bedenin dik durabilmesi için bağ dokusunun her zaman belli bir sıkılıkta olması gerekir. Bu hasarın tamiri için gerekli olan proteinlerin, yağların ve diğer eser elementlerin yiyeceklerden yeterince alınmış ve sindirilmiş halde olması gereklidir. Bu şartlar tamamsa gece biz uyurken üretilen hormonlar sayesinde bağ dokusu hasarı tamir edilip ideal şekline gelir.

‘ŞEKER YOKSA ÖLÜRÜZ’

■ Peki, biz neden sindiremez hale geldik?

Anne sütü alan bebeklere daha kolay emebilecekleri biberon maması verilirse bazı bebekler anne sütünü bırakıp sadece biberon mamasına geçer. Vücudumuzun benzini şeker olduğu için bedenimiz her zaman şekerin emilimine öncelik verir. Çünkü şeker yoksa ölürüz. Eğer günün birinde bedenimiz, tatlılar ve unlu gıdalar gibi sindirime gerek olmadan vücudun şeker ihtiyacını karşılayacak bir besin maddesiyle karşılaşırsa, bazı bedenlerde normal sindirim mekanizması yeterince aktif çalıştırılmamaya başlar ve günün birinde yiyecekleri sindiremez hale geliriz. İşte bu durumlarda ekmek olmadan doymayız, çok tok bile olsak canımız tatlı istemeye devam eder.

■ Zayıflamada bütün mesele sindirim sistemini harekete geçirmek mi?

Evet, vücudumuz zaten sürekli ideal bedene dönmek gibi bir otomatik yenileme programına sahip. Bu programın işlemesi için, yiyeceklerden sindirim sistemi yoluyla gerekli malzemeyi elde etmemiz gerekiyor yalnızca.

‘DOYMAK DEĞİL BESLENMEK ÖNEMLİ’

■ Yemek yerken nelere dikkat etmeliyiz? Mesela alışılmışın dışında çorbayı en son için, tatlıyı gece 22.00’den sonra yiyin gibi önerilerde bulunuyorsunuz, neden?
Yiyeceklerimizi yerken doymak değil, beslenmek önemli. Doğadaki tüm canlılar sadece açlıklarını gidermek için değil, bedenlerini sağlıklı ve güçlü tutmak için yer. Bu nedenle yediğimiz yemeklerde ilk önce besleyici değeri en yüksek gıdalardan başlamalıyız. Bu gıdaları yerken de sindirim sisteminin rahat çalışmasına özen göstermeliyiz. Mesela tek başına et yemek yerine eti sebze veya salatayla yersek çok daha kolay sindirilir. Aynı şekilde önce sıvı olan çorbayı içmek, mideyi çorbayla kaplamak demektir. Sonrada yediğimiz katı yemekler çorbanın arasına giremediği için şişkinlik yaratıp sindirimi zorlaşabilir. Önce katı olan yemekleri yediğimizde sonradan sıvı olan çorba çok daha kolay aralara yerleşip hazmın kolaylaşmasını sağlar. Hem daha fazla yemek yemiş hem de doymuş oluruz.

■ Peki tatlı?

Tatlıyı neden gece 22.00’den sonra yemeliyiz, çünkü vücudumuz şeker ihtiyacını karşılamak için besinleri sindirerek içerisinde mevcut olan kompleks şekerleri kullanır. Eğer biz ona yemek yanında tatlı verirsek, tatlıların içerisinde bulunan basit şekerler sindirime gerek olmadan kullanılabildiğinden, sindirim sistemi diğer gıdaların sindirimine o kadar önem vermez. Dolayısıyla yemeğin yanında yediğimiz tatlı, vücudumuza girmiş ama yanındaki yemeğin içerisinde bulunan ve vücudun temel ihtiyaçları olan proteinler, yağlar yeterince sindirilememiş olur. Sabah kahvaltısı öğleye kadar sindirilir. Öğlen yemeğinde tatlı yemezsek o da akşam 22.00’ye kadar sindirilir. Böylece vücut temel ihtiyaçlarını almış olur, gece 22.00’den sonra tatlı yersek, bu diğer gıdaların sindirimini etkilemez. Vücudumuz da, biz de zarar görmeyiz. Tabii ki her gece bunu yaparsak bizden daha akıllı olan bedenimiz tatlı ihtiyacının geldiği bu saatleri bekler, gündüz çalışıp yemekleri sindirmez. Bunu haftada en çok 2 defa yapabiliriz.

■ Beden aklını hangi gıdalar nasıl çalıştırır, hangileri nasıl aptallaştırır?

Beden aklı, vücudun ihtiyacı olan gıdaları alması için onu her zaman yönlendirir. Buna ağzımızın tadı tuzu deriz. Bazen tuzlu, bazen tatlı, bazen de ekşi bir şeyler isteriz. Fakat vücudumuzun en önemli ihtiyacı şekerdir. Eğer biz şekeri basit şeker olarak tatlılardan ve hamur işi gıdalardan alırsak bedenimiz şekere kolay yoldan ulaşmış olur ve dolayısıyla tembelleşir.

■ Peki hayati önemi olan şekeri nereden almalıyız?

Sebze, kuruyemiş ve bakliyatlardan vücudumuzun ihtiyacı olan şekeri alabiliriz.
Bu beslenme modelinde neler yasak?
Bedenin aklını karıştıracak ve tembelliğe teşvik edecek kolayca şekere dönebilen gıdalar yani tatlı, hamur işi, mısır gevreği gibi gıdalardan kaçınmanız lazım.