Domaç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uyku apnesi sendromunun uyku sırasında üst solunum yolunda kısmen veya tamamen daralmayla karakterize olan ve sık görülen bir hastalık olduğunu belirtti.
Birçok hemodinamik ve metabolik bozukluğa yol açan hastalığın ciddi kardiyovasküler komplikasyonlarının da bulunduğunu aktaran Domaç, "Uyku apnesi sendromu olanlarda hipertansiyon, diyabet ve şişmanlık daha fazla görülmekte olup, kalp damar tıkanıklığı, kalp krizi ve inme için daha fazla risk taşımaktadırlar." diye konuştu.
Domaç, uykuda görülen ani ölümlerin genellikle uyku sırasında solunumda meydana gelen durmalarla tetiklenen kalp krizi nedeniyle gerçekleştiğini, gece kalp krizi geçiren kişilerde gündüz kalp krizi geçirenlere oranla uyku apnesi sendromunun 6 kat fazla görüldüğünün saptandığını söyledi.
Doç.Dr. Domaç, şunları kaydetti:
"Hipertansiyon ve uyku apnesi arasında çift yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Hipertansiyonu olan hastalarda uyku apnesi sendromu yüzde 30 oranında saptanmaktadır. Uyku apnesi sendromu olanların ise yaklaşık yarısında hipertansiyon hastalığı bulunmaktadır. Normal kişilerde sistemik kan basıncı uyku esnasında yüzde 20-23 oranında azalır ve uyanmayla birlikte normal günlük seviyesine döner. Uyku apnesi olan hastalarda ise gece uyku sırasında kan basıncında beklenen düşme olmaz. İlk başta geceleri uyku sırasında ortaya çıkan tansiyon yüksekliği zamanla gün içinde de görülmeye başlar ve hipertansiyon ortaya çıkar. Uyku apnesinin şiddetindeki artışla birlikte hipertansiyon gelişme riskinde de artış görülmektedir."
Araştırmalarda uyku apnesi şiddetinin fazla olduğu kişilerde hipertansiyon gelişme riskinin 2 kat arttığının saptadığını ifade eden Domaç, hipertansiyonu olan kişilerde uyku apnesi ne kadar şiddetli ise tansiyon ilacının dozunun arttırılmasına veya yeni ilaç eklenmesine rağmen kan basıncı kontrolünün o oranda zorlaştığını söyledi.
Doç. Dr. Domaç, uyku apnesi sendromunun başarılı tedavisi ile gece ve gündüz kan basınçlarında gerilemenin sağlandığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Uyku apnesinin tedavisinin yapılmadığı durumlarda ise yüksek kan basıncı etkin bir şekilde kontrol altına alınamayabilir ve zaman içinde dirençli hipertansiyon gelişebilir. Farklı etki mekanizmaları olan en az 3 tansiyon ilacının etkin dozda kullanılmasına rağmen tansiyon değerlerinin istenilen düzeyde kontrol altına alınamadığı durumlarda dirençli hipertansiyon söz konusudur. Son yıllarda yapılan bir çalışmada ilaç tedavisine dirençli hipertansiyonu olan hastalarda uyku apnesi sendromu yüzde 83 gibi oldukça yüksek bir oranda bulunmuştur. Dirençli hipertansiyonun tedavi edilebilir nedenlerinin belirlenerek kan basıncının kontrolünün sağlanması hipertansiyonun damarlar üzerindeki etkisini azaltarak hem kalp hastalıkları hem de inme riskini azaltmaktadır."
İlaç tedavisine rağmen düşmeyen tansiyonu olan hastaları uyku apnesi sendromu açısından değerlendirmek gerektiğini vurgulayan Domaç, "Yüksek sesle horlayan, gece nefesinde tıkanma hissi ile uyanan, gece terlemesi, sabah yorgun uyanma veya gün içi uyku hali eşlik eden dirençli hipertansiyon hastalarının uyku hastalıkları merkezlerine başvurması ve uyku testinin yapılması önerilmektedir. Yapılan tetkiklerde uyku apnesi saptanan kişilerde pozitif havayolu basıncı ile apnenin tedavi edilmesinin tansiyon değerlerinin kontrol altına alınmasında etkisi bulunmaktadır." dedi.