Yoğun bir iş yaşamınız var. Kilonuz biraz fazla. Kan yağlarınız yüksek bulundu. Tansiyonunuz zaman zaman yükseliyor. Gizli şeker tespit edildi... Hemen gidip koronerlerinizi kontrol ettirin. Sizde de “kardiyo-metabolik sendrom “olabilir.

“Mahşerin dört atlısı” olarak isimlendirilen bu metabolik hastalıklar grubu, yakın zamanda ülkemizde birçok değerli devlet adamı, iş dünyasının duayenleri ve sanatçılarının genç yaşta aramızdan ayrılmasının bir numaralı nedeni oldu.

TEKNOLOJİNİN YAYGINLAŞMASI HASTALIĞI ARTIRDI 

21. yüzyılda baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji, başta çalışan kesim olmak üzere hepimizin hayatında farklı bir yaşam modeli oluşturdu. Otomobillerin yaygınlaşmasıyla yürümeyi bıraktık. Bilgisayar karşısında saatlerimizi geçirmeye başladık. İnternet, çalışma saatlerini tüm güne yaydı ve kendimize ayırdığımız zamanlar azaldı.

Beslenme şeklimiz değişti, gün içinde hızlı yenilebilen ayaküstü atıştırmalıklarla geçirilen, akşamları uzun ve ağır yemeklerle kendimizi ödüllendirdiğimiz yeni bir beslenme modeli oluştu.

Bu hareketsiz ve yoğun yaşam, güne yayılan stres ortamı, karbonhidrat ve yağdan zengin beslenme modeli, beraberinde özellikle çalışanlar ve beyaz yakalı dediğimiz grubu tehdit eden sağlık sorunlarını gündeme getirdi.
Hızlı kilo alma, kan yağlarında yükselme, yüksek tansiyon, diyabet, sonunda koroner kalp hastalığı ve enfarktüse doğru giden bir hastalıklar sarmalı ortaya çıktı: “Kardiyo-metabolik sendrom.”

Kardiyo-metabolik sendrom, artık gelişmekte olan toplumların en büyük tehlikesi ve ölüm nedenleri içinde birinci sırada.
Teknolojinin yaygınlaşmasıyla bu hastalık hızlı bir artış gösterip milyonlarca insanı etkilemeye başladı.

MAHŞERİN 4 ATLISI DENİLİYOR 

Kısa bir süre öncesine kadar diyabet, şişmanlık, yüksek tansiyon ya da koroner kalp hastalıkları, ayrı ayrı hastalıklar olarak kabul ediliyordu. Ayrı uzmanlık alanları vardı. Bazı bilim çevrelerinde “mahşerin dört atlısı” olarak isimlendirilen bu hastalıklar, artık kardiyo-metabolik sendrom olarak nitelendiriliyor.

Bugün artık bu dört hastalığın, aslında aynı ortak kökenden geldiğini biliyoruz. Bu hastalıkların hepsinin ortak nedeni, insülin direnci.

İNSÜLİN DİRENCİ AÇISINDAN KENDİNİZİ TEST EDİN

- “Vücut kitle indeksi”niz 30’un üstünde mi? 
- Bel çevreniz 110 cm’yi (kadınlarda 90 cm) geçiyor mu? 
- Yakın aile bireylerinizde bir ya da daha fazla diyabetli var mı? 
- 45 yaş altında tansiyon yüksekliği ya da kan yağları fazlalığı bulundu mu? 
- 45 yaş altı koroner hastalığı tanısı aldınız mı? 
- Açlık kan şekeriniz 100-125 mg/dl arasında ya da tokluk kan şekerimiz 140-199 mg/dl arasında bulundu mu?
Bu sorulardan herhangi birine cevabınız “Evet” ise insülin direnci açısından risk grubunda olabilirsiniz.

İNSÜLİN DİRENCİ RİSKİ

İnsülin direnci, aslında vücudun bir enerji sistem hastalığı. Vücudun enerjisinin % 99’undan fazlası kan şekerinden, yani glikozdan elde edilir. Glikozun da hücreye girişini kontrol eden mekanizma, insülin hormonudur.
İnsülin direnci nedeniyle insülinin hücreye girişi bozulur ve buna bağlı olarak glikoz, hücreye yeteri kadar giremez. Hücre, yaşamını devam ettirmek için yağları yakmaya başlar. “Oksidatif stres” denilen bir mekanizma damarlarda hızla bozulmaya neden olur. Bunun sonucu olarak da tansiyon yüksekliği ve kalbin koroner damarlarında hasar gelişir.

Diğer yandan hücreye giremeyen insülin, kanda birikir. İnsülin, açlık hissini oluşturan hormondur. Kanda insülin yüksekliği, açlık ataklarının daha şiddetli ve daha kısa aralıklarla olmasına yol açar. Sonuçta aşırı kilo alma ve diyabete doğru giden bir dizi olay gelişir. O zaman ilk adım, kimlerin insülin direnci açısından risk taşıdığının belirlenmesi olmalı.

NE YAPMALI?

Risk grubundaysanız insülin direnci açısından kendinizi kontrol ettirmelisiniz. Risk grubu kriterleri içinde bulunan herkes gizli şeker kontrolü yaptırmalı.

Eğer bu dört sağlık sorunundan birisi varsa, mutlaka diğer sağlık sorunları da araştırılmalı. Örneğin, kilonuz fazlaysa gizli bir diyabet, sessiz bir tansiyon yüksekliği veya koroner kalp hastalığı da olabilir.
Bir sağlık kontrolünden geçmeden zayıflama programlarına girmeyin. Diyabetiniz varsa kalbinizi mutlaka kontrol ettirin. Kan yağlarınız yüksekse tansiyonunuzu yakından izleyin ve diğer hastalıklar ile insülin direncini kontrol ettirmeyi ihmal etmeyin.

İnsülin direnci tanısı konulduğunda tedavi ekip işidir. Endokrinolog ve kardiyoloji uzmanı medikal tedaviyi planlamalı, diyet uzmanı biyokimyasal kan değerlerini göz önünde tutarak beslenme programını hazırlamalı, spor ve egzersiz programları bir fizyoterapist ya da spor uzmanı kontrolünde yürütülmelidir.

Prof. Dr. Temel YILMAZ/HABERTÜRK