Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa'nın islam konusunda tartışmalı adımlar attığını söyleyerek, "Müslüman kadınlar sırf başörtüsü taktığı için tacize uğruyor" ifadesini kullandı.

Erdoğan, birbirini öldüren müslümanlar için "Ölen de öldüren de 'Allahu Ekber' diyor; bu nasıl iştir?" diye sordu.

Kendi talimatı doğrultusunda İspanya'ya gönderilen muhtarların yanına geldiğini anlatan Erdoğan, "Bir muhtar, 'Bizi iyi ki Endülüs'e gönderdiniz' dedi; 'Hayırdır' dedim, bana, 'Başkanım ben yeniden doğdum' dedi" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nde konuştu. Erdoğan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

Türkiye'ye medeniyetlerin başkenti, İslam medeniyetinin muhteşem şehri İstanbulumuza hoş geldiniz. Sizleri bu güzel şehirde ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Az önce sayın başkanımızın da ifade ettiği üzere, bugün yüzü aşkın ülkeden yaklaşık 250 Müslüman dini lider temsilci, akademisyen ve yazara ev sahipliği yapıyoruz. Güney Afrika'dan Arjantin'e, Avrupa'dan Amerika'ya din kardeşlerimizi misafir ediyoruz.

Zirveye teşrif eden, değer katan siz seçkin misafirlerimize özellikle teşekkür ediyoruz. Ülkemizde ilk defa düzenlenen Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nin İslam ümmetinin sıkıntılarının çözülmesine imkân sağlayacağına inanıyorum.  Bu zirvenin yer yüzünün farklı bölgelerinden gelen siz değerli kardeşlerimiz arasındaki dostluğun güçlenmesine vesile olacağını umuyorum. 

"Oku, düşün, uygula ve neticelendir"

Özellikle de bir hususu ifade etmekte fayda görüyorum. Meselelerin ve problemlerle ilgili çözüm yollarının tespiti elbette çok önemlidir. Fakat alınan kararların kuvvetten fiile geçirilmesi çok daha önemlidir. Yoksa verilen bunca emek, harcanan onca mesai eksik ve yarım kalacaktır. Benim kendime siyasi ve idari hayatım boyunca pusula olarak kıldığım dört başlığım var. Özellikle istikbalimizin teminatı olarak gördüğüm gençliğe bu dört prensibi hatırlatıyorum. Oku, düşün, uygula ve neticelendir.

Başarı zincirini oluşturan bu dört halkanın herhangi birinde kopma ve kırılma olursa başarıya ulaşmamız mümkün değildir. Burada dört gün sürecek olan tartışmalar neticesinde alınan kararların önümüzdeki dönemiçerisinde mutlaka hayata geçirilmesi ve uygulanması önem arz ediliyor.

Batı dünyası İslam karşıtlığı üzerinden kendi ideolojisini güçlendirmek istiyor. İslam, proje mahsülü terör örgütleri üzerinden lekelenmeye çalışılıyor. Müslümanların işyerleri, evler, ibadethaneleri her gün ırkçıların hedefi oluyor, bunun en önemli zemini de Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa. İnsanları da ayırıyorlar, Fransa Romanları derdest etti. Batı'da adı Ahmet, Muhammed vs. olan Müslümanların iş imkanları kısıtlanıyor. Müslüman kadınlar sırf başörtüsü taktığı için tacize uğruyor.

11 Eylül terör saldırlarından bu yana Müslümanlar olarak çok taraflı, çok katmanlı bir saldırı dalgasıyla yüzleşiyoruz. Eli kanlı çeteler üzerinden istikbalimizin karartılmaya çalışıldığını, hak ve hürriyetlerimizin gasbedilmek istendiğini görüyoruz. İşte DEAŞ, Boko Haram, Eş-Şebab, FETÖ gibi katil sürülerinin terör eylemleri bize zarar vermesinin yanında İslam karşıtı çevrelere dört gözle bekledikleri fırsatı da veriyor. Sizin İslam dediğiniz bu mu diyorlar. Hani Müslüman kan dökmezdi, bunu diyorlar. Hani siz barış diniydiniz diyorlar. Biz onlara malzeme veriyoruz. Öyleyse bizim bu işi tersine çevirmemiz lazım. Bu örgütlerin hunharca katlettiği veya hayatını kararttığı Müslümanların masumiyeti görmezden gelindiği gibi işlenen vahşi cinayetlerin faturası da dinimize ve müminlere kesiliyor. Birçok batı ülkesi de kendi iç sorunlarını perdelemek için adeta bu ateşe benzin döküyorlar, çok temizler ya... Ahlaksızlığın daniskası onlarda, katliamın daniskasını onlar yaptı, utanmadan sıkılmadan buradan kalkıp fatura kesiyorlar.

"Kendi kabuğumuza çekilemeyiz"

Giderek kötüleşen tablo karşısında Müslümanlar olarak bize düşen görev bellidir. Biz asla saldırılar karşısında sinemez, kendi kabuğumuza çekilemeyiz. Müslümanların başka din mensuplarıyla bir arada barış içinde yaşama problemi yoktur. Tarih boyunca da hiçbir zaman olmamıştır.