Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar Ekonomi Forumu'na video mesajla hitap etti.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

"Küresel ekonomi meşakkatli bir dönemden geçiyor"

Koronavirüs salgını sebebiyle son 1,5 yıldır küresel ekonomi sancılı, sınamalar ve belirsizliklerle dolu meşakkatli bir süreçten geçiyor. Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen bu salgın, aşı konusunda yaşanan onca ilerlemeye rağmen dalgalar ve yeni varyantlar halinde ülkemizi etkilemeyi sürdürüyor.

2020 yılına dair ekonomik veriler, dünyamızın nasıl bir girdabın içinde olduğunu göstermeye yeterlidir. Mesela 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,5 küçülmüş, küresel ticaret yüzde 10'a yakın daralmıştır. Uluslararası doğrudan yatırımlar yüzde 42 azalırken, 90 milyondan fazla insan aşırı yoksulluk sınırının altına düşmüştür. Küresel borç toplamı 282 trilyon dolara ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Gıda fiyatları ve metal fiyatları dünya çapında son 10 yılın rekorunu kırdı.

"Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler kaderlerine terk edildi"

Bilhassa küresel sistemin çeperinde yer alan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi. Aynı kayıtsızlığın salgına karşı en önemli silahımız olan aşı meselesinde de sergilendiğine şahit oluyoruz. Dünyanın 100’e yakın ülkesinin halen ilk doz aşıya dahi ulaşamadığı vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Üstelik yapılan analizler 2023 yılına kadar 85 yoksul ülkenin aşıya erişim imkanı bulamayacağını işaret ediyor. İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan salgın, ne yazık ki küresel dayanışma açısından bir fırsata tahvil edilemedi.

Aşı ve ilaç adil bir şekilde tüm ülkelerin kullanımına açılmadıkça, küresel ekonomik canlanmanın da mümkün olmayacağını biliyoruz.

"158 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi malzeme desteğinde bulunduk"

Türkiye olarak bu hassas dönemde sorumluluk üstlenmekten kaçınmadık. "Dost kara günde belli olur" diyerek, 158 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi malzeme desteğinde bulunduk. Bir taraftan farklı kaynaklardan temin ettiğimiz aşıları vatandaşlarımıza uygularken, diğer taraftan da henüz aşıya ulaşamamış dost ve kardeş ülkelere yardımcı olmaya çalışıyoruz.

"Türkiye'nin geliştirdiği COVID-19 aşısı tüm insanlığın da aşısı olacak"

Katıldığımız tüm programlarda aşı meselesinin yeni adaletsizliklere yol açmaması gerektiğinin altını çiziyoruz. Yıl sonuna doğru kullanıma hazır hale getirmeyi planladığımız milli aşı çalışmalarımızı da bu hassasiyetle yürütüyoruz. Türkiye’nin geliştirdiği COVID-19 aşısının inşallah milletimizle birlikte tüm insanlığın da aşısı olacağının müjdesini buradan paylaşmak istiyorum.

"Salgın, İslam düşmanlığı ve göçmen karşıtlığını da alevlendirmiştir"

Burada giderek küresel boyut kazanan ırkçılık virüsüne de değinmekte fayda görüyorum. Salgın sadece ekonomik adaletsizlikleri derinleştirmekle kalmamış, aynı zamanda İslam düşmanlığı ve göçmen karşıtlığını da alevlendirmiştir. Bugün birçok batılı ülkede kültürel ırkçılık, farklı dinden, inançtan, renkten olana tahammülsüzlük koronavirüsten daha tehlikeli hal almıştır. İstatistikler buz dağının sadece görünen kısmı olsa dahi sorunun ulaştığı boyutları ortaya koymaktadır.

"Irkçı ve İslam düşmanı saldırılar 5 yıl içinde yüzde 250 artmıştır"

Batıda ırkçı ve İslam düşmanı saldırılar, son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin oranı ise yüzde 700 artmıştır. Camilere, derneklere, Müslümanlara ait iş yerlerine, Müslüman kadın ve gençlere yönelik ırkçı eylemlerin de tırmandığını görüyoruz. 2019 yılında Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde 51 kardeşimizi bizden koparan vahşi saldırının yaraları henüz kapanmamışken, 2 hafta önce Kanada’da gerçekleşen benzer bir terör eyleminin haberini aldık. Sokakta yürüyen Müslüman bir aile, İslam ve insanlık düşmanı bir terörist tarafından alçakça katledildi.

Irkçı terör saldırıları sadece Müslümanları değil, Musevileri, Afrikalıları, Asya kökenlileri, Romanları da hedef alıyor. Ancak uluslararası medya ve insan hakları örgütleri bu tür eylemler karşısında bırakınız tepki göstermeyi, derin bir sessizliğe bürünüyor.

DEAŞ'la mücadelede sergilenen küresel dayanışmanın, terör parantezine alınarak Müslüman düşmanı akımlara da gösterilmesi şarttır. Diğer türlü insanlık-medeniyetler çatışması denilen senaryolarından kendini kurtaramayacaktır.

"Türkiye olarak hazırlıklarımızı uzun vadeli bir vizyonla yürütüyoruz"

Salgın sonrasında dünyamızın ekonomik, sosyal ve siyasi bakımdan büyük değişimlere sahne olacağını şimdiden görebiliyoruz. Türkiye olarak hazırlıklarımızı, içinde bulunduğumuz asra ve geleceğe damgasını vuracak uzun vadeli bir vizyonla yürütüyoruz. Salgın her ne kadar ülkelerimiz ve ekonomilerimiz için riskler oluştursa da aynı zamanda pek çok fırsat penceresi açıyor. Salgın döneminde sadece sağlıkta değil, üretim, lojistik, kamu güvenliği, istihdam, sosyal destekler alanında da ülkemiz pozitif yönde ayrıştı.

"Yüzde 1,8’lik oranla G20 içerisinde en yüksek büyümeyi kaydeden ikinci ülke olduk"

Asya merkezli üretim ağına alternatif arayışlarında, üç kıtayı birleştiren stratejik konumuyla Türkiye daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Olumsuz ekonomik iklime, tedarik ve lojistik zincirlerindeki aksaklıklara ve artan korumacılığa rağmen 2020 yılını büyümeyle kapattık. Yüzde 1,8’lik oranla G20 içerisinde en yüksek büyümeyi kaydeden ikinci ülke olduk. Yine bu dönemde G20’de sanayi üretimi en çok artan devletler arasında yer aldık. 2021 yılının ilk çeyreğinde yakaladığımız yüzde 7’lik büyüme oranı, yılın geri kalanı için beklentilerimizi artırdı.

OECD tarafından yayınlanan son raporlarda Türk ekonomisi için 2021 yılında yüzde 5,7 ve 2022 yılında yüzde 3,4 büyüme öngörülüyor. Bu OECD üyeleri arasında öngörülen en güçlü toparlanmalardan biridir. İnşallah bu tahminlerin de ötesine geçeceğimize inanıyorum.

"19 yıldır aralıksız sürdürdüğümüz reform gündeminden de kopmuyoruz"

Bu yıl toplam ihracatta 200 milyar dolara ulaşarak yeni bir rekora imza atmayı bekliyoruz. Tüm bu gelişmelere paralel olarak son 19 yıldır aralıksız sürdürdüğümüz reform gündeminden de kopmuyoruz. Kısa süre önce İnsan Hakları Eylem Planımız ile Ekonomi Reform Paketimizi milletimizle paylaştık. Ülkemizi daha sivil, daha demokratik ve özgürlükçü bir Anayasaya kavuşturmak hedefiyle başlatmış olduğumuz çalışmaları da sürdürüyoruz.

"Bölge ülkeleriyle işbirliğimizi ilerletmekte kararlıyız"

Bölgemizdeki sorunları çözmek, küresel istikrar ve barışa katkıda bulunmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Karşılıklı saygı ve eşit ortaklık temelinde komşularımızdan başlayarak bölge ülkeleriyle işbirliğimizi ilerletmekte kararlıyız. Türkiye'nin Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'de attığı adımların ne kadar isabetli ve yerinde olduğu son günlerde daha iyi anlaşılmıştır.

Ülkemiz bu coğrafyaların tamamında üstlendiği sorumlulukla, teröre set çekmiş, demokrasiyi korumuş, diyalog ve uzlaşının önünü açmıştır. Katar’a yönelik uygulanan haksız abluka ve yaptırımların kaldırılmasına ve kardeş körfez halklarının yeniden kucaklaşmasına imkan tanıyan Körfez İşbirliği Konseyi kararlarından duyduğumuz memnuniyeti de buradan tekraren ifade ediyorum.