Bir Türk doktor, İspanyol ressam Jusepe de Ribera'nın 1642 tarihli "Çarpık Ayak" tablosundaki dilenci çocuğa tam 376 yıl sonra teşhis koydu.

Dr. Kadir Abul, ünlü ressamın tablosundaki dilenci çocuğun, o dönemde henüz adı konulmamış "çocuk felci" olduğunu belirledi ve bu konudaki bilimsel makalesi de saygın Amerikan tıp dergisine kapak oldu. Dr. Abul şimdi Louvre Müzesi koleksiyonunda bulunan "Çarpık Ayak" tablosunun adının değiştirilmesi için başvuracak. 

İspanyol ressam Jusepe de Ribera’nın sağ ayağı sakat bir dilenci çocuğu betimlediği 1642 tarihli yağlıboya tablosu, önceleri "Cüce" adıyla anılırken sonra çocuğun hastalığının "Çarpık Ayak" olduğu değerlendirilerek bu ismi aldı. Paris’teki ünlü Louvre Müzesi koleksiyonunda bulunan tabloyu ilk olarak bir arkadaşının sosyal medya paylaşımında gören Operatör Doktor Kadir Abul, eseri analiz ederek dilenci çocuğun hastalığının, o dönemde henüz adı konulmamış çocuk felci olduğunu belirledi.

Hürriyet'ten Çetin Aydın'ın haberine göre, Abul’un, meslektaşları Op. Dr. Fettah Büyük ve Op. Dr. Abdulhamit Mısır’ın katkılarıyla hazırladığı bilimsel makale, Amerika’nın saygın tıp dergilerinden Clinical Orthopaedics and Related Research’e mayıs ayında kapak oldu.
376 yıllık sır adım adım çözüldü

Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı Merkezi’nde görevli, 36 yaşındaki Op. Dr. Kadir Abu, tabloyu incelemeye başladığında esas dikkatini çeken, çocuğun elinde tuttuğu bir kâğıt ve sol omzunda tuttuğu bir sopaydı. Bu sopanın bir koltuk değneği olabileceğini düşündü.

Oysa ‘çarpık ayak’ hastaları koltuk değneğine ihtiyaç duymazdı. Heyecana kapılmıştı, hemen bilgisayarda kendini sopanın boyunu ölçerken buldu. Değneği hizaladı, tam da koltuk altı seviyesindeydi. Değnek düz değil bir seviyeden sonra eğri duruyordu. Çocuğun boynunun tam önüne gelen kısmı aşınmış ve eğrilmişti. Buraya bir bası geliyor olmalıydı. Bu aşınma ve eğrilme, çocuğun dizi kilitlemek için, değneğini dizin hemen üzerine ve ön kısmına bastırarak kullandığını gösteriyordu. Bu yürüme şekli ‘çocuk felci’ (poliomiyelit) hastalığının karakterine uyuyordu.

Peki çocuk neden elini dizinin üstüne bastırarak yürümek yerine koltuk değneği kullanıyordu? Bu sorunun yanıtı da tabloda çocuğun elinde tuttuğu kâğıt parçasında gizliydi. Latince “Da mihi elimo/sinam propter/amorem dei!” (Tanrı aşkına bana sadaka verin!) yazılı olan bu kâğıt, aslında o dönemin Napoli’sinde hükümetten alınan dilencilik belgesinden başka bir şey değildi. Aksi takdirde hırsız olarak yaftalanır ve dilenemezdi. Fakat bu belge sayesinde hem dilenme ‘hakkını’ elde ediyor hem de koltuk değneğini dizine yaslayıp kilitleyerek yürüyüp kendisini daha da aciz ve acınılır durumda gösteriyor, para alma şansını artırıyordu.