Bilimsel araştırmalar bebeklerin doğmadan önce tat tercihlerinin geliştiğini gösteriyor. Anne karnında öğrenme tatla sınırlı olmadığı gibi sadece insana özgü de değil.

Yapılan deneyler annesi hamilelikte çokça sarımsak tüketen bebeklerin doğduktan sonra da sarımsak yemeye daha yatkın olduğunu ortaya koyuyor.

Peki bebekler anne karnındayken nasıl tat alıyor? Bunun amniyotik sıvı yoluyla olabileceğine inanılıyor. Bebek 10 haftadan sonra anne karnında su yutmaya başlıyor. Bazı tatların bu sıvıdan alınabileceği düşünülüyor.

Ayrıca bazı tatlar doğrudan annenin ağzından kana karışıp oradan da bebeğin kanına geçebilir. Özellikle sarımsak gibi keskin tatlar için geçerlidir bu. Ama daha hafif tatlar için de söz konusu olabilir.

Yapılan deneyler, hamileliğinin son üç aylık döneminde ve ilk emzirme aylarında suyla birlikte havuç suyu da içen annelerin bebeklerinin, sadece su içen annelerin bebeklerine kıyasla havuç içeren yiyeceklere çok daha yatkın olduğunu gösteriyordu.

Bu durum önemsiz gibi görünse de aslında değil. Memelilerde genel olarak tat ve koku duyuları bebeklerin emme güdüsünü harekete geçirmeden önce aradıkları özellikler arasında yer alıyor.

Uzmanlar, bebek emmeye başladığında, doğumdan önceki 30 haftadır tattığı tadı bularak sütü benimsediğini, farklı bir tatla karşılaşırsa sorun çıkacağını söylüyor.

Bu nedenle bütün memelilerde anne karnındaki öğrenme süreci önem taşıyor. Bu özelliğin, yavrunun güvenli besine yönelmesini ve annesini tanımasını sağlamak amacıyla evrimsel olarak geliştiği tahmin ediliyor.

Örneğin bazı kuşlar yavrularının doğru bir şekilde yemek istemesini sağlamak için yumurta içindeyken onlara bazı “parolalar” öğretiyor olabilir mi? Yapılan deneyler, yavruların yumurtadan çıkmadan önce farklı sesleri birbirinden ayırt edebildiğini gösteriyor.

İnsanda ise ses konusundaki alışkanlık biraz içgüdü biraz da eğitim gerektiriyor. New York Üniversitesi’nden psikolog Athena Vouloumanos, insanların ne kadar erken dil öğrenmeye başladığını anlamaya çalışıyor.

Bebek anne karnında iken dil öğrenme becerisini tespit etmek zor olduğundan çalışmalar yeni doğanlar üzerinde yoğunlaşıyor. Bu bebeklerin konuşulan kelimelere ve bir anlam ifade etmeyen seslere nasıl tepki gösterdiğine bakıldı.

Bebeklere basınç sensörleri içeren emzikler verildi. Bebekler kuvvetle emdiklerinde konuşma kelimeleri duyuyor, yavaşladıklarında anlamsız sesler işitiyordu. Onların kelime duymayı tercih ettiği, bunun için emziklerini daha kuvvetli emdikleri görüldü. Bunun ise doğuştan geldiği, öğrenilen bir özellik olmadığı sonucuna varıldı.

Fakat aynı zamanda bebeklerin kendi ebeveynlerinin konuştuğu dili tercih ettiği görüldü. Bu ise öğrenilen bir şey olmalıydı.

Vouloumanos “İngilizce işiten bebekler Fransızca değil de bu dili duyduğunda daha sert emmeye başlıyor, aynı şekilde Fransız bebekler Fransızca kelimeler duymak için daha kuvvetli emiyor” diyor. Yani bebekler kendi ana dillerini tanıyor.

İki dilli annelerin bebekleri ise her iki dili duyduğunda aynı şekilde tepki veriyordu. Peki müzik konusunda ne biliniyor? Bebekler doğmadan önce bazı melodileri öğrenebilir mi?

Finlandiya’da yapılan bir deneyde bir grup hamile kadına hamileliklerinin son döneminde her gün “Daha Dün Annemizin Kollarında Yaşarken” şarkısının melodisi dinletildi. İkinci grup ise bunu dinlemedi. Bebekler doğduktan sonra, melodideki ufak değişikliklere tepki verip vermediklerine bakıldı.

Bebekler uyurken kafalarına bağlı elektrotlarla beyinlerinin farklı bölgelerinden gelen sinyaller ölçüldü. Melodi doğru da olsa yanlış da olsa onu anne karnında duymuş olan bebeklerin daha güçlü tepki verdiği görüldü.

Fakat uzmanlar anne karnındaki bebeklere bir şeyler öğretmek amacıyla piyasada satılan çeşitli cihazlar konusunda temkinli davranılmasını öneriyor.

İnsanın yanı sıra diğer memelilerde, hatta kuş, balık, kurbağa, semender gibi canlılarda da dünyaya gelmeden önce bazı duyuların gelişmiş olması önem taşıyor. Böylece anneyi tanıma, güvenli besine yönelme, güvenli bir ortamda olduğuna dikkat etme gibi hayatta kalmasını sağlayacak özellikler geliştirmiş oluyor.