Claudia Hammond

Bilim insanları, ıslak saçın soğuk algınlığına yol açtığına dair halk arasındaki yaygın inancı teste tabi tutuyor.

Kışın saçlarımı iyice kurutmadan dışarı çıkmaya çalıştığımda büyükannem sürekli “hasta olacaksın” diye uyarırdı. Yüzyıllardır dünya genelinde yaygın bir inanç var: Islak saçla soğuk havaya çıkmak soğuk algınlığına neden olur. Hatta boğaz ağrısı, burun akıntısı, öksürük gibi semptomları tanımlamak için “soğuk algınlığı” tabirini kullanmamız da bu inanıştan ötürüdür.

Fakat doktorlar, soğuk algınlığına virüslerin neden olduğunu söylüyor. O halde saçlarımı ıslakken evden aceleyle çıkmam gerekiyorsa büyükannemin uyarısını dikkate almam gerekir mi?

Mevsimsel etkenler

Almanya ve Arjantin’de yapılan araştırmalar, bu ülkelerde soğuk algınlığı vakalarına kışın, Gine, Malezya ve Gambia gibi daha sıcak ülkelerde ise yağmur mevsiminde daha fazla rastlandığını ortaya koymuştur. Buradan yola çıkarak soğuk ve yağışlı havanın soğuk algınlığına neden olduğu sonucu çıkarılabilir. Fakat bir başka olasılık daha mümkün. Hava soğuk ya da yağışlıyken kapalı mekânlarda daha fazla zaman geçirir, diğer insanlar ve onların taşıdığı virüslerle daha yakın temas halinde oluruz.

Peki, üşüdüğümüzde ya da ıslandığımızda ne olur?

Laboratuvar ortamında deney yapan araştırmacılar, gönüllü denekleri kasıtlı olarak soğuk havaya ve soğuk algınlığı virüsüne tabi tuttular. Fakat araştırmadan kesin sonuç alınamadı.

Farklı bir yaklaşım sergilenen bir başka araştırmada ise halk arasındaki inanışın kısmen doğru olduğuna dair veriler elde edildi.

Galler’deki Soğuk Algınlığı Merkezi adlı kuruluşun yöneticisi Ron Eccles, üşüme ve ıslanmanın soğuk algınlığı virüsünü aktif hale getirdiğini söylüyor. Bunu kanıtlamak için gönüllü denekler laboratuvar koşullarında soğuk havaya maruz bırakılıp sonra normal ortamdaki hayatlarına geri döndüler.

Eccles’in gönüllülerinin yarısı, ayaklarını soğuk su içinde 20 dakika bekletirken, diğer yarısı da çorap ve ayakkabılarıyla, boş leğende aynı süre durdu. İlk birkaç gün içinde soğuk algınlığı semptomları bakımından bir fark görülmedi; fakat dört-beş gün sonra, soğuk suda bekleyen grupta, diğer gruba oranla iki kat daha fazla kişi nezle olduklarını bildirdi.

Savunmada zayıflık

Bu konudaki teorilerden birine göre, vücut soğuduğunda burun ve boğazdaki kan damarları büzülüyor. Enfeksiyonla mücadele eden kandaki akyuvarlar aynı damarlardan taşındığı için, dar damarlardan burun ve boğaza ulaşan akyuvar sayısı sınırlanmış, virüslere karşı savunma sistemi zayıflamış oluyor. Saç kuruduğunda ya da soğuk ortamdan sıcak ortama geçildiğinde damarlar yeniden genişleyip virüslere ulaşan akyuvar sayısı artıyor. Ama bu arada virüs çoğalmış, soğuk algınlığı semptomları başlamış oluyor.

Yani her ne kadar bu durumu “soğuk almak” olarak adlandırıyor olsak da, hastalığa neden olan aslında soğuk değil, vücutta zaten olan virüsün soğuk nedeniyle harekete geçmesidir. Fakat bu açıklamanın hala tartışmalı olduğunu belirtmek gerekir.

Norveç’te sağlıkla ilgili inanışlarından birine göre, soğuk havada kadınlar erkeklere oranla daha fazla mesane iltihabına (sistit) yakalanır. Araştırmacılar, bazı kadınların ayakları soğutulduğunda sistitin harekete geçtiğini ve soğuk algınlığında burun ve boğaza akyuvar akışının azalmasına benzer bir sürecin idrar yollarında baş gösterdiğini ifade ediyor.

Yani öyle görünüyor ki büyükannemin ıslak saçla ilgili sözlerini daha ciddiye almam gerekiyor. (BBC Future)