Manchester Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, anadilin gerçeklik algısı üzerindeki etkisini araştırmak amacıyla, anadili Galce olan, çift dilli, ikisi erkek on altı gönüllü üzerinde bir çalışma yaptı. Çalışmada kullanılan ölçekler genel olarak, Gallerin kültürel hayatları hakkında doğru ve yanlış bilgiler içeren İngilizce ve Galce cümle setlerinden oluşuyordu. Katılımcılara iki dilden de farklı önermeler gösterildi ve bu önermeleri doğru ya da yanlış olarak sınıflandırması istendi. Cümlelerden bazıları Galler hakkında olumsuz gerçekler ve yanlışlar, diğerleri ise olumlu gerçek ve yanlışlar içermekteydi.

Onur Demir’in Bilim Fili’nde yer alan haberine göre, analizler sonucunda, Galler ve Gal kültürü hakkında negatif önermeler içeren cümleler ikinci dilleri olan İngilizce’de gösterildiğinde, katılımcılarda önermeyi yanlış olarak değerlendirme eğilimi gözlendi. Ancak negatif önermeler, anadillerinde gösterildiğinde katılımcılar daha objektif bir şekilde, gösterilen cümleleri “doğru” olarak nitelendirdi. Buna karşılık, pozitif önermeler ise çoğunlukla her iki dilde de doğru olarak işaretlendi.

Daha önceki çalışmalar, dil ve duyguların birbiri ile yakın bir etkileşim içerisinde olduğunu da ortaya koymuştu. Örneğin, pozitif anlam barındıran kelimeler, dildeki diğer nötr ve negatif kelimelere nazaran çok daha kolay anlaşılıyor ve anlamlandırılabiliyor, bunun yanı sıra, ikinci dildeki karşılığından çok daha hızlı bir şekilde de hatırlanabiliyor. Bir başka çalışmada da ikinci dilde karşılaşılan pozitif kelimelerin, anadildeki karşılıkları çok daha hızlı bir şekilde hatırlanabilirken, aynı durumun negatif ve nötr anlam taşıyan kelimeler için geçerli olmadığı sonucuna varılmıştı. Dolayısıyla, araştırmacılar, yapılan yeni çalışmada saptanan durumu, bir çeşit gurur ve savunma mekanizması olarak yorumluyor. İçerisinde doğulan kültüre yöneltilen eleştirilere savunmacı, övgülere de gururlu bir yaklaşım, olgulara karşı yanılgıları ve önyargıları tetiklemesi açısından da önemli. Aynı yaklaşımın, farklı değerlerde de söz konusu olup olmadığı ise hala merak konusu, gelecekte, siyasi görüş veya inançlar gibi, karar mekanizmamızda etkili olabilecek etkenlerin daha başarılı şekilde saptanması, insan psikolojisine dair karmaşık yapıları da anlamamıza yardımcı olabilir.