Ramazan'ın yaz aylarına denk gelmesi ve oruçlu kalınan sürenin 17 saati bulması nedeniyle susuzluk sorununun yaşandığına dikkat çeken Demir, “Vücudumuzun yüzde 70-75'i sudur ve yüzde 20 su kaybı hayati tehlikelere yol açmaktadır. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki az ve yetersiz sıvı tüketimi böbrekleri yorarak kanda üre, ürik asit ve kreatin gibi zararlı maddelerin artmasına sebep oluyor. Bunun sonucunda ciddi baş ağrıları, baş dönmeleri, mide bulantıları, kalp çarpıntıları ortaya çıkıyor” diye konuştu.

Demir, Ramazan'da doğru sıvı alımının önemine işaret ederek, iftardan sahura kadar olan zaman içerisinde yaklaşık 2.5-3 litre su tüketilmesi, şekersiz komposto, taze sebze ve meyvelerle sıvı alımının artırılması gerektiğini belirtti. Çayın tüketimine ise sınırlama getirilmesi gerektiğini anlatan Demir, “Çünkü çay içerdiği kafeinden dolayı diüretiktir ve ADH hormonunu baskılayarak sıvı atılımını arttırır. Bu nedenle oruç tutarken günde 2-3 fincan çayı geçmemek gerekir” görüşüne yer verdi.

“ORUÇ TUTMAK KİLO VERME YÖNTEMİ DEĞİLDİR”

Ramazan'ı birçok kişinin kilo verme yöntemi olarak düşündüğüne dikkati çeken Demir, şunları kaydetti:
“Vücudun uzun süre aç ve susuz kalması metabolizmayı yavaşlatarak besinlerin yağa dönüşüp depolanmasını kolaylaştırır. Bir de buna oruçtan dolayı gelen hareketsiz yaşam eklenince bireylerin kilo alması daha da olası hale gelir. En büyük yapılan yanlış ise sahura kalkmayıp su içerek niyet etmektir. Böylece gün içerisinde kan şekeri çok fazla düşer, iftarda olması gerekenden daha fazla miktarda ve özellikle de karbonhidrat içerikli besinler tüketilir. Bu dönemde bireyler ağırlık kaybını hedeflerken artmış yağ oranı ile karşılaşır. Bu nedenle Ramazan ayında kilo kaybından ziyade önce sağlık düşünülmelidir. Mutlaka sahura kalkılmalı, iftarda mideye çok yüklenilmemeli ve mümkün olduğunca iftardan 1.5-2 saat sonra yürüyüşe çıkılmalıdır.”