New York’ta bu yıl yapılan BM toplantıları, aslında bir tiyatronun tekrar sahnelenmesinden ibaretti…
Yıllardır aynı replikler, aynı sahne, aynı sonuçsuzluk…
Ama bu kez özellikle Kıbrıs konusunda roller çok daha netti: Türk tarafı gerçeği haykırdı, Rum tarafı ezberlerini tekrarladı, BM ise seyirciyi oyalamaya çalıştı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler kürsüden bir kez daha açık açık söyledi: KKTC’nin statüsü er ya da geç tanınacak...
Bu, sadece bir talep değil, aynı zamanda bir irade beyanıdır. Erdoğan’ın mesajı nettir: “Kıbrıs Türk halkı azınlık değildir ve olmayacaktır!”
…
Peki Rum lider Hristodulidis ne yaptı?
Yıllardır tekrarlanan klişeleri yeniden ısıtıp ısıtıp servis etti...
Tabi 3’lü görüşme öncesinde kendisinin BM salonunda yaptığı konuşmada açıkça “Savaş” tehdidinde bulunmaktan da çekinmedi…
Bu tehdidi bizlere yöneltti…
Ismarlama metinler: Netenyahu ağzı ile konuşmalar, iradesini kaybetmiş ve ülkesinin yönetimini bebek katili İsrail’e teslim etmiş bir Rum Lider!
Hristodulidis’in sözde masa çağrıları bir “Çözüm iradesi” değil, tam tersine statükoyu saklama çabasıdır…
Kilisenin ve İsrail’in kontrolündeki bu kukla utanmadan önce tüm dünya önünde Kıbrıslı Türkleri tehdit etmiş, 48 saat sonrasında da “Masa” çağrısında bulunmuştur…
“Crans Montana’da kaldığı yerden” devam etsinmiş…
Masayı devirenlerin baş mimarı sensin Hristodulidis! Bu ikiyüzlülük bırak masayı yeniden kurmayı, seni koltuğundan eder!
Benden demesi…
…
BM Genel Sekreteri Guterres ise sözüm ona hakem ve tarafsız...
Ancak kendisi sadece bu oyunu uzatıyor…
Özel temsilci atıyor, toplantı düzenliyor, rapor hazırlıyor…
Fakat herkes biliyor: Ortak zemin yok!
Olmadığı gibi, olmasını istemeyen bir taraf var: Rum yönetimi!
Rum liderin katil İsrail ile iş birliklerini görmezden gelen ve kulağının üzerine yatan Guterres iyi niyet tavırları ile devam ede dursun, Rum Liderliğine tanınan imtiyazlar ve Kıbrıslı Türklerin gasp edilen hakları geri verilmedikçe adilane bir görüşme ortamı yaratılamaz!
…
Tabi New York’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD lideri Trump’ın yakınlığı da kameralara yansıdı ve bütün dünya bunu konuşuyor…
Rum Lider de bu yakınlığı görmüştür diye düşünüyorum…
Bu işler öyle 2 tane savaş gemisini adanın açıklarına getirtmeye benzemez…
Birisi Rum Lidere bunu anlatsın zira kendisi belli ki Türkiye ve ABD’nin nasıl güçlü bir ittifak olduğunu göremiyor…
Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti Soykırımcı İsrail’i yol arkadaşı bellemiş Hristodulis’i dinleyecek değil…
Bir şansı varsaydı da yaptığı “İrade teslimiyeti” ile onu da kaybetti…
Zaten o kadar köşe kapmaca oynamasına rağmen Türk yetkililer ile aynı fotoğraf karesi içinde de yer alamadı…
…
Kıbrıs meselesinde çözüm isteyen taraf bellidir. Kaçan, oyalayan, çözümsüzlüğü sürdüren taraf da bellidir…
Tarih, bu inatlaşmayı kaydedecek ve bir gün herkes şu gerçeği kabul etmek zorunda kalacak: Bu adada iki halk ve iki devlet vardır…
Ve er ya da geç, dünya da bunu tanıyacaktır…