İNSANLIK, ACIYI EŞİT GÖRMEKLE BAŞLAR

Gizem Özgeç yazdı...

Kayıplar… Onları ve bekleyenlerini kelimelere dökmek neredeyse imkânsız. Meslek hayatım boyunca çok kez kayıp aileleriyle oturdum, saatlerce konuştum. Gözlerindeki boşluğu, sessizliklerindeki ağırlığı gördüm.

Seslerindeki kırılganlık, yıllar geçmesine rağmen hâlâ sarsıcıydı. Bu sessizlik aslında tüm toplumun yüreğinde taşıdığı bir yük olmalıydı…O nedenle her buluşmada sözcükler yetmezdi… Her kelimeyi dikkatle seçmek zorundaydınız, çünkü onların acısı sadece anlatılamaz, taşınır.

1960’ların sonlarından 1974’e kadar, sadece savaşta askerler değil, siviller de öldürüldü. Evlerinden koparılan, topluca gömülen, isimleri unutulan insanlar… Bir kayıp, geride kalan ailelerin ömürlerini sessiz bir çığlığa çevirdi. Bir anne hâlâ oğlunun mezarını arıyor, bir çocuk, kaybolan kardeşinin adını dudaklarında taşıyor; eş, sevgilisini göremeden yaşlılığa adım atıyor. Her kayı belleklerde derin, kanayan bir yara...

Kayıp yakınları...40 yıl sonra elinize bir avuç kemik veriliyor. O senin annen, o senin kardeşin deniyor… Her cenaze, ilk günkü kayıp gibi feryatlarla uğurlanıyor...

Gözyaşlarını, iç çekişlerini, sessiz çığlıklarını gördükçe anlıyorsunuz ki ; kayıplar sadece bir tarih meselesi değil, yaşayan hafızanın ta kendisi... Şimdi Avrupa Parlamentosu’nun Kıbrıslı Rum kayıplar için fon ayırma kararı tartışılırken, aklıma hep bu aileler geliyor. Anıtlar, semboller… Onlar yalnızca hatırlatma araçları. Ama tek taraflı olduğunda, acıyı eşit görmez. 1963’ten 1974’e kadar Kıbrıslı Türklerin de kayıpları vardı; sessiz ama derin bir yaraydı onların travması. Tıpkı 1974’ün Kıbrıslı Rumlar için toplumsal bir travma olduğu gibi. Acının dini, milliyeti yoktur; eşit biçimde görülmesi gerekir.

Röportaj yaptığım ailelerin bazıları hâlâ bekliyor; cenazelerini göremedikleri, isimlerini duyuramadıkları yakınlarını. Bekleyiş, bir ömür boyu süren sessiz bir acıdır.
Ve tek taraflı kararlar bu hafızayı parçalar. Anıtlar adaletin, hatırlamanın ve insani vicdanın da simgesidir. Ama acıyı tek taraflı görünür kılarsanız, eşitlik bozulur, barış gölgelenir. İnsanlık, sadece kazananı hatırlamakla ölçülmez, kaybedenleri unutmamakla da ölçülür.

Geçmişin adaleti, sadece anıtlarla değil, hatırlamak ve kabul etmekle başlar. Kayıplar, sessiz tanıklardır; onların hikâyelerini anlatmak, yaşayanlara borçtur. Ve ben, röportaj yaptığım her aileden öğrendim; Unutmak kolaydır, ama hatırlamak ve eşit biçimde görmek, insanlığın ölçüsüdür.

Kayıpları hatırlamak, hem insanlığa hem geleceğe saygıdır. Her gözyaşı, her sessizlik bize hatırlatır.. İnsanlık, acıyı eşit görmekle başlar.

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }