KIRIK BEBEKLER, KOCA YÜREKLER

Bazı yerler vardır, oraya girdiğiniz an içinizde bir şeyler çözülür.Sanki kalbiniz küçük küçük parçalanır da, sonra bir çocuğun eliyle tekrar birleştirilir.

Tangül  Ünal Çağıner Sevgi Evi işte öyle bir yer...

Adı “sevgi” ama içeri girdiğinizde anlarsınız ki, bu sadece bir isim değil. Bu ev, kaybolan sevginin yeniden bulunduğu yer.

Buraya gelen çocuklar, sadece terk edilmiş değiller... Çok sayıda çocuk şiddet görmüş, istismar edilmiş, ezilmiş, susmaya zorlanmış…

İşte bu ev, o susturulmuş çocukların sesini duyabildiğiniz, o görünmez yaraları fark edebildiğiniz yer.

Minicik bedenlerin taşıdığı kocaman acılar var burada.

Henüz oyuncak tutması gereken eller, bir yetişkinden korunmaya çalışmış...

Henüz uykuya masallarla dalması gerekenler, karanlıkta kabuslarla baş etmeye çalışmış...

Ama bir yandan da... Burada kocaman kalpli kadınlar var. Hayat onlara “bakıcı” diyor ama ben onlara anne kahramanlar diyorum.

Onlar sadece alt değiştirip mama hazırlamıyor... Bir çocuğun “yeniden güvenmeyi” öğrenmesi için gece gündüz uğraşıyorlar. Her gün yeniden “anne” oluyorlar. Biri uyuyor, biri uyanıyor, biri ağlıyor, biri susuyor… Ama o kadınlar hiç tükenmiyor.

Çünkü biliyorlar ki, bu ev sadece çocukları değil, toplumun içindeki devasa bir vicdan boşluğunu da dolduruyor.

Bir tanesiyle konuştum...

Kucağında uyuyan bir bebek vardı. “Bu çocukların çoğu bebekken, yarım geliyor bize. Biz buradaki sevgiyle o yarımı tamamlamaya çalışıyoruz" dedi...

İşte orası koptu bende...

Ne büyük bir cümleydi bu…

Bir çocuğun boşluğunu doldurmak. Onu tamamlamaya çalışmak.

Ve bu ev...

Aslında bizim görmezden geldiğimiz her şeyin cevabı.

Kırık çocuklukların, terk edilmiş bebekliklerin, yok sayılmış travmaların ve en çok da susturulmuş çocukların bir tür tamirhanesi gibi.

Burada yaşları küçük ama yükleri büyük çocuklar var...

Kimi ağlamayı unutmuş…

Kimi hâlâ korkuyla irkiliyor.

Çünkü çoğu, sevgiyle değil, şiddetle büyümüş.

Çoğu, anne eliyle değil, tokatla tanışmış. Bazısı... konuşmayı bile öğrenemeden “sus!” demeyi öğrenmiş.

Ama gün geçtikçe…

Sarıldıkça, sevildikçe…

Minik minik açılıyorlar.

O boşlukları dolmaya başlıyor.

İçlerindeki karanlığa biraz ışık giriyor.

Bir gülümseme, bir kelime, bir bakış…

İşte onlar mucize gibi burada.

Ve bu mucizeleri her gün, o anneler yaratıyor.

Kahramanlar gibi değil, sade ve sessizce...

Ama gerçek birer kahraman gibi.

Bu yazıyı okuyan sen...

Sen de bu boşluğu gör.

Bu evin yalnız çocuklara değil, bizim toplumsal vicdanımıza da nasıl iyi geldiğini fark et.

Bir oyuncak gönder, bir zamanını ayır, bir hikâyeye ortak ol.

Çünkü sevgi sadece doğuranların değil, sahip çıkanların da hakkıdır.

Ve bazen bir yabancının sevgisi, bir çocuğun kaderini değiştirir.

Tangül Ünal Çağıner Sevgi Evi, sadece bir yer değil.

Eksikleri tamamlayan bir kalp merkezi.

Ve orada her gün, biraz daha iyileşiyor hayat...

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }