Siyasi Dönemeç

Tülin Berova yazdı...

2025 yılı, tüm dünyada yaşanan zorluklar gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için de ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan zorlu geçti. Ancak bu süreçte ülkeyi ayakta tutan unsur, hükümetin irade ve istikrarı oldu. Siyasi açıdan yılın dönüm noktası 19 Ekim 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi. Halkımızın sandığa yansıttığı tercih, sadece CTP desteği ya da Sayın Tufan Erhürman’ın ideolojisinin tasdiki değil; yıl boyunca muhalefetin Meclis’te ve sosyal medyada sistematik şekilde yaydığı karamsarlığın da sonucuydu. Erhürman’ın oy artışında insancıl yönü ve güçlü imajı etkiliydi; ayrıca parti içerisindeki “aman gitsin de bize yer açılsın” anlayışı da bu yükselişe katkı sağladı.

Ancak bugün bakıldığında o dönemdeki çizgisi ile bugünkü duruşu arasındaki fark, sol tandanslı köşe yazarları tarafından sert biçimde eleştiriliyor. Federasyon yanlısı bir çizginin zaferi milli davamızda risk doğursa da Anavatan Türkiye’nin güçlü desteği ve hükümetin kararlı yönetimiyle iki devletli vizyon korunuyor. Fransa mahkemesinin KKTC’deki mülk yatırımlarını meşru gören kararı, egemenliğimizin dünya nezdinde kabul gördüğünün açık göstergesi; Hristodulidis ile görüşmeler sonrası Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Neden iki devletli çözüm istiyoruz?” açıklaması da bu çizgiyi sağlamlaştırdı.

Ersin Tatar, iki devletli çözümü savunarak bağımsız aday oldu; ancak düşük katılım ve ekonomik sıkıntılar sonucunda CTP lideri Tufan Erhürman yaklaşık yüzde 63 oy aldı. Aralık ayında Rum lider Hristodulidis ile yapılan görüşme federasyon yolunu açmaya çalışsa da Rum tarafının uzlaşmazlığı yeniden ortaya çıktı. Aynı masanın defalarca çöktüğü bir zeminde ısrar etmek; güney Kıbrıs’ta kilisenin belirleyici olduğu dogmatik bakışı görmezden gelen ve bunu da yüzde 63’lük bir “federasyon istiyor” tablosu gibi sunmaya çalışan muhalefetin çelişkisini açık biçimde gösteriyor.

CTP’deki kurultay süreci, partinin iç karışıklığını açık biçimde gözler önüne serdi. Olağanüstü Kurultay’da Sıla Usar İncirli Genel Başkan seçildi; peşinden gelen yenilenme hamleleri Genel Sekreter Erkut Şahali’nin görevden alınır duruma gelmesine yol açtı. “Eski kadroların dışlanması” yorumları, parti içinde kırılmalara sebep oldu ve olası bir erken seçimde bazı milletvekillerinin aday gösterilmeyeceği tartışmalarını büyüttü. Muhalefet, kendi iç düzenini dahi sağlayamazken ülkeyi yönetmeye talip olmasının inandırıcılığı zayıf kalıyor.

Hükümet cephesinde ise tablo çok daha net. UBP-DP-YDP koalisyonu, Başbakan Ünal Üstel liderliğinde tüm zorluklara rağmen kararlı duruş sergiledi; 2026 bütçesi oy çokluğuyla geçti. Kayıt dışılıkla mücadele, altyapı yatırımları, bütçe disiplini ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun mülkiyet haklarını güvenceye alması; istikrarlı bir hükümet anlayışının doğal sonucudur.

Kıbrıs sorunu bağlamında, Erhürman’ın önerileri masayı hareketlendirse de Rum tarafının önkoşulları engel olmaya devam ediyor. Anavatan garantörlüğü olmadan federasyon tezinin halkımız için risk taşıdığı açıktır; bu nedenle iki devletli çözüm yaklaşımının korunması hayati önem taşıyor. Türkiye ile uyum içinde ilerleyen projeler ve uluslararası hukukta elde edilen kazanımlar geleceğe dair güven veriyor.

2026 yılına bakıldığında erken genel seçim için yıl sonuna doğru bir tarihin belirleneceği konuşuluyor; UBP kurultayıyla ilgili tahminler ise hâlâ muğlak. Fakat şurası nettir; yıl sonunda emeklilerin ve kamu görevlilerinin 13. maaşları dâhil tüm maaşlar ödenecektir. Hele ki Türkiye ile imzalanan ekonomik işbirliği çerçevesinde tamamlanması gereken kritik proje başlıkları ortadayken; bugün tartışılması gereken asıl mesele kurultay değil, devlet aklıdır. Bu nedenle merak edilen, Ulusal Birlik Partisi’nin böylesine önemli bir dönemde kurultay tartışmalarını sürdürüp sürdürmeyeceği ve ülkenin erken genel seçime gidip gitmeyeceğidir; çünkü gerçek odak noktası masa başı hesaplar değil, KKTC’nin geleceğidir.

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }