Trafikte en sık duyduğumuz cümlelerden biri: “Bir şey olmaz.” Oysa hem klinik gözlemler hem de bilimsel araştırmalar bize şunu gösteriyor: Direksiyona geçtiğimizde, aslında sadece aracı değil, o günün duygularını da yola çıkarıyoruz. Ve bu, çoğu zaman fark etmediğimiz bir risk oluşturabiliyor.
Araştırmalar, yoğun öfke, stres ve duygusal dalgalanmalarla araç kullanmanın kaza riskini anlamlı ölçüde artırdığını ortaya koyuyor. Yani insan olarak zor bir gün geçiriyorsak, zihnimiz dalgın ya da gerginse; dikkatimizi toplamak, sakin karar vermek de o kadar zorlaşıyor.
Özellikle KKTC’de son dönemde artan kazalara baktığımızda, sadece yolları, hız sınırlarını ve cezaları konuşmak yetmiyor. Direksiyona oturan kişinin psikolojik durumu da bu tablonun önemli bir parçası. Kuzey Kıbrıs’ta 2007–2018 yılları arasında yapılan bir çalışmada, bu dönemde 478 kişinin hayatını kaybettiği, 12.551 kişinin yaralandığı; kazalarda en sık nedenlerin dikkatsiz sürüş ve aşırı hız olduğu bulunuyor. Bu veriler, insan faktörünün ve dolayısıyla sürücünün duygu ve dikkat durumunun ne kadar kritik olduğunu açıkça gösteriyor.
Öfke ve gerginliğin, daha hızlı gitme, ani manevra yapma ve risk alma eğilimini artırabildiği birçok çalışmada gösterilmiş durumda. Bu, “kötü sürücüler” olduğu anlamına gelmiyor; zorlandığımızda hepimizin daha kırılgan hâle gelebildiği anlamına geliyor.
Hepimizin yaşayabileceği bir sahne düşünelim: Yorucu bir gün, üst üste gelen stresler, belki küçük bir tartışma… Tam bu ruh hâliyle yola çıkıyoruz. Biri sinyal vermeden önümüze kırıyor. O anda aklımızdan “Niye böyle yaptı?” sorusu geçebiliyor. İşte tam bu noktada vereceğimiz tepki, hem kendi güvenliğimizi hem de başkalarının güvenliğini etkiliyor. Araştırmalar, duygusal olarak çok yüksekte olduğumuz anlarda sakin kalmanın ve sağlıklı karar vermenin zorlaştığını vurguluyor.
Bu nedenle, direksiyona geçmeden önce kendimize küçük ama önemli sorular sorabiliriz: “Şu an yola psikolojik olarak hazır mıyım?” Yoldaki hataları kişiselleştirmek yerine, bunun çoğu zaman bize yönelik bir saldırı değil, dikkatsiz veya aceleci bir davranış olabileceğini hatırlamak; öfke, acele ya da “haklı çıkma” isteği yükseldiğinde ayağımızı gazdan, elimizi kornadan hafifçe çekebilmek… Bunların hepsi görünmeyen ama çok güçlü psikolojik frenlerdir.
Unutmayalım: Trafikte gördüğümüz her aracın içinde, kendi hayat mücadelesini veren insanlar var. Hep birlikte biraz daha farkında ve sakin olduğumuzda, yollar hepimiz için daha güvenli hâle gelebilir.