Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kızılcahamam’daki toplu açılış töreninde yaptığı konuşma, sadece bir açılış merasimi değil, aynı zamanda Türkiye’nin yeni yüzyıl yürüyüşüne yön veren bir vizyon belgesiydi. Bu konuşmanın satır aralarına dikkatle bakanlar, sadece bugünün değil, yarının Türkiye’sinin de ayak seslerini duyacaktır.
“38 eserimizin açılışını buradan yapıyoruz. İlçemize vizyon katan bu eserler şimdiden hayırlı uğurlu olsun.” diyen Erdoğan, sadece bina açmadı; milletin kalbine güven, yarınlarına umut açtı. 2.2 milyar liralık yatırımla hem yerel yönetimlere hem de devletin adil kalkınma anlayışına güçlü bir örnek sundu. Kızılcahamam’ın doğa ve sağlık turizmine kazandırılması, bu ilçeyi artık sadece bir termal durak olmaktan çıkarıp vizyoner bir merkez hâline getiriyor.
Ankara’nın kalbinde, Cumhuriyet tarihine tanıklık etmiş Saraçoğlu Mahallesi’nin aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmesi; hem tarihî mirasa sahip çıkmanın hem de kent vizyonuna modern bir dokunuşun ifadesi oldu. “45 bin kişilik yeni stadyum” açıklaması, başkentin sadece siyaset değil, sporun da başkenti olması hedefinin altını çiziyor.
Erdoğan’ın, “AK Parti, MHP, DEM Parti; bu yolu beraber yürümeye karar verdik” sözleri ise siyasetin yeni dilini tarif eden cümlelerdi. Uzun yıllar boyunca kutuplaşma üzerinden siyaset inşa etmeye çalışanlara karşı verilen bu birliktelik mesajı, Türkiye’nin çözüm siyasetinden yana irade koyduğunu gösterdi. Artık yumruk değil, kucaklaşma zamanı.
Bu yaklaşım sadece siyasi söylem değil, aynı zamanda güvenlik politikasında da yeni bir döneme işaret ediyor. Erdoğan’ın, “Enerjimizi artık asli işimize vereceğiz. Kaynaklarımızı terörle mücadele için değil, kalkınma için, refah için seferber edeceğiz” açıklaması, yıllardır süren mücadelenin yeni fazına geçildiğini gösteriyor. Bu, Türkiye’nin barış içinde büyüme iradesinin en somut göstergelerinden biridir.
“Sular tersine akmaz ama çıkış yolu arayana kapıyı ardına kadar açarız” sözleri, devletin kudretli ama kucaklayıcı karakterini yansıttı. Bu sözler aynı zamanda Türkiye'nin iç barışta olduğu kadar uluslararası siyasette de serinkanlı, ilkeli ve sabırlı tutumunu yansıtıyor.
Kızılcahamam’da açılan 38 eser sadece birer yapı değil; Türkiye Yüzyılı’na atılan sağlam tuğlalar, güçlü temellerdir. Bu yatırımlar; istihdam, üretim, refah ve kalkınma anlamına geliyor. Yerel kalkınma, küresel hedeflere ulaşmanın ilk adımıdır. Bugün Anadolu’nun bir ilçesinde atılan bu adımlar, aslında Türkiye’nin tamamına yayılacak kalkınma zincirinin halkalarını oluşturuyor.
Türkiye’nin önünde iç ve dış pek çok meydan okuma var. Ancak bu meydan okumaların üstesinden gelmenin yolu; siyasi istikrardan, milli birlikten ve üretken bir ekonomi politikası izlemekten geçer. Kızılcahamam’da verilen mesajlar da tam olarak bunu gösteriyor: “Eserle, akılla, birlikle yola devam.”
Bu yeni dönemde, karamsarlık pompalayanlara inat; topyekûn bir kalkınma seferberliği başlamıştır. Türkiye zaten güçlüydü; şimdi vizyonla, kararlılıkla ve birlik ruhuyla gücüne güç katıyor. Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, artık küresel türbülansların rüzgârına göre yön belirleyen bir ülke değil; kendi rotasını çizen ve başı dik yürüyen bir aktör olarak tarih sahnesinde yerini alıyor.
Velhasıl, bu miting sadece Kızılcahamam meydanına değil; milletin gönlüne kurulmuş bir kürsüdür. Söylenen her söz, açılan her eser, verilen her mesaj; Türkiye’nin büyük yürüyüşünün yeni bir adımıdır. İrade nettir, rota bellidir, yolculuk başlamıştır. Bu sesin adı artık “Büyük ve Güçlü Türkiye”dir.