Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyecek ve ülkenin AB'de kalıp kalmamasına karar verilecek kritik referandum yarın yapılacak.

Yaklaşık 70 milyon kişinin yaşadığı Birleşik Krallık'ta halk yarın sandık başına giderek "Birleşik Krallık AB üyesi olarak kalmalı mı, yoksa AB'den ayrılmalı mı?" sorusunu yanıtlayacak. Referanduma katılım oranı ile kararsızların son anda vereceği kararın referandum sonucunu belirlemesi bekleniyor. Ülkede yaklaşık 40 milyon kayıtlı seçmen bulunuyor.

18 yaş üzerinde Birleşik Krallık ve Birleşik Krallık'ta yaşayan İrlanda ve Milletler Topluluğu vatandaşlarının oy kullanabileceği referandum, yerel saatle 07.00-22.00 (TSİ 09.00-00.00) arasında yapılacak. Referandum sonucunun cuma sabaha karşı belli olması bekleniyor.

BAŞA BAŞ REFERANDUM

Kamuoyu yoklamaları referandumun başa baş geçeceğine işaret ediyor. Son anketlerin ortalaması "AB'de kalalım" diyenlerle "AB'den ayrılalım" diyenlerin oranını yüzde 50-50 gösteriyor.

Ancak geçen yılki genel seçim ile 2014 yılındaki İskoçya'nın bağımsızlık referandumu öncesinde yapılan kamuoyu yoklamalarının yanıldığı biliniyor. Kamuoyu yoklamaları genel seçimde koalisyon hükümetine işaret etmiş ancak Muhafazakar Parti tek başına iktidar olmuştu. İskoçya'nın bağımsızlık referandumunun ise başa baş geçeceği tahmin edilmiş ancak birlik yanlıları 10 puan önde çıkmıştı.

AYRILIK AB'DE REFERANDUM DALGASI BAŞLATABİLİR

Referandum sonucunun İngiltere kadar AB'nin geleceğini de etkilemesi bekleniyor. Birleşik Krallık AB'den ayrılırsa Avrupa siyasetinde hareketli günlerin yaşanması öngörülüyor. AB'den bir üyenin eksilmesinin birlik içerisinde yeni bir referandum dalgası başlatma ihtimali bulunuyor. Ayrıca olası ayrılığın, İskoçya'da yeni bir bağımsızlık referandumunun tetikleyicisi olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Ülkede, İngiltere Başbakanı David Cameron'ın başını çektiği birlik kampanyası, olası ayrılığın ekonomide istikrarsızlık ve belirsizlik, İskoçya'nın bağımsızlığı ve ülkenin uluslararası etkinliğinin azalması gibi riskleri de beraberinde getirebileceğini savundu.

AB karşıtları ise ülkenin kendine yetebileceğini, sınırların göçmenlerden korunması gerektiğini ve birlik içerisinde "Brüksel'in boyunduruğu altında" durmaya gerek olmadığını dile getirdi.

Referandum öncesi yürütülen kampanyalarda, Türkiye'nin AB üyeliğinin de arasında bulunduğu göç politikasından ekonomiye, güvenlikten dış politikaya kadar pek çok konu tartışıldı.

TÜRK BÖLGESİNDEKİ VEKİLLERDEN TÜRKİYE'YE DESTEK

Başkent Londra'da Türkçe konuşan nüfusun en fazla yaşadığı Enfield bölgesini temsil eden İngiliz milletvekilleri, AB referandum kampanyası boyunca kullanılan Türkiye karşıtı söylemleri eleştirdiler.

Ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin kuzey Enfield milletvekili Joan Ryan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, referandum kampanyası boyunca kullanılan dilin topluluklar arasında gerginliğe neden olduğunu söyledi. Birleşik Krallık'ın AB'de kalmasından yana kampanya yürüten Ryan, "Kullanılan dilin çoğu ayrılık yaratan nitelikteydi ve hiç de yardımcı olmadı. Bu dilin daha çok 'çıkalım' kampanyasında kullanıldığı görüldü." dedi.

Ryan ayrıca AB'den ayrılmanın Türkçe konuşan toplumda göç ve vize problemlerini beraberinde getireceğine dikkati çekti.

Enfield Southgate bölgesi milletvekili Muhafazakar Partili David Burrowes, "Türk hassasiyetini gözetmeyen bir durumun söz konusu olduğunu ve buna karşı gelinmesi gerektiğini" dile getirdi.

Ülkesinin 28 üyeli birlikten çıkması yönünde çalışmalar yürüten Burrowes, "Bölgemde ayrılıktan yana oy verecek aralarında Türkçe konuşan belediye meclisi üyelerinin de bulunduğu çok sayıda iş adamı var." ifadesini kullandı.

Referandum sürecince, özellikle Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılmasını isteyen "Ayrılığa Oy Ver" kampanyasının yetkilileri, "76 milyonluk Türkiye AB kapısında" diyerek seçmenleri korkutmaya çalıştı. Birlik yanlıları ise "Türkiye'nin daha on yıllarca AB üyesi olmasının beklenmediğini" savundu.

İngiltere Başbakanı Cameron, "3000 yılından önce Türkiye'nin AB üyesi olması beklenmiyor" diyerek seçmenlerin bu yüzden "Birlikten çıkalım" oyu vermemesini istedi.

1975'TE DE REFERANDUM YAPILMIŞTI

Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) 1973 yılında üye olan Birleşik Krallık, 1975 yılında bu üyeliği referanduma götürmüştü.

İşçi Partili Başbakan Harold Wilson'ın 1974 yılında AET üyeliğini müzakere etme ve referanduma götürme sözü vermesinin ardından, 1975'te yapılan referandumdan yüzde 67 toplulukta kalma sonucu çıkmıştı.

Bu referandumda ülkenin toplulukta kalmasından yana oy kullandığını söyleyen İngiltere'nin eski Dışişleri Bakanı Jack Straw, AA'ya yaptığı açıklamada, referandum öncesinde anketlerin topluluktan çıkılacağına işaret ettiğini kaydetti.

CAMERON'DAN REFERANDUM VAADİ

Muhafazakar Parti'nin 2010 yılında iktidara gelmesine kadar İngiltere'de daha Avrupa yanlısı bir hava esti. 2010 yılında koalisyon hükümetiyle Başbakan olan David Cameron, ilk beş yıllık görev süresinde koalisyon ortağı Liberal Demokrat Parti AB yanlısı olduğu için ülkesinin AB üyeliğini çok fazla gündeme taşıyamadı. Ancak geçen yıl mayıs ayında düzenlenen genel seçimle tek başına iktidara gelen Muhafazakar Parti lideri Cameron, ülkesinin 1973 yılından bu yana sürdürdüğü AB üyeliğini referanduma götürme sözü verdi.

Cameron, bu yılın başında Brüksel ile yürüttüğü yeniden müzakerelerde anlaşmaya vardı. İngiltere Başbakanı birlikle egemenlik, ekonomi yönetimi, rekabet ve göç başlıkları altında yürüttüğü yeniden müzakerelerden "istediğini kopardığını" söyledi.

Anlaşma, İngiltere'nin referandumda AB'de kalma yönünde karar vermesi durumunda hayata geçecek. Bu anlaşma, İngiltere'ye 28 ülke aras ında "özel bir statü" verecek ve AB'den gelen göçmenlere sosyal yardımlardan 4 yıl ardından yararlanmayı sağlayacak "emniyet freni" sistemi getirecek. Birleşik Krallık'ta AB ülkelerinden en fazla Polonya vatandaşları yaşarken Polonya'yı sırayla İrlanda, Romanya ve Portekiz takip ediyor.