Ünlü yıldızlar, lüks malikaneler, aşk, kıskançlık, entrika ve cinayet... Tipik bir Hollywood senaryosunu andırsa da burada sözünü ettiklerimiz farklı. Belki hepsi filmlere konu olacak kadar sıra dışı ama ne yazık ki bu sahnelerde görünenler özel efektler, katil, kurban ya dâ polis rolü yapan aktörler değil. Bu gerçek hayat.

1. Menendez Kardeşler

Jose Menendez ünlü bir film yapımcısıydı. Karısı ve iki oğluyla birlikte bir malikânede yaşıyordu. 20 Ağustos 1989 gecesi birileri bu görkemli eve girip onu ve karısını pompalı tüfeklerle defalarca vurarak öldürdü. Eve gelip anne ve babasını bu şekilde bulan Lyle hıçkıra hıçkıra ağlayarak polisi aradı ve durumu bildirdi.

menendez-kardesler.jpg

Polis aylarca süren araştırmalara karşın bir şüpheli bulamadı, ta ki dönüp bu sırada iki kardeşin ne yaptığına bakana kadar. İki kardeş cinayetin ardından geçen aylarda yaklaşık bir milyon dolar harcamıştı ve hiç de ailelerinin yasını tutuyor gibi görünmüyorlardı. Polis bu durumu değerlendirip kardeşleri sıkıştırınca cinayeti onların işlediğini anladı. İki kardeş ömürlerinin sonuna kadar ayrı cezaevlerinde kalacaklar.

 

2. Amityville Kâbusu

defeo.jpg

Her şey DeFeo ailesinin High Hopes diye bilinen i ve günümüzde korku sinemasının mihenk taşlarından biri haline dönüşen o eve taşınmasıyla başladı. DeFeo despot bir babaydı. Beş kardeşten en büyüğü olan Ronald 23 yaşında bir uyuşturucu bağımlısıydı. Ronald 13 Kasım 1974 yılında nefret ettiği babasını daha sonra da annesi ve dört kardeşini pompalı tüfekle vurarak öldürdü.

Başta suçu mafya üzerine atsa da kısa sürede cinayetleri itiraf etti. Yine de annesini ve kardeşlerini neden öldürdüğü kimse tarafından anlaşılamadı. High Hopes daha sonra George ve Kathy Lutz tarafından satın alındı ama üç çocuklu aile bu eve sadece 28 gün dayanabildi. İddia ettiklerine göre ev iblisler tarafından işgal edilmişti. Lutz ailesi daha sonra bu evde yaşadıkları 28 günü bir kitap haline getirdiler.

 

3. Dominique Dunne

dominique-dunne.jpg

Babası ve kardeşi gibi sinema yıldızı olan Dominique çocuk oyuncu olarak başladığı kariyerini “Poltergeist” ve “The Shadow Riders” gibi popüler filmlerle süslemeyi başarmıştı. Bu sırada bir partide tanıştığı John Sweeney ile sevgili olmuştu. Saldırgan bir kişiliğe sahip olan Sweeney bu özelliklerini göstermekte fazla gecikmedi. İki kez ciddi şekilde dövülen genç aktris bu ilişkiyi bitirmeye karar verdi ama sevgilisi onunla aynı fikirde değildi. 

Dominique evinde rol arkadaşıyla bir sahneyi prova ediyordu. Kıskançlık krizindeki Sweeney kız arkadaşını öldüresiye dövmeye başladı ve daha sonra boğazını sıkarak komaya soktu. Komada beş gün kalan genç aktris 23 yaşına basmadan kısa bir süre önce öldü. Altı sene hüküm giyen katil üç sene sonra serbest bırakıldı. 

 

4. Phil Hartman

phil_hartman.jpg

Komedi filmleri ve ünlü skeç programı Saturday Night Live sayesinde şöhretinin zirvesinde olan Phil Hartman, karısı Brynn ve iki çocuğu ile mutlu bir hayat sürüyor gibi görünse de bu aslında oynadığı en başarılı roldü. Eski bir model olan ve sinemaya geçiş yapmak istediği yıllarda Phil ile tanışan Brynn çiftin çocukları olunca bu planına ara vermek zorunda kalmıştı. Kocası ise Amerika'nın sevgilisi denilecek bir konumdaydı. Emmy adaylıkları peş peşe geliyordu. Kocasının başarısını çekemeyen Brynn uyuşturucu bağımlısı olmuştu. 

Bu sorunları 28 Mayıs 1998 tarihinde tüm dünyanın gözü önüne serildi. Alkolün ve uyuşturucunun etkisi altında olan Brynn uykuda olan kocasına üç el ateş etti. Polisler olay yerine geldiğinde kendini yatak odasına kilitleyen Brynn sakinleştirilemedi ve o da hayatına son verdi. Phil 49, Brynn ise 40 yaşındaydı.

 

4. Christian Brando

christian-brando.jpg

Hollywood efsanesi Marlon Brando’nun oğlu Christian 13 yaşına kadar babasını nerdeyse hiç görmedi. Kardeşi Cheyenne hamileydi ve doğmamış çocuğunun babası Dag Drollet’den şiddet gördüğünü ağabeyine söylemişti. Christian Dag'ı, babasının evinde suratından vurarak öldürdü. Hemen polisi arayan baba Brando mahkemede olay gecesini defalarca anlattı. 

Her şeye rağmen Christian 10 seneye mahkûm oldu. Cheyenne velayet davasını kaybettikten kısa bir süre sonra intihar etti. Christian beş sene sonunda şartlı tahliye ile serbest kaldı 2008 senesinde zatürreden öldüğünde 49 yaşındaydı.

 

6. Marvin Gaye

marvin-gaye.jpg

60’lı yılların başlarında adını duyuran Marvin Gaye dört oktavlık sesi ile milyonları büyülüyodu. Yine de yıldızının bir türlü barışmadığı biri vardı. Öz babası... Son derece dindar olan babası evde her türlü dans müziğinin çalınmasını yasaklamış zorba bir babaydı., 1982 yılında Sexual Healing isimli unutulmaz albümü ile muhteşem bir geri dönüş yapan Marvin Gaye iki Grammy ödülü birden kazandı. 

Uyuşturucuyu bırakmaya kararlı olan sanatçının yaşamında düzeltmesi gereken tek bir nokta kalmıştı. Babası ile olan ilişkileri. 44 yaşında ailesinin yanına yerleşmeye karar verdi ama bu onun sonu oldu. Bir tartışma sırasında babası onu iki kurşunla kalbinden vurup öldürdü. Kullandığı silah oğlunun ona doğum günü hediyesiydi.

 

7. O.J. Simpson

oj-simson.jpg

Ol Simpson filmlerde yer almaya başlamadan önce muhteşem Amerikan futbolu kariyeriyle zaten tanınan biriydi. Yine de ona dünya çapındaki şöhreti “Yüzyılın davası” getirecekti. O.J. ilk evliliği sırasında tanıştığı ve sevgili hayatı sürmeye başladığı Nicole Brown ile 1985'te evlendi. Çiftin iki de çocukları oldu. Aralarındaki şiddetli geçimsizlik nedeniyle evlilik 1992 yılında sona erdi. 

1994 yılında Nicole annesi ve çocuklarıyla bir restoranda yemek yedi ve evine döndü. Annesinin gözlüklerini masada unuttuğunu fark edince orada çalışan arkadaşı Ronald Goldman’ı aradı. Genç garson unutulan gözlükleri teslim etmek istediği sırada defalarca bıçaklanarak öldürüldü. Polis olay yerine geldiğinde Nicole Brown’un da aynı şekilde öldürülmüş olduğunu gördü.

Sekiz ay süren davada tüm deliller O.J. Simpson'u işaret ediyordu ama Amerika çok sevdiği yıldızın bu kanlı cinayetleri işleyebileceğine bir türlü ihtimal vermiyordu. Açılan davada sivil mahkeme tarafından suçlu bulunan O.J. kurbanlarının yakınlarına 33 milyon dolar ödemeye mahkûm edildi. 

 

8. Dorothy Stratten

dorothy-stratten.jpg

1980 Playboy kızı seçilen Dorothy Stratten için herşey yolunda gidiyor gibiydi. Güzelliğinin yanı sıra oyunculuk yeteneği de vardı ve henüz 20 yaşında olmasına karşın Audrey Hepburn ile karşılıklı oynama fırsatını yakalamıştı. Filmin yönetmeni Peter Bogdanovich ile de bir aşk ilişkisi içindeydi. Genç kızın hayatında ters giden tek şey bir türlü bitiremediği evliliğiydi.

Menajerliğini de yapan eşi Paul Snider bir türlü boşanmaya yanaşmıyor ve karısının şöhretinin tadını çıkarmaya kararlı görünüyordu. 14 Ağustos günü Dorothy kocasının boşanmak için istediği para ile birlikte daha önce beraber yaşadıkları eve gitti. Ertesi gün eve gelen bir arkadaşları gördüğü manzara karşısında dehşete düşecekti. Paul karısını bir sandalyeye bağlayıp tecavüz etmiş daha sonra pompalı tüfekle hem onun hem de kendisinin canına kıymıştı.

 

9. Black Dahlia

black-dalia.jpg

Elizabeth Short Hollywood’a ünlü olmak için gelmiş ve bunu başarmış genç kızlardan birisi ama ne yazık ki onun şöhreti çevirdiği filmler değil hunharca öldürülmesinden geliyor. Öldürüldüğünde 22 yaşında olan Short sürekli siyah giyindiği ve saçına çiçekler taktığı için Black Dahlia (siyah yıldız çiçeği) adıyla anılıyordu. Henüz şöhret olamamıştı ama ona bu yolda yardım edebilecek kişilerle tanışmak için çabalıyordu. Onu sık sık ünlü kişilerle yemek yerken görmek mümkündü. Muhtemelen ölümüne de bu yaşam tarzı neden oldu. 

15 Ocak 1947 günü cesedi bir parkta bulundu. Çıplaktı, tanınmaz hale gelinceye kadar işkence görmüştü ve belinden ikiye kesilmişti. Yapılan incelemelerde en az bir hafta boyunca işkence gördüğü açıkça belli oluyordu. Olay yerinde tek damla bire kanın olmaması şüpheliler arasına vampirleri dahi kattı. Cinayetin korkunçluğu o kadar fazlaydı ki basın haftalarca bu olayı konuştu. 50 kişiden fazla şöhret meraklısı cinayeti işlediğini iddia etti ama gerçek katil asla bulunamadı.

 

10. Charles Manson

charles-manson.jpg

“Ben Şeytanım ve buraya şeytanın işini yapmaya geldim.” Bunlar 1969 yılında Roman Polanski’nin evinde bulunan talihsiz misafirlerin duyduğu son sözlerdi. O gece Charles Manşon tarafından motive edilen dört kişi aralarında Polanski’nin sekiz aylık hamile olan karısı da olmak üzere beş kişiyi hunharca öldürdü. 

Amaçları ırklar arası bir savaş başlatmaktı. 16 yaşında alkolik olmuş bir annenin dünyaya getirdiği Charles Manşon doğduğunda bir isme bile sahip değildi. Daha sonra üvey babasının soyadını taşımaya başladı ama annesi onu bir yetimhaneye göndermeyi tercih etti. 13 yaşında suç işlemeye başlayan Manşon defalarca hapse girip çıktı. Çok zeki olmasına karşın okuma yazma bile bilmiyordu. Yine de son derece karizmatik ve ilgi odağı olmayı seven bir yapısı vardı. Çiçek çocukları hippilerin seslerini duyurmaya başladığı yıllarda kendine geniş bir hayran çevresi edinmişti.

Aile dediği bu topluluk onu bir tanrı gibi görüyordu. The Beach Boys’un kurucu üyesi Dennis Wilson ile yakınlaşan Manson “aile" dediği hippi komününü sanatçının evine taşıdı. Çoğunluğu kadınlardan oluşan bu topluluk Manson ve çevresindekilere köle gibi itaat ediyordu. Manson bir müzik yıldızı olmak için canla başla çalışıyor ve şarkılar yazıyordu. Grubun menajeri Terry Melcher onun şarkılarını dinlemiş ve pek beğenmemişti. Wilson'a bir an önce bu deliden yakasını kurtarmayı öğütledi. Manson bunu asla affetmeyecekti. O sıralar The Beatles grubunun Helter Skelter adlı şarkısını kafasına göre yorumlayıp bunu ırklar arası bir savaş olarak düşünen Manşon ailesine korkunç planını açıkladı. Siyahların üzerine atılacak bir dizi cinayet işleyecekler ve siyah beyaz çatışrnası çıkaracaklardı. 

Manson'un tahminlerine göre bu çatışmanın galibi siyahlar olacak ama kendilerini yönetmeyi becermedikleri için olaylar yatışana kadar çölde saklanacak olan Manson’da yardım dileneceklerdi. Manson nefret ettiği Terry Melcher’in eski evine üçü kadın dört aile ferdini gönderdi. Onun yıldız olma planlarını yok eden Melcher'in artık burada yaşamadığını gayet iyi biliyordu ama yine de evin yeni kiracıları ünlü kimselerdi. 

Aile önce 18 yaşında bir çocuğu tam da evden çıkmak üzereyken yakaladı ve öldürdü. Evi basıp, kalan herkesi defalarca bıçaklayarak katlettiler. En yürek parçalayan kısım Roman Polanski'nin karısı Sharon Tate’in öldürülmesiydi. Sekiz aylık hamile olan kadın canilere yalvardı hatta çocuğu doğana kadar onu rehin almalarını ve ondan sonra öldürmelerini dahi teklif etti. Ne yazık ki onun bu teklifini ciddiye alan olmadı. 

Aile ikinci bir cinayet daha işledikten sonra yakayı ele verdi. Manson başta olmak üzere tüm fertler idam cezasına çarptırıldı ama daha sonra bu cezalar ömür boyu hapse çevrildi ve bu mahkûmların şartlı tahliye istemleri her seferinde geri çevrildi. Hatta içlerinde beyin kanseri olduğu için sayılı günleri kalan Susan Atkins bile salıverilmedi ve hapishanede öldü.