Herkesin cinsel yönelimine, aşk hayatına tabii ki kimse karışamaz da; Türkiye televizyonlarını izlerken, insan kesinlikle hayretler içerisinde kalabiliyor... -*-*- İki tarafın da rızası varsa, iki tarafın cinsiyeti beni ilgilendirmez de; enişte, hem karısını aldatıyor, hem de karısının erkek kardeşini ormana kaçırıp tecavüz ediyor. Müge Anlı’nın programında izledim... Üstelik enişte aileyi dolandırıyor. Kayınbiraderine tecavüz ettikten sonra şantaj maksadıyla çıplak fotoğraflarını da çekiyor... -*-*- Yani bu tür olaylar sadece Türkiye’de mi oluyor? Elbette hayır! Ama bu programların veya bazı dizilerin yayın saatleri konusunda çok dikkatli olmak lazım diye düşünüyorum! Ve bu yayın saatine ne yazık ki Türkiye karar veriyor. -*-*- Sadece bu programlar da değil! Haberler? Diziler? Dizilerin yayın saatleri? Çocuklar izlemiyor mu? -*-*- Ve reklamlar... Türkiye televizyonlarının tümü bizden izleniyor... Ve Türkiye’nin televizyonlarında reklamı yapılan tüm ürünler bizde satılıyor... -*-*- Başka ülkelerde olmuyor mu? Elbette oluyordur! Ama örneğin Yunan televizyon kanallarının Güney Kıbrıs’taki yayınlarında “reklam” yasaktır. -*-*- Türkiye televizyonlarının yayınladığı reklamların KKTC’den izlenmemesi, “bağımsız bir devlet” gereğidir... -*-*- Kişi olarak şikayetim olduğundan değil... Ama bizim kendi ulusal kanallarımızın bu reklamlardan dolayı ciddi maddi kaybı söz konusudur. -*-*- -*-*- Gerek TC, gerekse KKTC’deki ulusal kanallarda “alkol” reklamı yasaktır. Ama örneğin Şampiyonlar Ligi futbol maçlarında alkol reklamı vardır. Türkiye, bu reklamın yayınından payını almaktadır. Kulüplerine de dağıtmaktadır. Ve biz de izlemekteyiz. Veya aval aval bakmaktayız. -*-*- Bu yayınlar nedeniyle KKTC Maliyesi’ne veya spor kulüplerine bir katkı söz konusu değildir. -*-*- Peki, bütün bu kanalların denetimi veya kontrol masası nerededir? Türkiye’dedir! -*-*- Bütün bunlardan dolayı Türkiye’yi suçlayacak değilim... Haşaaaa... -*-*- Amma velakin, KKTC’deki ulusal televizyon kanallarının durumu maddi açıdan felakettir. Türkiye’nin televizyon kanalları her açıdan dominedir ve reklam başta olmak üzere tüm geliri almaktadır. Karşılığında da KKTC’ye “maddi katkı” yapmamaktadır; bu konu tartışılmamaktadır. -*-*- KKTC’nin ulusal televizyon kanalları, Türkiye’ye ait uydulardan biri aracılığı ile yayındadır... Ve bunun parası tarafımızca ödenmektedir. Ödenmediği zaman da “kapatırız ha” diye tehditler uçuşmakta, araya hükümet yetkilileri girmek zorunda kalmaktadır. -*-*- Yukarıda da dediğim gibi, KKTC televizyon kanallarının Türkiye piyasasından reklam payı alma gibi bir şansı hiç yoktur... Ülkemizdeki bir çok reklam veren büyük turizm – otel şirketi bile, “normal zamanda” hatta “pandemi koşullarında olduğumuz şu günlerde bile”, KKTC’nin değil, TC’nin ulusal kanallarını tercih etmektedir ve bundan dolayı da “liberal piyasa” gereği, KKTC Maliyesi’ne tek kuruş girmemektedir. -*-*- Hal böyle iken, beş –altı tane ulusal televizyon kanalımızla ilgili denetim, kontrol, izin makamının kim olduğu tartışması da yapılmalıdır. -*-*- Bir ulusal kanalımız çok kısa bir süre önce, Türkiye’deki bir siyasetçiyle alakalı ağır eleştiriler yapıldığı gerekçesiyle, Türkiye’deki ilgili uyduya müdahale şansı olan “yetkili kurul” tarafından kapatılmış; yerine binbir zorlukla, yeni isimle başka bir kanal açılmasına izin verilmiştir. -*-*- Kısacası gelmek istediğim veya sormak istediğim soru; televizyon kanallarımızdan yola çıkarak, “KKTC’nin bağımsız bir devlet olup olmadığı” sorusudur! -*-*- Dış politikamız mı? Maliyemiz mi? Savunmamız mı? Polisimiz mi? Hatta çok sorry ama yargımız mı? -*-*- Eğitimimiz mi? Sağlığımız mı? Aşı mı? -*-*- Televizyon kanallarımız mı? Sokak panolarımız mı? -*-*- Buna veya bunlara çözüm bulması gereken, “biziz!”... Ya “biz” olarak bütün bunlara çare buluruz “biz” yönetiriz; ya da “meclise, mahkemeye, hükümete” ne gerek var ki!!! -*-*- Tek soruyla özetlemek istiyorum; “Egemen eşit iki devlet”; sadece “Kıbrıs Cumhuriyeti”nden talep edildiği sürece, “komik” bir taleptir! -*-*- Mali Protokol mü? Aynen yukarıda anlattığım gibidir!