Solcu çamur atmaz...
Sağcı ve dönek çamur atar...

-*-*-

Yani bazen derler ya, “solculuk – sağcılık mı kaldı kardeşim!” diye...
Demesinler!
Çünkü “ben solcuyum” diyen kişi zaten merttir, korkusuzdur, ve söyleyeceğini buuum diye söyler!
Sağcı ama özellikle dönek sağcı ise belaltı vurmayı tercih eder.
Saklanır!
Karanlıkta arkadan ateş eder!
Kimliğini gizler!
Korkaktır!

-*-*-

Kendi içelerinde de sağcı, sağcıyı vurur!
Ve bunu da gizlice yapar!
Dürüst ve doğrudan söyleyemez!
UBP’deki kavga böyle bir kavgadır mesela.
Sağdaki tüm kavgalar aynidir.
Kişisel çıkar uğruna; asla gözetmedikleri toplumsal kavgayı hiç düşünmeden, birbirilerini karalarlar; ama yan yana geldiklerinde gören kardeş sanır!

-*-*-

İsim vermeye gerek yok.
Sağcıların, solcu saydıklarına saldırısında da benzer taktikler söz konusudur.
İsimsiz, künyesiz internet gazetesi yapıp, dilediklerine küfrederler.
Oysa yazanlar gizli olsa bile, bunları yayınlayan ya da paylaşanlar da suçludur ki bizde “polis” üzgünüm ama bu tiplere pek dokunmaz.
Üzgünüm ama gerçek budur.
Çünkü, “sağın solu vurması”nın bir diğer adı, “milliyetçilik” olur ya!!!
Çekinir polis!
Devreye büyükler girmesin ansızın!
Çünkü yıllardır bu oluyordur ve çok iyi bilinirdir!

-*-*-

Dün çok ilginç bir olay yaşandı.
Sol bir partimizin adıyla yine künyesiz, kime ait olduğu bilinmeyen bir internet gazetesi, sağ bir partimizin genel başkanına saldırdı.
Eleştirdi.
O partinin genel başkanı da, o gazete sayfasını aldı paylaştı ve “alayınız gelse sizi bitireceğim” dedi.
Gazetenin künyesiz olduğundan falan söz etti!
Keşke benzer künyesizler “o genel başkanın sevmediği kişilere saldırdığında” da aynı tepki gelseydi ya neyse.

-*-*-

Bu arada sol partimizin adıyla yayınlanan internet gazetesine, o “ismi taşıyan” partimizin genel sekreteri de tepki gösterdi... Ve internet gazetesinin “admin”ini yani yöneticisini bulup adını yayınladı!
Ne ilginçtir; sağ partimizin genel başkanını eleştiren gazete, aynı partinin genel sekreterine ait çıktı...

-*-*-
Polis, Başsavcılık, Meclis her kim yapacaksa; bu konuda bir şeyler yapmalı.
Canı çeken, canı çektiğine, kimliğini gizleyerek, korkak ve ahlaksız bir şekilde saldıramamalı.
Bunu meslek haline getirmiş bir yığın dönek, korkak sağcı var memlekette.
Solcu yok mu peki?
Dedik ya en başta, “sağcılık - solculuk öldü” diyenlere de ders olsun ama gerçek bir solcu, böyle korkakça iş yapmaz.
Çıkar, mertçe, açık ismiyle söyleyeceğini söyler...

-*-*-

İnternet ya da sanal ortam bu tip “karanlık” sağcı tiplerle doludur.
Mesela bir sıradağ ismiyle herkesi tehdit eden biri ya da birileri var...
Ölümle tehdit ediyor.
Polis, çok ufak bir teknik çabayla kim olduğunu bulabilir ama kılını kıpırdatmıyor...
“Ölümle tehdit ediyor” diyorum...
Şaka yapmıyorum!

-*-*-

Gerçekten bu konuda bir şeyler yapılması şarttır.
Kurulu düzenlerine muhalif olan herkesi yıllardır benzer yöntemlerle susturan bu kesimlerin kimler tarafından korunduğu da bilinmekle birlikte; son dönemlerde bu tür karalamalardan en çok mağdur olanların en başında bazı UBP’li vekillerin hatta devletin en üst makamlarının geliyor olması da durumu değiştirmemiştir.
Ki bu daha da ilginçtir.

-*-*-

Önümüzdeki dönemde, bu konu daha da belirgin hale gelecektir.
Polisin, Rus kaçağı yakalamakta sergilediği başarıyı bu konuda da göstermesini bekliyorum... 
İşini özeti budur.

-*-*-

İster üniter, ister federal, ister konfederal, ister egemen eşit iki ayrı, isterse gavoloz cinsi olsun; bir devletin daha iyi ve daha sağlam bir demokrasiye; daha iyi ve daha güzel bir hukuk sistemine; daha mükemmel bir sosyal adalete sahip olması için yapılması gereken bellidir.

-*-*-

Haaa “sağcılık – solculuk bitti yahu” diyorsunuz ya; size Pazar günü karantinada otururken çözmeniz için bir bulmaca ya da bir soru sorayım:
“Siz, hayatınızda, bu kitapçı neden kapandı?” diye üzülen hiç sağcı gördünüz mü?
Veya siz içinde bulunduğumuz “kapanma” sürecinde; “... Madem ki evdeyiz, keşke marketler, eczaneler, kasaplar ve benzinciler gibi, kitapçılar da acil ihtiyaç sınıfına alınsaydı” diyen bir sağcıya rastladınız mı?

-*-*-

Bugün sevgililer bilmem nesiymiş...
Doğru... 
“Sevdiklerinize sadece kitap alın” bence...

-*-*-

Ve son bir not: Keşke, öyle bir başbakanımız, öyle bir bakanlar kurulumuz olsaydı da “bugün sevgisini ifade etmek isteyen herkesin rahatça kitap alabilmesi için, var olan üç – beş kitapçımızın açılmasına izin veriyoruz” deseydi...

-*-*-

Biliyor musunuz; KKTC’deki altı ilçenin beşinde “kitapçı” veya “kitapevi” ya da “sarraf” yoktur!
Açılanlar da iflas etmiştir!

-*-*-

Sebebi mi?
Sebebini düşünmek de bugünün “bulmacaları” arasında yer alsın!

-*-*-

Soru: Kim kitap okur?
Cevap: KKTC okumaz!
Soru: Neden?
Cevap: Okumamızı istemediler!

-*-*-

Buradan devam edin...
Soldan girin, sağdan çıkın; Ay’a kadar yolunuz var!
Devam edin!