TC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, yanılmıyorsam dün sanal medyadaki hesaplarında “Kötülüğün peşinde koşanın ne aklı ne de kalbi doğru yerdedir” diye bir paylaşım yaptı.

Yemin ederim bayıldım!

-*-*-

Kötülük!

Kötülük peşinde koşarak uğraşılan bir takım işler vardır ama aynı işleri, “iyilik” amacıyla da yapabilirsiniz...

İnsanları kırmadan, yıkmadan...

-*-*-

Mesela “yapıcı eleştiri” ve “yıkıcı eleştiri”...

Yapıcı eleştiride “kötülük” yoktur...

Ama “yıkıcı eleştiri”; aslında örneğin ortaya konulan bir düşünceye karşı bir düşünce ortaya koymak için yapılmaz; doğrudan o düşünceyi paylaşanı hedef alır!

Örnekle açıklayayım:

“Kıbrıs’ta federal çözümden başka bir çözüm modeli mümkün değildir” dersiniz; karşınızdaki kişi size, “sen hainsin, önce kendi devletini tanı” falan demeye çalışır...

-*-*-

Ve kötü niyetle yazılmamış bir yazı, söylenmemiş bir söz, paylaşılmamış bir foto düşünün!

Siz, tamamen siyasi görüşlerinizi kaleme alıyorsunuz ama adamlar veya kadınlar, sizin derhal işinizden kovulmanızı istiyor!

Benim yaşadığım da bundandır!

-*-*-

Son günlerde şahit olduğumuz en çarpıcı örnek, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın özellikle sol kesimden aldığı “haksız” ve “aslında çok da gereksiz” eleştirilerdir...

Tatar, yıllardan beri sabah yürüyüşü yapar ve bu esnada, evinin yer aldığı coğrafi bölgeden fotoğraf paylaşır...

Bu fotoğrafların bazılarında, Girne ile Anadolu kıyılarının yakınlığına vurgu yapar...

Elbette siyasi mesaj da vermeye çalışır...

Ama yakinen biliyorum, zerre kötü niyeti yoktur...

Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz...

Bu tür fotoğrafları eleştirme hakkınız da vardır ki o “iyi niyetle” eleştirenleri tenzih ederim ama illa ki kötülemek maksadıyla uğraşanları anlamam...

-*-*-

Tatar’ın, Beşparmak Dağları’ndaki dev bayrakların boyanması ile ilgili paylaşımına yapılan eleştirilerin de “iyi niyetli” olanlarına diyeceğim yok...

Ama bu boyamanın “örtülü ödenekle” yapıldığını yazmak, “iyi niyetli olmamak”tır.

Çünkü bayrakların boya sponsoru Jotun adlı boya firmasıdır; boyama işini de Kalavaç’tan eski muhtarımız Ömer Meraklı ve ailesi gönüllü üstlenmiştir...

Haaa bayrakları eleştirmek mi?

Şahsen be  de çok eleştirdim; son derece abartılı ve kışkırtıcı bulduğumu asla gizlemem!

Şoven!

Tatar veya kendisi gibi düşünenlere bu görüşümü söylerim ama onların görüşlerine de saygı duyarım...

-*-*-

Tatar’ın, iki gazeteci arkadaşımıza, sanal ortamda verdiği yanıtlara gelince...

Bazı ifadeler, bir cumhurbaşkanının kullanmaması gereken anlamlar taşıyor olabilir...

Bir cumhurbaşkanının, herkese, sanal ortamda yanıt veriyor olması da yanlış kabul edilebilir...

Ama bardağın dolu tarafına da bakın; Cumhurbaşkanı, vatandaşına, gazetecisine değer veriyor, onların paylaşımlarını içtenlikle – samimiyetle yanıtlıyor!

Ve sakın övündüğüm anlamını çıkarmayın ama yine yakinen bildiğimi belirterek şunu söylemek isterim; Tatar, içtendir, iyi niyetlidir...

-*-*-

Elbette eleştirilecek yanı vardır.

Kimin yok ki!

İyi niyetle eleştirin, Tatar’ın canını alın!

Ama İbrahim Kalın’ın dediği aklımızdan çıkmasın...

Ne demişti?

“Kötülüğün peşinde koşanın ne aklı ne de kalbi doğru yerdedir”...

Kötülükle yapmayın ne olur eleştirilerinizi!

-*-*-

Tatar, bugüne kadar kimsenin ekmeğiyle oynamamıştır ve sevmediği, beğenmediği görüşleri de dinlemese bile en azından “dinlermiş gibi yapmayı” başarmıştır.

Ama çok sayıda sahte milliyetçi; milliyetçiliğinin sahte olduğunu saklayabilmek adına, insanların ekmeğiyle oynamayı iş edinmiştir...

Solculardan ricam; ne olur onlar gibi olmayın!

-*-*-

Son günlerin bir popüler örneği daha...

Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi bir karar alır; sövmeyen yok!

Bu komitenin aldığı kararları sayıp, yetkili – yetkisiz, ilgili bakana hakaret etmeyen de yok!

-*-*-

Peki, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’ndeki insanlar, KKTC’deki sektörlerin kesinlikle iflas etmesini, iş yerlerinin kapanmasını mı istiyor?

Efendim, aldıkları bazı kararlarda, “tutarsızlık” mı saptadınız?

Doğrudur!

Olabilir!

Olacak da!

Bu “hataları” veya “tutarsızlıkları”, ilgili komitenin üyelerine iletmek çok mu zordur?

İlla ki hakaret ve aşağılamayla mı bu yapılmalıdır?

-*-*-

Komite örneğin eğitimle ilgili bir karar alır; “ver Allah Allah, eğitim bakanı anında linç!”...

Bu komite üyelerinin anneleri, babaları, eşleri, çocukları, torunları yok mudur?

Elbette eleştirin diyorum!

Ama “kötü niyet”ten lütfen uzak durun!

Aşağılamaya çalışmaktan kaçının!

Yani 500 değil, 300 “like” alırsanız, ölür müsünüz?

-*-*-

Evet, doğrudur, son bakanlar kurulu değişikliklerinde ciddi gariplikler söz konusudur...

Bu garipliklerden biri de neredeyse 30 sene maliye işleri ile ilgilenen ve uzmanlaşan birinin, eğitime bakan yapılmasıdır ama aynı bakanlığa, daha önce cerrah da atanmıştır, psikolog da, çiftçi de, bilgisayar mühendisi de, avukat da, mimar da... Hatta hiç bir mesleği olmayan da...

-*-*-

Ve gelelim sonuca...

“Solcu ve sağcı arasındaki en ciddi fark nedir?”

Böyle bir soru sorsalar, ilk alkıma gelen, “solcunun akılı ve yürekli olduğu”dur...

Solda; kollektif akıl ve kollektif yürek –  kollektif yüreklilik vardır!

Sağda; talimat, çıkar ve kötülükle dolu akılsızlık...

Üzgünüm ama düşüncem böyledir!

Solcu için insanlık, sağcı için kişisel menfaat önemlidir.

-*-*-

Ve lütfen sevgili solcular; aklımızı ve kalbimizi iyilikten yana çalıştıralım...

Bırakalım, “kırıcı ve yıkıcı” eleştirileri, faşistler veya dönekler yapmaya devam etsin...