Mevlana’nın çobanı!

Komutan Che Guevara der ki; “… Yağmur komünisttir; çünkü herkese eşit yağar. Rüzgâr ise kapitalisttir zayıf olanı yıkar.”

-*-*-

Covid – 19 da komünist mi?

Yoksa kapitalist mi?

Bugüne kadar “hem komünist”, “hem de kapitalist”ti!

Çünkü, “herkese bulaşabilirdi” ama “zayıfı” daha kolay öldürdüğü söyleniyordu!

Komünistti çünkü çok milyarderi de öldürdü!

Paraya bakmadı bugüne kadar!

“Çok param var kurtulurum” diyemedi kimse!

-*-*-

Peki bundan sonra?

Bundan sonra “tamamen kapitalist”leşecek!

Çünkü artık “zenginleri”, söylenenler doğruysa veya gördüklerimiz gerçekse, yoksulları öldürdüğü kadar kolay öldürmeyecek!

Kapitalist ülkelerdeki insanlar daha kolay korunacak!

-*-*-

“Ama nasıl olur; Komünist Çin” ve “eski komünist Rusya” aşıyı bulmadı mı?

Onlar da “kapitalistten yana ne yazık ki!”

Zenginseniz; yani çok paranız varsa aşı bulacaksınız!

Yoksa, daha belki de yıllarca sürüneceksiniz; sürünürken de ölebileceksiniz!

-*-*-

Kısacası soruyorum: “adaletin bu mu Dünya?”…

Dünya yanıtlıyor: Yes b’annem! Adaletim ne yazık ki bu!

-*-*-

Yani paramız yoksa, aşılanamayacak mıyız?

-*-*-

KKTC açısından bu soruya cevap vermek çok kolay değil!

Çünkü bizim meselemiz sadece parayla çözülemiyor!

-*-*-

Nasıl mı?

Çok paramız olsa bile, bir şekilde ya Türkiye bağışlayacak ya da Güney Kıbrıs ile Avrupa Birliği lütfedecek!

-*-*-

Yani?

Vallahi “yannisi, nigolisi yok”!

-*-*-

Mevlana hazretleri der ki; “Akıl bir kuzu, nefîs bir kurt, iman ise çobandır. İman kuvvetli olmazsa nefîs aklı yer…”

-*-*-

Çoooook derin!

Anlama erişmek zor değil mi?

Akıl biz KKTC vatandaşları; nefîs koronavirüs!

Peki çoban!

Kendi kendimizin çobanı olmak bir yana; bu çobanın ne kadar zayıf veya ne kadar güçlü olduğu “elimizde” olmayan bir şey!

-*-*-

İşte bu noktada; “abartıyor muyum bilmem” ama koronavirüs denen bela eğer yaşadığımız en büyük felaketlerden birini yaratmışsa; Dünya Sağlık Örgütü de; “Bu yaşayacağımız en büyük salgın belası değil, çok daha büyükleri gelecek” diyorsa; “çoban” meselemizi çözmemiz gerekmez mi?

-*-*-

Çoban meselemiz nedir?

Çoban meselemiz, “devlet” olmaktır…

KKTC’nin “var” olmadığını, “aşı” olayında net bir şekilde gördük ve daha kötüsüne de hazır olmak zorunda kaldığımızı biliyoruz!

Hamaset, hastalıklara aşı olmuyor!

Cek’le, cak’la bu gemi gitmiyor!

-*-*-

Hep başkalarını suçlayarak siyaset yapabilirsiniz ama insanları aşılayamazsınız!

“Rum – Yunan ikilisi…” diye cümleler kurup, ambargolardan – izolasyonlardan bahsedebilir; savaş uçakları ile dev milli törenler de düzenleyebilirsiniz!

Ama Nikos Anastasiadis aşı yaptırır; siz televizyondan izlersiniz!

-*-*-

Çoban meselemizi çözmek zorundayız…

Ki bence bu çözüm, kesinlikle Avrupa birliği (AB) içinde olmamızı gerektiriyor…

Farklı düşüncede olanlara saygımı yürekten belirtmekle birlikte; şu bilgileri de paylaşmak istiyorum…

-*-*-

“Oxfam”, “Uluslararası Af Örgütü” ve “Küresel Adalet Şimdi” gibi örgütlerin birleşerek oluşturduğu Halkların Aşı İttifakı’na (The People’s Vaccine Alliance) göre, yoksul ülkelerdeki 10 kişiden dokuzu önümüzdeki yıl COVID-19 aşısı alamayacak…

Hatta bazı kaynaklara göre, bu oran 10’da birden de daha büyüktür…

Kısacası, yoksulların aşılanması gecikecek…

Hatta hiç gerçekleşemeyebilir…

-*-*-

Almanların ünlü DW haber ajansına göre, AstraZeneca, BioNtech / Pfizer ve Moderna gibi başlıca aşı geliştiricileri, 2021’de 5,3 milyar doz aşı üretebileceklerini tahmin ediyor.

Mevcut testler, bunların etkili olarak kabul edilmesi için iki ayrı doz gerektirdiğini gösterdiğinden, üretilen toplam miktar dünyadaki 7,6 milyar insanın üçte birinden biraz fazlası için ancak yeterli…

Ama “satın alabilene” tabii ki!

-*-*-

“Efendim, Türkiye alacak veya aldı bile ve bize de verecek… İşte Başbakan Ersan Saner daha dün bunu tekrarladı!”

Bir itirazım yok!

Şikayet etmiyorum!

Ve gerçekten “Allah Türkiye Devleti’nden razı olsun; binlerce kez teşekkürler” diye de ekliyorum!

Ancak benim demek istediğim bu değildir!

-*-*-

Kabul etmek gerekir ki şu anda veya yıllardır, “Türkiye’nin koruduğu geleceği mutlak anlamda bir belirsiz coğrafya”yız!

Bu belirsiz coğrafya içerisinde, “Kıbrıslı Türk” olarak kalıcılaşmak imkansızdır.

Ve anlatmaya çalıştığım da budur!

-*-*-

Yani; diyorum ki; “siyasi çözümsüzlük” Kıbrıs türk Toplumu ve kimliği için çok ciddi bir yok olma riskidir…

Covid – 19 bizi yok etmeyecek elbette ama kendi kendimize yok olup gideceğiz!