Toplumun genel özellikleri, hastalık yatkınlıkları ve alışkanlıkları değerlendirilerek beslenme önerileri verilir genelde… Türkiye'de sınırlı sayıda diyetisyenin sahip olduğu Gentest eğitimi ile DNA'ya göre diyet planlaması oluşturabilen, eğitiminin bir bölümünü Oxford Brookes'ta tamamlamış Diyetisyen & Yaşam Koçu Gizem Şeber ise "Her birey kendine özeldir. Onu biricik kılan ise genetik özellikleridir. Annesinden ve babasından aldığı genler bütün vücudunun işleyişini ve nelere duyarlı olduğunu belirler. Bu nedenle bize özel beslenme gereksinmelerini belirleyen en temel anahtar da aslında genlerimizdir" diyor. Şeber'in aktardığı diğer bilgiler ise şöyle…

Tuz tüketiminin aşırı olması kalp hastalıkları ve yüksek tansiyona davetiye çıkarmaktadır. Türk toplumunun günlük ortalama tuz tüketimi 18 gram iken, önerilen günlük 2 gram ve altıdır. Fakat her kişi tuza duyarlı değildir. Yüksek tansiyon hastaları arasında hiç tuz kullanmadığı halde tansiyonunu düşüremeyen kimseleri bu güne kadar duymuş olmanızın da sebebi bu. Ne kadar tuz tüketme hakkımız olduğunu da belirleyen Anjiyotensinojen Geni. Bu genin bir versiyonunu taşıyanların tuz tüketiminde oldukça hassas davranması gerekiyor.

Kafein kalsiyum minerali emilimini olumsuz etkileyen öğelerden biridir. Yüksek kafein alımında vücuttan atılan kalsiyum artar. Kafeinin yüksek doz kullanımı aynı zamanda yüksek tansiyona ve damar hastalıklarına yakalanma riskini arttırabilir. Bu nedenle de toplumlar için genel öneri günde 300 mg'ı aşmamaktır.

Fakat kafein herkeste aynı derecede olumsuz etki yaratmaz. D vitamini metabolizması ve kemik sağlığı ile ilgili olan VDR geninde bir versiyonu taşıyan kimselerin gelecekte osteoporoza yakalanmaması için kafein tüketimlerini 300 mg'dan daha az tutmaları gerekir.

Homosistein adı verilen madde vücudumuzun B vitaminlerini işleme durumuna göre oluşmakta ve kalp hastalıkları açısından kolesterolden daha zararlı etkileri olduğu düşünülmektedir. Uzun yıllardan beri araştırılan ve üzerine birçok bilimsel çalışma yapılmış MTHFR geni vücudumuzda B vitaminlerinin nasıl işlendiğini belirler.

Bir grup kişide B vitaminlerinin yavaş işlenmesini sağlayan gen vardır ki bu durum kalp hastalıklarına yakalanma riskini oldukça yükseltir. Bu kişilerin ekstra B vitamini desteği kullanmaları gerekebilir. Fakat kişi bilinçsizce B vitamini kullanmamalıdır. Çünkü başka bir gen çeşidi olan kişi fazla B vitamini aldığında kolon kanserine yakalanma riskini yükseltebilir.

Hastalıkların oluşmasında genetik faktörler ve çevresel faktörler rol oynar. Kişinin genetik yatkınlığı varsa çok az bir çevresel uyaranla dahi bu hastalığa yakalanabilir. Bu nedenle genetik haritadan hangi risklere sahip olduğunu bilmesi yaşam tarzı stratejileri oluşturması açısından çok önemlidir.

Özellikle çağımızın vebası sayılan kansere karşı yatkınlıklarımızı belirleyen detoks genlerimizdir. Herkesin detoks genleri aynı şekilde değildir, bazıları vücudun toksinlerden daha yavaş arınmasına neden olur. İşte bu kişilerin kansere yakalanma riski daha yüksektir ve mutlaka önleyici bir yaşam tarzı takip etmek durumundadırlar.