Aytuğ Türkkan yazdı...

Bayram arifesindeyiz.

Bir çoklarının önünde uzun bir tatil var, hatta kimileri şu an zaten başka ülkelerde ya da bir yerlerde gezmelerde ya da dinlencede..

Haliyle çalışan kesimin dışında ülke gündemi şu sıralar pek öncelik değil…

Ama klasik bayram turlarımız olacak, aile büyükleriyle bir araya geleceğiz.. Orada yine mevcut durumun analizi yapılacak, mangal yanan sofralarda iki tek atarken ne olacak bu memleketin hali sorusu gündeme gelecektir!

Hayıflanmalar, şikayetler.. Arada bardaklarımızı tokuşturup, “Halledeceyik” diyerek şarkılara türkülere de dalarız belki..

Ama ertesi gün yine bıraktığımız noktada olacağız değil mi?

   – Bayramın hemen sonrasında işçi ve memur ‘maaş artışı ne kadar olacak’ sorusunu sormaya başlarken, iş çevreleri yine ‘artış olursa nasıl kalkacağız bu yükün altından’ endişesiyle çare arayışına girecek..

   – Ölümlü trafik kazalarına ilişkin acı haberler gelmeye devam edecek…

   – ‘Pahalılık aldı başını gidiyor’ şikayetleri aynı şekilde…

   – Sağlıktaki yetersizlik, yolların içler acısı hali, çevremizin dökülmesi, denizlerimize giremeyecek noktaya gelmemiz, kamu yönetiminin iş bilmezliği, dolandırıcıların cirit atması, uyuşturucunun hemen hemen her evin derdi haline gelmesi, kara paranın aklanması ve karanlık tiplerin ülkemizde cirit atması, kalabalık nüfus yapımızın durumu, öğrenci kılıklı tiplerin topluma yarattığı gerginlik vs.. vs.. vs..

O kadar konu var ki bayram tatili sonrasında yine karşımızda olacak.

Bunların yavaş yavaş geride kalabilmesi için devlet yönetiminin ciddi kararlar alması, bu coğrafyada yaşayan insanlara otoritesini hissettirmesi şarttır.

Aksi takdirde bugünkü traji komik durum aynen devam eder..

///**//

Son örneğimiz kuzu eti konusu.. Hükümet ülkede yaşayan insanların artık önemli bir bölümünün et alamadığını fark ederek bir tedbir almaya çalışıyor. Güzel bir düşünce ile çağırıyor ilgili bakanları, ilgili sivil toplum örgütlerinin yöneticilerini ve  bir karar alınıyor. Bu karara kasabı da üreticisi de bakanlar da imza koyuyor. Daha imzalar kağıt üzerinde kurumadan, alınan kararın hilafına işlemler yapılıyor.

Yani kasap devlet otoritesine şu mesajı veriyor, “Sen istediğin kararı al, ben bildiğimi yaparım.”

Bu kadar kolay olmamalı, olamaz!.. Eğer konu enine boyuna masaya yatırılmış ve bir karar alınmışsa ve buna sektör temsilcileri de imza koymuşsa uygulamaya herkes uyacak, uymayanın da boynu altında kalacak.

Ama ne yapıyor kimi kasaplar, adına hizmet bedeli dediği yasa dışı bir uygulama ile eti yine daha pahalıdan satıyor! Hatta kimisi o kadar korkusuz ki; eski fiyatından satışa devam ediyor! İşte o zaman “devlet nerede” sorusu akıllara geliyor!

Başbakan “kapatırız” diye uyarıyor ama kapatma mekanizmasına gelene kadar zaten 1 ay için alınan karara zaman yetmez. Bunu denetimi yapan memur da devleti takmayan kasap da biliyor! O nedenle üretilen karar havada kalıyor!

Sonuç işlevsizlik olacaksa hiç karar almaya da gerek yoktur be arkadaşlar! Çünkü hal bu noktaya gelince devlet otoritesi yerle bir oluyor, vatandaşın devlete duyduğu güven erozyona uğratılıyor!

Yapamayacağınız bir konuda karar almayın, karar alıyorsanız sonuna kadar gidin ki vatandaş kararlılığınızı anlasın..

Benzer durum daha birkaç ay önce ekmekte yaşandı. Hükümet bir karar aldı, fırıncı dinlemedi. Sonra bir orta yol bulunsa da birkaç hafta sonra sonuç fırıncının istediğine geldi!

Böyle olmaz, böyle olmamalı.. Konular iyice tartılmalı, hem üretici mağdur olmamalı hem halk kazanmalı. Bu formül de sonuna kadar uygulanabilmeli..