Uzmanlara göre, kanser hücrelerinin hastanın bağışıklık sisteminin özel ilaçlarla daha etkin hale getirilerek yok edilmesi esasına dayanan, ancak mevcut yöntemlere göre daha yüksek maliyetli "immünoterapi"ye Türk hastaların da ulaşabilmesi için ülkenin daha çok bilimsel araştırmaya dahil edilmesi gerekiyor.

KKTC'de düzenlenen 1. Hematolojik İmmünoloji Kongresi kapsamındaki basın toplantısında, kanser tedavisinde "immünoterapi" ile ilgili gelişmeler konusunda bilgiler aktarıldı.

Hematolojik İmmünoloji Derneği (HİD) Başkanı Prof. Dr. Osman İlhami Özcebe, immünoterapinin özellikle hematoloji alanındaki kullanımıyla ilgili bilimsel çalışmalar planlamak ve gelişmiş ülkelerdeki standartları yakalamak için çaba sarf ettiklerini söyledi.

HİD Genel Sekreteri Doç. Dr. Serdar Şıvgın da immünoterapinin, hematolojik ve organ kanserlerinde son yıllarda giderek yaygınlaşan bir tedavi yöntemi olduğunu belirtti.

Bu tedavinin, hastanın bağışıklık sisteminin daha da güçlendirilerek tümör hücreleriyle savaşma yeteneğinin artırılması esasına dayandığını aktaran Şıvgın, "ABD'de Obama'nın başlattığı 'Kanser, aya yolculuk 2020 projesi' kemoterapiden immünoterapiye dönüşüm sürecidir. Beş yıl içinde 20 bin hastada 20 tümör tipi için yeni immünoterapilerin klinik denemelerini uygulamayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda ülkemizde de bu yeni ilaçların hasta tedavisinde yer alması beklenmekte ve bazı ilaçlar erken erişim programları kapsamında özel izinler alınarak kullanılabilmektedir" diye konuştu.

"İMMÜNOTERAPİ, HEMATOLOJİK KANSER TÜRLERİ ÜZERİNDE BAŞARILI"

Doç. Dr. Şıvgın, bugünkü çalışmalar ışığında immünoterapinin kesin tedavi anlamına gelmediğini, tedavi şansı kısıtlı kanserlerde yaşam süresini uzatan bir yöntem olarak görüldüğünü bildirdi.

Yıllardır hematolojik kanserlerde uygulanan kemoterapilerin, insan yaşamında çok önemli ilerlemeler sağladığını ifade eden Şıvgın, "Ancak bu yöntemin hastalarda ateş, kanama, damar içinde pıhtılaşma, akciğer enfeksiyonları gibi pek çok yan etkisi mevcut. Bunun yanı sıra saç dökülmesi, sosyal ve psikolojik sorunlar da gelişiyor, hasta normal yaşamından uzaklaşmak zorunda kalabiliyor. Vücudun direncini ve savunma sistemini güçlendirmeye yönelik tedavi yöntemi 'immünoterapi', bu olumsuzlukları azaltabilecektir" dedi.

Şıvgın, klinik çalışmalara göre, immünoterapinin, lenfoma, lösemi, myeloma gibi hematolojik kanser türleri üzerinde başarılı sonuçlar verdiğini vurguladı.

"KOBAYLIK ANLAYIŞI DEĞİŞMELİ"

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi Altuntaş ise "immünoterapinin" kanser tedavisinde büyük bir çığır açmasının beklendiğini, ancak hastaların yüksek maliyetli bu tedavilere ABD'de olduğu gibi klinik araştırmalar kapsamında ulaşmasının sağlanması gerektiğini vurguladı.

Türkiye'de kobaylık anlayışının değişmesi gerektiğini dile getiren Altuntaş, "Bu tür tedavilerle ilgili Türkiye'de araştırmaların artması lazım. ABD'de hastaların yaklaşık yüzde 60'ı bu tedavilere klinik araştırmalar sayesinde ulaşabiliyor. Klinik çalışmalar ilaçların gelişmesi için önemli bir alandır. Türkiye'de klinik araştırmaların sayısı artmalıdır. Türk hastalar da uluslararası çalışmalara daha fazla dahil olmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKÖK BAŞARISI

Kongrede, Sağlık Bakanlığı ve Kızılay tarafından yürütülen TÜRKÖK Projesi özel oturumda ele alındı.

Uzmanlar, uluslararası doku bankalarından sonuçların gelmesinin haftaları bulmasına rağmen, ulusal doku bankası TÜRKÖK'ten 24 saat içinde yanıt geldiğini bildirdi.

TÜRKÖK Projesi'nde 120 bin vericiye ulaşıldığı, bunların 81 bininin detaylı doku grubu taramalarının tamamlandığı ve sisteme yüklendiği açıklandı.