Baş ve boyun kanserlerinin en büyük tetikçileri sigara ve alkol. Bu iki zararlı alışkanlığın bırakılması hastalığın görülme oranını yüzde 50 azaltıyor. Erken teşhisteyse başarı oranı yüzde 80'lere çıkıyor

"Baş-boyun kanserli birçok hasta tedavinin kozmetik sonuçlarından korktukları için hekime başvurmuyor ve tedaviye geç kalıyor." Bu sözler Baş ve Boyun Kanserleri Derneği Kurucu Üyesi ve Medical Park Bahçelievler Hastanesi Radyasyon Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Berrin Pehlivan'a ait. Doç. Dr. Pehlivan, "Bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında hem cerrahi hem de radyoterapide uyguladığımız güncel yöntemler, hastalarımızı fonksiyonel ve kozmetik açıdan üzmeden tedavi etmemizi sağlıyor" diyor. Sigara ve alkol alışkanlıklarından vazgeçilmesiyse hastalığın görülme sıklığında yarı yarıya azalma sağlıyor.

GEÇMEYEN YARALARA DİKKAT!

Baş ve boyun kanserleri insan vücudunun en dikkat çeken bölgelerinde ortaya çıkıyor ve yerleşim yerleri itibarıyla erken teşhis imkânı daha fazla oluyor. Baş-boyun bölgesinde şişlik ve hassasiyet, ses kısıklığı, yutma ve konuşmada zorluk, işitme problemleri, dilde ağrı, ağız içinde veya ciltte geçmeyen inatçı yaralar oluşması durumunda mutlaka bir kulak-burun-boğaz uzmanına başvurulması gerekiyor. Baş ve boyun kanserleri, erken evrede yakalanırsa tedavide yüzde 80 oranında başarı sağlanmasına karşın ileri evrede teşhis edildiğinde tüm tedavi alternatiflerine rağmen başarı oranı düşüyor.

BAŞVURUDAN ÇEKİNİLİYOR

Hastaların birçoğu kendilerindeki belirtileri fark ettikleri halde alabilecekleri tanıdan ve tedavide yüz bölgesinde oluşacak deformasyondan korktukları için doktora başvurmaktan çekiniyorlar. Baş ve boyun kanserlerinde asıl teşhis biyopsi yapılarak konuyor. Ancak şikâyetlerle doktora başvurulduğunda fizik muayene ve endoskopinin yanı sıra bilgisayarlı tomografi, MR ve pozitro emisyon tomografi olarak adlandırılan PET CT'den de yararlanılıyor.

MULTIDISIPLINER YAKLAŞIM

Baş-boyun kanserlerinin tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektiriyor. Tedavilerin nasıl yapılması gerektiğine kulak-burun-boğaz, radyasyon onkolojisi ve medikal onkoloji uzmanlarının yanı sıra, plastik cerrahlar, diş hekimleri, radyolog, patolog ve diyetisyenlerin de katıldığı multidisipliner tümör konseylerinde karar verilmesi gerekiyor. Yutma, konuşma, işitme ve koku alma gibi birçok önemli fonksiyonu barındıran, aynı zamanda da kozmetik öneme sahip bu bölgenin kanserlerinin tedavisinde; görsel bütünlüğün ve fonksiyonların korunması ve hastanın tedavi süreci sonrasındaki hayat kalitesinin etkilenmemesi için tüm branşların birlikte ve uyum içinde çalışması büyük önem taşıyor.

ÇİNKO VE SELENYUM EKSİKLİĞİNE DİKKAT!

Çinko ve selenyum eksikliği kişide ağızda yaralara ve tiroid bozukluklarına neden olabiliyor. Dikkat edilmemesi halinde ağız sağlığı bozuluyor ve kişide ağız kanseri oluşabiliyor. Bu olumsuzluktan kaçınmak için; balık, sebze, yumurta ve tahıllı ürünler gibi selenyumdan; süt, patates ve fasulye gibi çinkodan zengin besinlerin yeterli miktarda tüketilmesine özen gösterilmesi gerekiyor.

TEDAVİNİN ALTIN KRİTERLERİ 

Güncel yaklaşımlar her ne kadar evreye göre değişiklik gösterse de, tedavide; cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi seçeneklerinden biri ya da tümünden yararlanılıyor. Kanserin ileri evrede yakalanması halindeyse 2 tedavi seçeneği bulunuyor. Cerrahi ve sonrasında radyoterapi/kemoradyoterapi veya organ koruyucu yaklaşımın parçası olarak cerrahi olmadan eşzamanlı kemoradyoterapi bu seçenekler arasında bulunuyor. Hastalık ve tedavi sürecinde önemli olan noktalardan birinin de hastaların yaşam kalitesi olduğu belirtiliyor. Bu süreçte tedavi kadar tedavi sırası ve sonrasında yaşam kalitesinin korunması çok önemli bulunuyor.

YILDA 1 KEZ DİŞ KONTROLÜ RISKI AZALTIR

BAŞ-boyun kanserlerinin en sık görülen nedenleri olan sigara ve alkol kullanımından vazgeçilmesi, korunmayı ve bu tür kanserlerin yarıya yakınının ortadan kaldırılmasını sağlıyor. Bunun yanında ağız içi hijyen de çok önemli görülüyor. Dişlerin sık fırçalanması, ağız temizleme suları kullanılması, yılda 1 kez düzenli diş kontrolü ve ağız içinde tahrişe neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması bu kanserlerden korunmadaki önlemler arasında bulunuyor. HPV aşısının kadın genital kanserleri üzerindeki koruyucu etkisini baş-boyun kanserlerinde de gösterebileceği tahmin edilse de, henüz bu kanserler üzerindeki etkisini gösteren bir çalışma bulunmuyor.

HEDEFE YÖNELİK TEDAVİ

Moleküler biyoloji, genetik ve immünoloji (bağışıklık bilimi) alanında son yıllardaki keşif ve yenilikler, tümör gelişiminde moleküler düzeydeki odakların belirlenmesini sağlıyor. Bu bilgiler kanser gelişiminin daha iyi anlaşılmasına ve klinik uygulamalara aktarılmasına yardımcı oluyor. Baş ve boyun kanserlerinde cerrahi, kemoterapi ve diğer ilaçlarla uygulanan radyoterapi yöntemlerinde teknolojik gelişmelere bağlı olarak tedavi mantalitesinin de değiştiği belirtiliyor. Işınların mümkün olduğunca hastalıklı dokuya yönlendirilmesi ve diğer alanların en az doza maruz kalmasını sağlayacak yöntemler yüz güldüren sonuçlar veriyor. Günümüzde tedavi başarısından bahsederken sadece bölgesel kontrol ya da sağ kalım oranlarının değil, hastanın tedavi sırası ve sonrasındaki hayat kalitesinin de dikkate alınması gerekiyor.

YAŞAM ŞEKİLLERİ ETKİLİ OLUYOR

'NAZOFARENKS' olarak adlandırılan ve burnun arka kısmında görülen kanserlere başta Çin olmak üzere Asya ülkelerinde daha sık rastlanırken, Avrupa ve Amerika'da, alkol tüketimi ve HPV virüsü yaygın olduğu için daha çok geniz ve ağız içi kanserleri görülüyor. Bu hastalıklarda ırklardan çok bölgelerdeki yaşam şekilleri etkili oluyor. Meslekler arası bir ayrım olmasa da özellikle paranazal kanserlerin odun kesen işçilerde daha fazla gözlendiğine dikkat çekiliyor.