Haberler peş peşe geliyor…   

Her biri yürek dağlıyor…   

Vahşi bir cinayet…  

  Genç kızımıza tecavüz..  

  Ardı arkası kesilmeyen cinsel tacizler…   

Ve rutin hale gelen uyuşturucu…   

Gencecik dimağların zehre tutsaklığı…  

  Saymakla bitmez…  

  Darp, kavga, mekan basma, silahlı saldırı, bıçaklama!..   

Yanıtlanması gereken soru şu, “Biz bu noktaya neden geldik?”    An itibarıyla ne söylediğinizi duyar gibiyim; “Bu suçları işleyenler bizim vatandaşımız değil!”    Bir noktaya kadar katılırım ama bu savunma mekanizmasının da bizlere zarar verdiği aşikardır..   

Çünkü gerçeklerle yüzleşmeliyiz… İstatistikler “bizim” diye tabir ettiğimiz vatandaşların da suç işleme eğiliminde artış olduğunu ortaya koyuyor..   

Özellikle de şiddet ve uyuşturucu suçlarında…  

  Düşünsenize bir mandıra yeri tartışması nedeniyle karşısındaki insanın kafatasını kıracak, yani öldürecek kadar gaddar olabiliyor “bizim” insanımız…   

Ya uyuşturucu. Hepimizin çocukları var, tehlikenin farkında mıyız?    O zaman başkalarını suçlamayı bırakıp, her gün okudukça bizleri kahreden “bu sorunları nasıl en aza indiririz?” sorusuna birlikte yanıt bulmamız gerekir.    Bu noktada hükümet ve sivil toplum işbirliği şarttır..  

  En temelde de deyim yerindeyse “dört ucunu göyverdiğimiz” eğitimle işe başlamalıyız..    Eğitim Bakanlığı’nın toplum olma yapısını her geçen gün kaybeden bizlere daha ahlaki, tarihine duyarlı, toplumsal hassasiyeti yüksek bireyler yetişmesine yönelik programlar hazırladığını bir düşünsenize…    Keşke…  

  Ya da öğretmen, ‘sınıfa girmesin’ diye verdiği mücadelenin(!) yerine, “evlatlarımıza daha iyi nasıl eğitim verebiliriz” gailesi ile hareket etse…   

Keşke…   

Ama talep etmeliyiz…

Kaliteli bireyler yetiştirebilmek için, devletin ailelerden çok daha fazla sorumluluğu olduğu aşikardır…    Sadece eğitim mi?..   

Ekonomik durum ortada…

Her geçen gün fakirleşen insanların suça yöneldiği bir coğrafyaya dönüşüyoruz…

Hızlıca!    İşte bu noktada da çok uzak olduğumuz bir kavram; ‘sosyal devlet’in önemi ortaya çıkıyor…    Çocuğuna iyi bakamayan, dağılmış bir ailenin evladına sahip çıkabiliyor mu devletimiz?..

   Sağlıklı bireyler için maddi, manevi ortamlar sağlayabiliyor mu?    Kocasından şiddet gören kadına kucak açabiliyor mu?    Suça eğilimi daha çocuk yaşta ortaya çıkan bir bireyin ıslahı için çalışıyor mu?    Sosyal yardım kurumları ilgili sivil toplum örgütlerinin kapılarını çalıp birlikte işbirliği yapabiliyor mu?    Bu işler için bütçesi var mı?

   Ben yukarıda kısaca özetlediğim işler için gayret gösterildiğini bugüne kadar görebilmiş değilim!    Gören varsa da haber etsin, gidelim konuşalım, yanlışımız varsa düzeltelim!    Bak yazdıkça aklıma geliyor; Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonumuz vardı mesela, anımsayan var mı?   

Hasan Karaokçu ağabeyimiz hayatını verdi bu işe, emekli oldu ya sonrası?    Var mı gençlerimizi kurtarmak için bir yol haritamız?    O kadar çok soru var ki, yanıtlanmaya muhtaç!    Bir avuç ülkede yaşıyoruz mesela, her bölgede gençlerimize spor olanakları sağlayabiliyor muyuz? Onları uyuşturucudan uzak tutabilecek sportif ve kültürel faaliyetler yapmalarına ön ayak olabiliyor muyuz?   

Maalesef hayır!..   

Bunları devlet yöneticileriyle sohbetlerimizde gündeme getirdiğimiz zamanlarda da hep ayni cevapları alıyoruz; “Bütçe olanakları nispetinde yapıyoruz!”  

  Yok kardeşim…

O iş de öyle değil..

Onu da bir başka köşe yazısı konusu olarak not edelim, zira bu coğrafyada kaynak var.. Yeter ki sizler bunlara ulaşmak isteyin!..   

Hoş; parasız da yapılacak o kadar çok iş var ki…

Elbette onlar için de yurt ve insan sevgisi şart…