Duygu Zengin Paşa'nın köşe yazısı...

Dünyada kültür mirası, Kıbrıs kadar zengin olan çok az ülke var. Kültür mirasımızı şöyle bir gözünüzün önüne getirirseniz, kıymeti maddi değerlerle ölçülemeyecek ne kadar çok varlığımız var. 
Bireylerin nasıl bir kimliği varsa, toplumların da kendi kimlikleri, ruhları, maddi-manevi varlıkları vardır. Toplumlar, maddi-manevi varlıklar olarak var olur, kendileri olurlar. Bu maddi ve manevi toplumsal varlık da kültürdür. Toplumları birbirinden farklı kılan, ayıran şey toplumların kültürleridir. Bir toplum kendi kültürüyle varsa vardır. Kendi kültürü yoksa bir toplum olamaz; ne toplumsallığından, ne kimliğinden ne de varlığından bahsedilebilir. O nedenle kültür toplumsal varoluşun, toplumsal kalmanın bir anlamda kendisidir. Uzun yol giderken, doğaya baktığımda gözlemlediğim birçok şey var. 
Ülkemiz de  çok sayıda tarihi yapı, bakımsızlık nedeniyle yıkılacağı günü bekliyor. Kıbrıs tarihini, kültürünü taşıyan binaların gözümüzün önünde nasıl yok olduğuna her gün şahit oluyoruz. Binaların sahipsiz kalmasının nedeni ödenek mi, önemsizlik mi, ihmalkarlık mı? Dünyadaki gelişmiş ülkeler tarihi binalarına sahip çıkarken neden bizim tarihi yapılarımız hayalet evlere dönüşüyor?
Bir diğer konu ise, çevremize baktığımızda yüzlerce ot çeşidi, binlerce faydasına rağmen doğada öylece duruyor ama toplayanı yok. Çünkü tanımıyoruz, bilmiyoruz…
Ot yemekleri pişirme ve tanıtımlar da belediyeler öncülüğünde ot potansiyeli bulunan bölgelerde etkinlikler düzenlenip, Gastronomi ve halk kültürü açısından son derece önemli bu konuda vakit geçirmeden üniversite ile ortak çalışmalar yapılmalıdır. Sonuç olarak hem  esnafa, hem de ülkemizin tanıtılmasında çok büyük artısı olacaktır.
Kıbrıs  kültürümüzü sözlü olmaktan öteye taşıyamadığımız için değerli bilgilerimiz yok olurken aslında bilmeden, görmeden fakirleşiyoruz. Kültürümüzü, bilgi hazinemizi korumak ve gelecek nesillere taşımak için  yetkililerin bu tarihi kültürümüzü yeniden restore ettirmesi ile, hem turizm hem doğa hem tarih ve en önemlisi de bir kültür yeniden ayağa kalkacaktır.
Hiç bir ülkede böyle bir zenginlik  yoktur. Biz bu kültürün sahibiyiz ve bu kültürü, zenginliği geleceğe taşıyacak  olan yine bizleriz.