Raif Uzkan

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, federal polisin ortak soruşturma komitesinde ve silah taşıma yetkisi olacak personelde Kıbrıslı Türk ve Rumların yarı yarıya olması konusunda uzlaştıklarını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis arasında Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına yönelik müzakerelere bugün de devam edildi.

Akıncı, Cumhurbaşkanlığı’na dönüşünde basına yaptığı açıklamada, yoğun çalışmanın yarın da devam edeceğini belirterek gelinen noktanın değerlendirilerek bundan sonraki süreci planlamaya çalışacaklarını söyledi.

Akıncı bugünkü görüşmede “yurttaşlıklar, AB yurttaşlarının ikamet konuları, yasal ikamet, özgürlükler, 3. ülke yurttaşlarının konumu, Türk yurttaşlarıyla Yunan yurttaşlarıyla eşdeğer uygulama” konularının ele alındığını belirtti.

İKİ KESİMLİLİĞİ TEHDİT ETMEYECEK ANLAYIŞLAR…

Bu konularla ilgili ayrılık noktaları olmakla birlikte benzer yaklaşımlar da bulunduğunu söyleyen Akıncı, uzlaşılan noktalar da olduğunu ve daha önce Türk tarafı açısından önemli olan iki kesimliliği iki toplumluluğu tehdit etmeyecek anlayışların öneminin altını çizdiğini söyledi.

Geçmişte de bu anlamda “yasal ikametgâh” kavramının önemli olduğunu, çünkü yerel seçimlerle de ilişkili olduğunun altını çizdiğini hatırlatan Akıncı, daha önceki müzakerelerde varılan bir uzlaşıyı bugün teyit ettiklerini belirtti.

İÇ VATANDAŞLIĞIN EN ÇOK YÜZDE 20’Sİ KADAR YASAL İKAMET HAKKI

Akıncı, buna göre, Kuzey Kıbrıs’ta oluşacak Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nde Kıbrıslı Türklerin çoğunluğunun tehdit altında olmaması için, Kıbrıs Rum Kurucu Devleti’nden gelenlere iç vatandaşların en çok yüzde 20’si kadar yasal ikamet hakkı tanınacağını açıkladı.

Akıncı şöyle devam etti:

“Bunun yanında herhangi bir siyasal hak içermeyen kalma hakkı bir AB ülkesinde kaçınılmaz olarak olacak bir uygulamadır. İsteyen istediği yerde kalabilir konaklayabilir, yazlık ev yapabilir, apartman dairesine yerleşebilir, iş bulursa işleyebilir, iş bulmak için yerel yönetime müracaat eder, izin alırsa işini kurabilir. Bütün bu olanaklar her iki tarafta da var olacaktır. Ancak bunlar herhangi bir siyasal hak içermeyecektir. Dolayısıyla siyasi hak içerecek olan 2 konu var yurttaşlıklar anlamında....  Biri ‘iç vatandaşlıktır’. İç vatandaşlığın kriterleri zaten kurucu devletlerin kendileri tarafından sağlanacak saptanacak ve bu konuda da bir uzlaşma öteden beri var. Herhangi birinin iç vatandaşlığa müracaat edebilmesi için çok iyi lisan bilmesi, yani Kuzeydeki ana dili çok iyi biliyor kullanıyor olması gerekecek. Mesela bizim kurucu devletimiz açısından şartlardan bir bu olacak.

O nedenle iç vatandaşlıkla ilgili olarak çok spesifik sayıda, çok büyük sayılardan bahsetmeyeceğiz. Kalma hakkı da herhangi başka hak yani siyasal hak dışında başka bir hak doğurmayacak bir kalma durumu söz konusu olacağı için bizim için önemli olan yasal ikamet miktarıydı, o konuda bir uzlaşma zaten vardı, bunu bugün teyit etmiş olduk, en çok %20 olacak şekilde...”

ÖZGÜRLÜKLER

Özgürlüklerle ilgili olarak da konuşan Akıncı, serbest dolaşım, serbest mülk edinme gibi olguların sık sık ifade edildiğini ve mülkiyet hakkı gibi bireysel hakların olacağını fakat kurucu devletlerin bunu düzenleme hakkına sahip olacağını dile getirdi.

Akıncı, “Yani biri gelip ben bütün bu araziyi aldım, bütün apartmanı aldım diyemeyecek. Kurucu devlet ona ‘sen burada sadece1 apartman dairesi alabilirsin, şu kadar dönüm mülk edinebilirsin’ diyebileceği haklar söz konusu olacak” şeklinde konuştu.

“ENDİŞEYE NEDEN OLMAYACAK…”

Bu nedenle gerek mülkiyette gerekse nüfus olayındaki geliştirilen anlayışın artık iki tarafın da ortak anlayışı haline geldiğini belirten Akıncı, iki kesimlilik bakımından Türk tarafının herhangi bir endişe duymasına neden olmayacağını bildirdi ve bunun Kıbrıs Türk halkının referandumda kullanacağı oy bakımından önem arz ettiğini kaydetti.

“KIBRIS SORUNUNUN 74’TE BAŞLADIĞI DOĞRU DEĞİL”

Müzakereler dışında iki konuya değinmek istediğini belirten Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biri Kıbrıs sorunudur… Öteden beri dile getirilir özellikle Rum-Yunan çevreleri tarafından ‘işgal sorunudur 1974’te başlamıştır. İşgal kalkınca bu da bitecek, ikili bir sorun değil’ şeklindeki anlayışlar yanlıştır.

Bu anlayışlar sorunun kökenine inmeyen anlayışlardır. Kıbrıs sorununu 1974’ten başlatırsanız 1963’te ne olduydu, bunu hatırlamak istemezsiniz. Ama gerçek bu değildir. Ta 1950’lerden gelen bir sorundan bahsediyoruz. 1960 ortaklık cumhuriyetinin nasıl yıkıldığını unutmamalıyız. ‘Geçmişte yaşayalım geçmişte kalalım’ demiyoruz ama dersler alarak kuralım yarınımızı ki sağlam kalsın, yıkılmasın. Sorunu 1974’ten itibaren başlatırsanız sorunun bir kısmını görüp, diğer önemli kısmını görmezden gelmiş olursunuz. Bu da bizi doğru bir yere ulaştırmaz.

İkinci değinmek istediğim konu Federal Polisin yapılanmasıyla ilgilidir. O konuda Güney basınından yansıyanlar eksiktir. Tamamlamak isterim.

Geçmişten gelen bir uzlaşma var polis sayılarıyla ilgili. Güney kurucu 5 bin, Kuzey kurucu 3 bin 100 polise sahip olması uzlaşılmış bir konuydu. Biz bu uzlaşmayı bozmadık ve devamını istiyoruz. Bu da yüzde 60’a 40 bir orana tekabül ediyor.

Federal polis konusunda şöyle bir uzlaşma sağladık. Rumlar yüzde 60’a 40 olmasını savunurken biz de ‘yarı yarıya’ savunuyorduk. Ara kesitini bulduk, uzlaşıyı sağladık. Bizim açımızdan önemli olan polisin silah kullanmaya yetkili olacak birimleridir. Sayısal olarak eşitlik talep ettiğimiz masa başındaki polislerde değil.

O bakımdan silah kullanma yetkisine sahip birimlerin ve ortak soruşturma biriminin yarı yarıya eşit olmasında uzlaştık. Masa başı bölümler için 60’a 40 olmasını da biz kabul ettik. Böyle bir uzlaşı oldu. ‘Poliste 60’a 40 uzlaşıldı’ demek yanlıştır, bunu da düzeltmiş olayım.”

“SIFIR ASKER, SIFIR GARANTİ VE SIFIR GÜVENCE’ DERSENİZ, ANLAŞMA MÜMKÜN OLMAZ”

Cumhurbaşkanı Akıncı, Yunanistan Başbakanı Tsipras’ın “Bu kadar çok Türk askerinin bulunduğu bir ortamda varılacak çözüm, çözüm değildir” yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, çözüm sağlandıktan sonra bu kadar Türk askeri kalmayacağını ve çözümünün getireceği sonuçlardan birinin de askerin tedrici olarak azalması olduğunu söyledi.

“Bunu herkes bilir. Bizim talebimiz de 40 bin askerin kalması değildir” diyen Akıncı, sadece üzerinde mutabakat sağlanacak oranda bir askeri varlıktan söz edildiğini ve güvenlik garanti çalışmaları çerçevesinde ortaya çıkacak olan rakam neyse, belli bir tarihte o rakama ulaşılmak üzere tedricen bu sayının aşağıya çekileceğini belirtti.

Akıncı, “Dolayısıyla buna bu acıdan bakmak çözüm doğrultusunda katkıda bulunmak demektir, ama ‘Sıfır asker, sıfır garanti, sıfır güvence derseniz o zaman bir uzlaşma mümkün olmaz” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Akıncı ile Rum lider Anastasiadis yarın saat 09.00’da yeniden görüşecek.