Eğitimdeki tartışmaları üzülerek izliyoruz..

Elbette eylem haktır..

Ama öğretmen toplumun aydınlık yüzüdür!..

İki öğretmen sendikamızın Eğitim Bakanlığı önündeki eyleminin şeklini bir veli, bir vatandaş olarak “öğretmenlerimize” hiç yakıştıramadığımı öncelikle söyleyeyim..

Öğretmen şiddet eğilimi göstermez, gösteremez.. Öğretmen örnek olandır!

Bakanlık camını kırmak, polisle itiş kakışa girmek aydın bir kitlenin işi olmaz, olamaz!

Bu halleri gören toplum bireyleri öğretmenin saygınlığını tartışmaya açmaz mı?

Açarsa haksız mı?

Neyse gelelim eyleme neden olan yasal değişiklik taleplerine yapılan itirazlara..

Farklı maddeler var ama öğretmeni kızdıran asıl konu “kazanılmış hak” olarak görünen “daha az çalışma” konusunda yapılmak istenen değişiklik!

Öğretmenlerimizin bazıları kızacaklar bana belki ama rakamlar yalan söylemez..

Orta eğitimdeki ders saatlerine bakarak başlayabiliriz..

Dünya ortalaması yıllık 1675 saat. Her zaman hedeflediğimiz, içinde olmak için can attığımız Avrupa Birliği ülkelerinde de  1400 saat civarı.. Bizde ise 720 saat! 720 de ortalama değil, maksimum çalışma saati.. Ortalamayı alsak daha da aşağı iner maalesef..

Çünkü bizde AB ülkelerinin nedense aklına gelmeyen(!) A ve B öğretmen kategorileri var..

Yani 20 yıllık öğretmensen 20 saat yerine 18 saat, 25 yıllık öğretmensen de 15 saat derse girecekmişsin!

Zaten 20 saat bile çağdaş ülkelerdeki çalışma saatlerinin çok altında.

Zaten eğitimi tam güne yaymayı başaramadık buna bir de “bize özel üretilmiş” işe geliş gidiş saatlerimizi de ekleyince ah ki ne ah!

Mesela bir orta-lise öğretmeninin dersi saat 11.00’deyse ders saati okula gelebiliyor. Dersi bitti mi de gidiyor.. Yani sabah okula gitmesine gerek yok!

Var mı dünyada böyle bir uygulama!

Tüm bunlar maalesef ki “hak” olarak görülüyor.

Aslında tüm bu yaşanılanlar tembel bir öğrencinin tavrına benzer bir durum değil mi? 

“Daha az çalışayım” düşüncesi; ya da başka bir deyişle “tembellik yapayım” mücadelesi!..

Sadece konu bu olsa neyse.. Devam edelim..  Yan yana iki okulda bir branş öğretmeni diğer okuldaki açığı kapatmaya gitmiyor.. Yan okulda öğretmen eksikliğinden dolayı ders borç geçiyor ama o dersin yan okuldaki öğretmeni o gün 1 saat dersini yapmış günü tamamlamış olabiliyor!

Bu da sözüm ona “kazanılmış hak”!..

Şimdi birileri çıkıp bu yanlışları düzeltmek için adım atmak isteyecek ama sen kalk Bakanlığın camını penceresini kır, polis ile itiş kakış yaşa.. Öğrenciler de bu saçma durumu canlı yayında izlesin..  

Oysa bizler çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak için değil daha az çalışmanın pazarlığı yapmak, gönüllü olarak çok daha fazla çalışmamız gerektiğini ortaya koyabilmeliyiz.

Bir çok öğretmenin ders saatinin üstünde gönüllü olarak gençlere hizmet ettiğini de bilmiyor değiliz..

Mesleğinin gerçek anlamda hakkını veren öğretmenlerin tümünü bir ebeveyn olarak saygıyla selamlarken, daha az çalışmak için kapı pencere kıran öğretmenleri ise sadece üzülerek izlediğimi kayda almak isterim..

Umarım hükümet doğru gittiği yoldan dönmez, bağırma çağırmaya pabuç bırakmaz!