Ekonomist Okan Veli Şafaklı ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik durum, enflasyon artışı, son belirlenen asgari ücret, Avrupa Komisyonu tarafından Mayıs’ta yaptırılan “Standard Eurobarometre” anketinin sonuçları ilgili görüşlerini Haberal Kıbırslı Gazetesi ile paylaştı.

“Refah seviyemiz ile gelirimiz örtüşmüyor”

Şafaklı, asgari ücretin artırılması talepleri ile gerçek artışların ekonominin dinamikleri ile örtüşmediği ortadadır .Buna rağmen ülkemizdeki asgari ücretin kişi başı milli gelire oranı yaklaşık %75’dir. Bu ise Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerindedir. Bu rakamlara rağmen asgari ücretin ülkemizde yetersizliğinden bahsedilmektedir. Zira bireysel olarak öngördüğümüz refah seviyesi ile gelirimiz örtüşmemektedir.  Bu durum ise bize “Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız” atasözünü hatırlatmaktadır.  Başka bir ifade ile ya mevcut gelirimize göre bir yaşam kalitesine razı olacağız ya da arzuladığımız refahın gerektirdiği gelire ve kazanca ulaşacağız dedi.

KKTC’de altı ayda bir uygulanan eşel-mobil sistemi ile kamu çalışanlarının alım gücünün korunması amaçlanmaktadır diyen Şafaklı, asgari ücret ve özel sektör çalışanları için ise aynı durum söz konusu değildir. Ancak, son iki dönemde asgari ücrette yapılan artışlarda hayat pahalılığının yansıtılması hedeflenmiştir. Özellikle asgari ücretin 2020 TL’ye yükseltilmesinde % 10.19, halen yürüklükte olan 2175 TL’ye yükseltilmesinde ise % 7.65’lik bir artış gerçekleştirilmiştir dedi.
 
“Bu asgari ücretle 4 kişlik bir ailenin insan gibi yaşaması imkansız”

Asgari ücret gelişmiş birçok ülkede pek de önemsenmeyen bir konudur yorumunda bulunana Şafaklı, çünkü piyasada oluşan ücretler asgari ücretin üzerindedir. Bizde ise asgari ücret iki açıdan çok önemlidir. Birincisi,  asgari ücretle ülkemizde çalışanların sayısı önemli boyutlardadır. İkincisi ise devletin birçok gideri  ve geliri asgari ücrete endekslenmiştir diyerek şunları kaydetti;

“Asgari ücret tartışmaları ülkemizde ekonominin temel gerçeklerini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.  Günümüzde geçerli olan 2,175 TL’lik asgari ücretle öngörüldüğü gibi 4 kişilik bir ailenin insan gibi yaşamasının imkânsız olduğunu herkes bilmektedir.

“Zaruri ve insani yaşam için gerekli ihtiyaçlarımızı mevcut asgari ücret karşılayamaz”

Zira, günümüzde ihtiyacımız olan zaruri ve sosyal etkileşim sonucu yaşam kalitesi asgari ücret veya diğer piyasa ücretleri ile karşılanması mümkün olmayabilmektedir diyen Şafaklı ,bunlar toplu taşımacılığın olmaması veya yetersizliği nedeniyle özel araçla ulaşımı sağlamamızın maliyeti, bizim ve çocuklarımızın cep telefonu masrafları, sıcak ve soğukta klima kullanımının sonucu uğradığımız astronomik elektrik tarifleri,  artan mutfak masrafı ve diğer zaruri ve insani yaşam için gerekli ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarımızın mevcut asgari ücretle değil 4 kişilik nüfusa tek bir kişiye dahi yetmesi nerede ise mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla,  hükümet edenler de dâhil gönül ister ki asgari ücret olabildiğince yüksek olsun. Ancak, ekonominin çarkları bu şekilde dönmemektedir dedi.

“Piyasaya rağmen asgari ücret artarsa ekonomi faydadan çok zarar görür”

Şafaklı, günümüz ekonomisinin dinamiklerine göre diğer ürün ve hizmetlerin fiyatında olduğu gibi emek piyasasında da ücret arz ve taleple belirlenir. Bunun yanında, emek piyasasında esneklik (ki bizde kamu sektörü hariç çok yüksektir), çalışanın kuruma kattığı değer(marjinal verimlilik), işletmenin üretim ve kazanç yapısı ile işletmenin çalışan giderleri ve genel gider yapısı  ücretlerin belirlenmesinde başlıca etkili faktörlerdir. Eğer masada belirlediğiniz asgari ücret piyasada oluşan denge fiyatın üzerinde ise sonuçları maalesef aşağıdaki gibi olur diyerek örnekler verdi.

·İşgücü maliyetleri arttığı için çalıştırılan kişi sayısı düşer ve dolayısıyla işsizlik artar.

·Denge fiyatı asgari ücretin altında olduğu için asgari ücret altında çalışmaya hazır kaçak işçi piyasası yani “KARABORSA” oluşur.

·Ya da çalışanların yatırımları asgari ücret üzerinden devlete yatırılır ama asgari ücretin altında maaş ödenir.

Yani piyasaya rağmen asgari ücreti masada artırmaya kalkarsanız ekonomiye faydadan çok zararınız olabilir.

“Sosyal devlet yapısının varlığına ihtiyacımız var"

Asgari ücretlinin refahı için neler yapılması gerektiği ile ilgili görüşlerini açıklayan Şafaklı, sürdürülebilirlik açısından yapılabilecek tek şey reel sektörün güçlendirilmesidir. Bu da daha az maliyetle daha fazla üretim anlamına gelen emeğin “VERİMLİLİĞİNİ” artırmaktan ve üretilenin satıldığı istikrarlı piyasa anlamına gelen “ETKİNLİK”ten geçer. Bu yapı ise Asil Nadir zamanında olduğu gibi maaşların otomatik artışı sonucunu yaratır dedi.

“ Fakir fukarayı koruyacak bir yapı olması gerekiyor”

“Reel sektör kısa vadede güçlendirilemeyeceğine göre asgari ücretli için yapılabilecek ikinci alternatif Türkiye Cumhuriyeti’nde olduğu gibi “SOSYAL DEVLET”in devreye girmesidir diyen Şafaklı, yani fakir/fukura, garip/guraba, emekli ve mağduru koruyabilecek bir sosyal devlet yapısının varlığı gerekmektedir. Ancak, böyle bir sosyal devlet için ise Türkiye’nin başardığı gibi bazı Avrupa Ülkelerini dahi geride bırakan güçlü bir devlet bütçesinin oluşturulması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
 
“Anketin güvenirliği hakkında daha fazla açıklama yapılmalı”

Avrupa Birliği ülkelerinin tümünde, Avrupa Komisyonu tarafından Mayıs’ta yaptırılan “Standard Eurobarometre” anketini değerlendiren Şafaklı, Kuzey Kıbrıs ve Güney Kıbrıs’ta ayrı ayrı 500’er kişi ile yüz yüze mülakat şeklinde yapıldığı ifade edilmektedir. Bu anketin öncelikle güvenirliği hakkında daha fazla açıklama yapılmasına ihtiyaç vardır. 500 kişiyi seçerken örneklem çerçevesinin nasıl oluşturulduğu, örneklemin olasılığa dayalı tesadüfi yöntemle mi seçildiği ve dolayısıyla 500 kişinin Kıbrıs Türk toplumunu ne kadar temsil gücü olduğu yönünde çekincelerim olmakla beraber anket sonuçlarını mantıklı buluyorum dedi.

“Araştırma sonuçlarını KKTC ekonomisini kötü gösteriyor şeklinde yorumlamak yanlış”

Şafaklı, öncelikle araştırma sonuçlarını genel olarak KKTC ekonomisini kötü gösteriyor şeklinde yorumlamamız doğru olmaz. Çünkü veriler kendi içinde çelişkili gözükmektedir ifadesinde bulundu.

“Anket sonuçlarına göre, Kuzey Kıbrıs’ta Ankete katılanların yüzde 60’ı ekonominin kötü olduğu düşüncesinde; bu değer AB genelinde yüzde 54 oranında. Hane içi mali durumun iyi olduğunu söyleyenlerin oranı  yüzde 73, iş durumundan memnun olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 69; bahse konu iki sonuç AB genellemesinin az üstünde çıktı”.

“ Anketin içinde yer alan çelişkiler nedeniyle ciddiye alınması doğru değildir”

Şafaklı, ankete katılanlar genelde AB ortalamasının az üzerinde KKTC ekonomisinin kötü olduğunu sözlerken öte yandan hane içi mali durumlarının ve iş durumlarının AB ortalamasında daha iyi olduğunu ifade etmişlerdir. Bu ise bakış açısına göre AB ortalamasından daha iyi veya daha kötü olduğumuz şeklinde yorumlanabilir dedi.

“ Yani bir tarafından ülke ekonomisi kötü derken aile içi mali yapımızın ve iş durumumuzun iyi olduğunu vurguluyoruz.  Başka bir ifade ile aile içi mali yapımızın ve iş durumumuzun iyi olduğunu söylerken aynı ankette Kuzey Kıbrıs’ta en ciddi sorunun hayat pahalılığı olduğu, ardından ise işsizliğin geldiği belirtilmektedir. Bu çelişkilerle bu anketin ciddiye alınması doğru değildir”

“Kıbrıs sorununun beşinci sırada çıkması gayet doğaldır”

Şafaklı, “Kıbrıs sorunun beşinci sırada çıkması gayet doğaldır. Çünkü Kıbrıs sorunu bireylerin doğrudan karşı karşıya geldiği bir sorun değil sorunların çözümüne ilişkin bir katalizör olarak görülmektedir. Buna ilaveten, Kıbrıs sorununun beşinci sırada çıkması Cumhurbaşkanı da dâhil olmak üzere Kıbrıs Türklerinde çözüme olan isteğin devam etmesine rağmen inancın bertaraf olmasından kaynaklanmaktadır.Ankette, çevre sorunlarının 13 tercihten 12. sırada çıkması ise fevkalade üzücü.