Yazının başına ve sonuna şu iki cümleyi eklemek istiyorum:

1 - Sedat Peker’in kullandığı veya suçladığı isimlerle ilgili olarak dile getirilenler, sansasyon, spekülasyon yaratma maksatlı amaçsız ve ispatı şart olan iddialardır!

2 - Sedat Peker’in asıl ve de gerçek itirafı; Peker’in asıl anlattığı, “milli dava” diye bize yutturulan “dava”nın, sahte bir dava olduğu ve çoktaaaan “DÜŞTÜĞÜ” gerçeğidir!

-*-*-

Şimdi devam edelim…

Heyecana, spekülasyona, sansasyona bayılıyoruz…

Sadece biz değil ki, tüm dünya bayılıyor…

İçinde ünlü isimler olmalı… Kesinlikle din olmalı…

Biraz da seks varsa, hastasıyız…

-*-*-

Karadeniz fıkrası gibi anlatılan ama Kıbrıs’ta da olmuş olma şansı bulunan ünlü “fıkra” gibi mesela…

Hani Temel bir gün roman yazmaya karar vermiş ve bir yazarın yanına gitmiş. Yazar buna "Bak başlık çok önemli birincisi bir adet bilinmeyen yani gizem olmalı romanda… İkincisi, Fransız kültüründen bir şeyler katmalısın… Üçüncüsü mutlaka cinsellik olmalı" demiş.

Temel 3 gün sonra "Abi kitabın adını buldum buldum" diyerek yazarın yanına gelmiş ve şöyle demiş: "Kontesi Kim Düzdü?"

Yazar da buna, "Süper olmuş, bravo ama ben sana bir şey söylemeyi unutmuşum biraz da başlıkta din olmalı" demiş.

Temel 3 gün daha düşündükten sonra geri gelmiş ve kitabının adını şöyle duyurmuş:

“Allah Allaaaaah Kontesi Kim Düzdü?"…

-*-*-

Yani, çıkmış bir kardeşimiz, anlatıyor da anlatıyor…

Öyle inanıyoruz ki; Uğur Mumcu’dan Kutlu Adalı’ya, neredeyse tüm cinayetler çözüldü!

Bayılıyoruz anlatılanlara!

“Kesin doğrudur” diyenler var!

Neden doğrudur?

Çok iyi anlatıyor Sedat Peker de ondan mı?

Doğrusu ben de bayıldım anlatışına!

-*-*-

İyi de, bence KKTC’nin yarısı Kutlu Adalı’yı kim ya da kimlerin öldürdüğünü; meselenin de nasıl örtüldüğünü zaten bilmiyor mu?

Kutlu Adalı’yı Türkiye’deki derin devletin öldürttüğünü bilmiyor muyduk?

Birinin çıkıp anlatması mı gerekiyordu?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “mesele Türkiye tarafından kapatıldı; bu yüzden Adalı’nın ailesine 75 bin Euro para cezası ödenmesi gerekir” dememiş miydi?

2005’te…

-*-*-

Hasan, Mehmet, Serhat, Ahmet!

İsim mi bilmemiz lazım?

Vuran mı önemli yoksa vur emri veren mi?

-*-*-

Fazıl Önder’i kim öldürdü?

Haaaa, Sedat Peker’in dediğinden, “o mesele zaten çok eski” diyerek, kapatmak mı lazım?

Ahmet Sadi Erkurt’u kim vurup yaraladı?

Öldürmeye teşebbüs etti?

Berber Yahya’yı kim vurdu?

Ayhan Hikmet’i vuranı ya da vuranları bilmiyor muyuz?

Muzeffer Gürkan’ın katilini?

-*-*-

Sedat Peker’in yaşı tutsaydı da keşke anlatsaydı!

-*-*-

Derviş Ali Kavazoğlu’nu kim öldürdü?

Neden öldürdü?

-*-*-

Haaaaa; Sedat Peker’in anlattıklarında ne var?

Her şey var!

Ama “mahkeme kararı” yok!

Spekülasyon var, sansasyon var, tıpkı Temel fıkrasındaki “Kontes” gibi, soylu isimler var!

-*-*-

Peki gerçek mi?

-*-*-

Gerçek mi değil mi kim belirleyecek?

Mahkeme!

Mahkemelerin belirlemesi için ne yapılmalı?

Polis - savcılık araştırma yapmalı!

-*-*-

Asıl önemli olan bence şudur: Kutlu Adalı cinayetinde, Sedat Peker’in dile getirdiği; ama yukarıda yazdığım isimlerin cinayetlerinde de hep “öldürülme sebebi” olan, “vatana ve davaya ihanet” meselesi var!

Kim karar veriyor buna?

Bağımsız mahkeme mi?

Hayır!

Peki kim?

Derin devlet!

Ama sonuçta derin ya da sığ, “devlet”…

-*-*-

Size hep neyi öğrettiler; “… bu haindir” denildiğinde inanmayı mı?

Siz her söylenene inanıyorsanız, cahilsiniz demektir!

-*-*-

Bu cinayetler, korkunç kötülüktür!

Ama, topluma, bu cinayetleri masum diye göstermek ve kabullendirmek; daha büyük kötülüktür!

-*-*-

Sadece bunlar da değil!

Bunlar sadece bilinenler, yazılanlar, anlatılanlar…

Peki başka?

“Rum polislerle arkadaştır” denilerek öldürülenlerimiz yok mu?

“İngiliz’e çalışıyor” iddiasıyla vurulan yok mu?

Yargısız!

-*-*-

Sedat Peker yetişmedi onları; oysa 50’li değil, keşke 80’li yaşlarda olsaydı!

Ve anlatsaydı bizlere; tıpkı Kutlu Adalı için söylediklerinin, Fazıl Önder ve Kavazoğlu için de geçerli olduğunu!

Kavazoğlu hain miydi?

Neden haindi?

Komünist olduğu için mi?

Kıbrıslı Rumlar kadar, Kıbrıslı Türk işçilerin, emekçilerin, yoksul köylülerin de “hakları” olduğuna inandığı için mi?

Kavazoğlu yargılandı ve suçlu mu bulundu?

-*-*-

Artık ne yapalım biliyor musunuz?

Artık, bunca yıldır bu ülkede, cinayetten beter olan cehaletimize lütfen bir son verelim…

Bu ülkede, eğer gerçekten “hain” varsa, bunları mahkemelerde yargılayalım; “beyinlerimizde” değil!

Çünkü bizi kandırmışlar hep!

Aslında Sedat Peker’in “ona buna suç ve çamur atması”nın çok ötesinde, “gerçek itirafı” budur!

-*-*-

Bunca yıldır “vatan, millet, sakarya” diye savunulanın gerçekten “vatan” değil “para ve kişisel çıkar” olduğu itiraf edilmektedir…

Bunca yıldır, onlarca, hatta yüzlerce masum insanın katledilmesinin sebebinin, “daha güzel bir ülke, daha yaşanılır bir vatan” değil; “daha dolu cep” olduğudur…

-*-*-

Yıllarca, hepimizi, hepinizi kandırdılar…

Hala kandırıyorlar…

Hala önlerine çıkan herkesi “hain” ilan edip, duvara iki de büyük bayrak asıp, hoooop cebi dolduruyorlar!

-*-*-

En başta da dediğim gibi:

1 - Sedat Peker’in kullandığı veya suçladığı isimlerle ilgili olarak dile getirilenler, sansasyon, spekülasyon yaratma maksatlı amaçsız ve ispatı şart olan iddialardır!

2 - Sedat Peker’in asıl ve de gerçek itirafı; Peker’in asıl anlattığı, “milli dava” diye bize yutturulan “dava”nın, sahte bir dava olduğu ve çoktaaaan “DÜŞTÜĞÜ” gerçeğidir!