Halkın Partisi (HP) dün Kudret Özersay’ı yeniden genel başkanlığa getirirken, partinin “Temiz Siyasete Devam” şeklinde algıladığım vurgusu, ne yalan söyleyeyim içime su serpti!

-*-*-

Temiz siyaset nedir?

Temiz siyaset, her siyasetçinin kendi ofisini, partisinin tüm toplantı odalarını, meclisi, bakanlıkları, makam arabalarını, parlamentoyu, giydikleri elbiseleri, ayakkabılarını, sürekli “temiz tutma “hali midir?

Evet budur!

-*-*-

Peki bunu nasıl yapacaklar?

Kaliteli deterjanlar, dezenfektanlar mı kullanmaları gerekecek?

Elbette, onlara da gerek var ama asıl önemli olan, “yüreklerini, beyinlerini tertemiz tutabilmeleri ve adımlarını tertemiz atabilmeleridir”...

-*-*-

“Şu siyasetçi kirlidir, şu parti kirlenmiştir” diye suçlamaya yeltenmenin bir anlamı yok!

-*-*-

Temelde “suçlamak” hatalı!

Ama, “temiz, hatta tertemiz kalabilmeyi başaranı alkışlayabilmek” hatalı değildir!

-*-*-

İşte bu noktada, ideoloji eksikliğiyle, tecrübesizlikle ve bu tecrübesizliğe bağlı “belki” bazı yanlış adımlarla suçlayabileceğimiz Halkın Partisi ve Kudret Özersay, bana göre temiz kalmayı, kalabilmeyi en ciddi anlamda başarmış parti ve kişilerin başında gelmektedir.

-*-*-

Yargısız infazlar mı?

Bunlar, bu toplumun karakteridir!

Yargısız infaza bayılıyoruz!

Hatta son dönemde kurulan sanal medya üzerinde “trolleşme” ile birlikte yargısız infazları öyle bir noktaya taşıyabiliyoruz ki; “falanca” veya “filanca” hiç fark etmez; anında “vatan haini” de olabiliyor; “baş hırsız” da!

Dünün baş milliyetçisi, bugünün baş haini de!

-*-*-

Temiz siyaset neden önemlidir?

Hesap verebilen siyasetçi neden önemlidir?

-*-*-

Çok basit bir örnekle açıklayalım!

Cumartesi günü “sağlık” kanadı bastırdı ve “siyaset” kanadının yapamadığını yapıp, “sokağa çıkma yasağı” dahil, ciddi kapanma kararını yaşama geçirdi!

Aslında “siyaset” de aynı düşüncedeydi!

“14 gün kapanalım, sonra işimize bakalım” diyenler çoğunluktaydı!

-*-*-

İş çevreleri ise gayet haklı ve de olması gerektiği şekilde buna tepki gösteriyordu!

“Kapanırsak açlıktan ölürüz!”...

KKTC ülkesi için doğru ve de haklı bir tepki!

Çünkü “devlet”, son derece güçsüz!

Ekonomik gücü yok...

Haliyle kapanış veya kapanma, açlık demek!

Oysa, devlet ekonomik anlamda güçlü olsa, 14 gün kapanış nedeniyle mağdur edilen herkesin maddi anlamda hakkını çatır çatır verir; kimse de “bu kapanmaya sesini çıkarmaz”.

-*-*-

Haaaa siyasetin, 14 günlü kapanmaya “karar verememesi”nin sebebi ekonomik güçsüzlük değildir!

Nedir?

Temiz siyaset işte burada öne çıkmaktadır!

-*-*-

Siyaset dünyamızla iş dünyamız iç içedir.

Seçim veya olası her türlü kişisel sıkışıklık dönemlerinde, siyasetin imdadına yetişen iş çevreleri içerisindeki bazı kesimler, haliyle ve de doğal olarak siyasilerin karar gücüne her şekilde etki edebilmektedir.

Buna “gebe olma hali” de diyebiliriz!

Ama “biyolojik” anlamda bir gebelik değildir bahsettiğimiz!

Siyasi anlamda gebe olma halidir ki “kirli siyasetin temeli” de burasıdır!

Siyasetin, iş çevrelerine her türlü kirli ve de olmaması gereken bir şekilde gebe olması, “sağlıklı” karar alınmasının önündeki en önemli engeldir!

-*-*-

Siyaset kirlendi mi; toplumun geleceğe bakışı yani umutları da kirlenir.

Kirlenen umutlar, mutsuz bir toplum yaratır.

-*-*-

KKTC’de, umutsuzluk zaten “Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü” nedeniyle önemli miktar veya seviyededir.

Üzerine kirli siyasetin verdiği umutsuzluk eklenmektedir.

Ve bu da “sinirli, gergin, birbirinden nefret eden” insanlar yaratmaktadır.

-*-*-

Bu durumda, “öteki partiler kirli ama Halkın Partisi tertemizdir” demek istemiyorum...

Ama, Kudret Özersay ve Halkın Partisi’ne, “temiz siyaset, hesap verebilirlik ve hesap sorabilirlik” adına güvenim bir hayli yüksektir.

-*-*-

Efendim, kirli siyasetten sadece iş ve siyaset çevreleri mi sorumludur?

Hayır!

Medyamız da – hepimiz de  sorumluyuz!

Kimseyi ayıklamıyorum!

Ayırmıyorum!

-*-*-

Daha önce de yazdım; bazı taşların yerinden oynaması gerekiyor...

Hukuk içerisinde değil, “yargısız infaz” yöntemiyle ve kesinlikle hukuk dışındaki suçlamalarla hiç bir yere varamayız.

Bugünlerde yolsuzluk iddiasıyla adı ortaya atılan bir şirketten, yargı önünde hesap sorulması yerine, siyaset veya siyasiler aracılığıyla sürekli dürtülmesi, incitilmesi doğru değildir.

Elinizde belge ve bilgi varsa, “temiz siyaset” adına, hiç konuşmadan, yargıya gidersiniz.

“Çok konuşursanız”, siz de kirin içindesiniz çünkü “taraf” olursunuz!

Kaldı ki bu bahsedilen şirket, çok uzun yıllardan beri UBP’nin bir çok siyasisinin en başta gelen maddi destekçisidir...

Bana göre “kişisel ilişkileri” nedeniyle de her hangi bir koalisyonu, beş dakikada yıkabilecek de güçtedir.

-*-*-

Kudret Özersay mı?

Bence en önemli farkı, buradadır!

-*-*-

Efendim, şu koalisyonu bozduydu, cumhurbaşkanı olma isteğiyle şöyle yapmıştı, oydu, buydu...

Bu memlekette zaten siyaset, şunun veya bunun kontrolündeydi...

Eleştirebileceğimiz veya eleştirebileceğiniz çok konu elbette vardır...

Ama tekrar ediyorum, “temiz siyaset, temiz toplum” adına, Özersay ve O’nun gibi siyasiler çok ciddi bir ihtiyaçtır...