Kıbrıs Ayrıntı Genel Yayın Yönetmeni Aytuğ Türkkan'ın köşe yazısı...

14 yılı aşkın beraberdik..

Az yükümü çekmedi…

Bir gün olsun beni yolda bırakmadı…

Bana göre o bir Japon harikasıydı…

Ama günün sonunda ‘kadının fendi erkeği yendi’ misali hanımın aracını yenileyeceğimiz için benim emektar Suzuki ile yollarımız ayrıldı… Ve tabi centilmenlik mi dersiniz, kılıbıklık mı bilemem ama hanımın eski aracı bana, yenisi de ona emanet edildi…   

Bu gereksiz girişten sonra gelelim esas konumuza… Bizim emektarı sevdiğim bir ağabeyimin oğluna verdik… Çocuk da heyecanlı tabi bir an önce aracın devrini tamamlamak istiyor…

Saat 13.00 civarı… Saf bir düşünceyle ‘daha vakit çok, daire açık’ dedik ve tuttuk yolu Araç Kayıt Dairesi’ne gittik… Sorduk; “araç devri için numara bitti” denildi… “Yahu daha mesainin bitmesine saatler var” diyecek olduk, “sabah erken gelin, numara alın” denince ısrarcı olmanın bir anlamı olmadığını fark ettik… Kaldık ertesi güne..   

Bizim evlat kalkıp sabah sabah gitmiş, sıra numarasını almış, heyecanla beni arıyor, “Ağabey saat 09.40’ta randevu verdiler orada ol, halledelim bu işi” deyince “hay hay” deyip telefonu kapattık… 09.30’da hazırız… Sıra numaramızı unuttum ama önümüzde 15 kişi filan var… Bekliyoruz… 1 saat geçti, sıra numarası sadece 2 kişi ilerledi…   

“Yahu bu nasıl iş” demenize bile gerek yok aslında… Gözlemleyince pazılın parçaları yerine oturuyor.. Her gün onlarca araç satışının yapıldığı oto galericilerin adamları içerde cirit atıyor… Vatandaş da bekliyor.. Tabi sadece onlar değil, biliyorsunuz bir iş kolu var; evrak takibi.. Onlar da memurlardan daha iyi biliyor işleri… Bir giriyorlar, 10 dakika sonra işlerini halletmişler çıkıp gidiyorlar…  

İnsanlar sıra numarası beklerken bu kesimlerin çalışanları vatandaşların önünüzden geçiyor, içeriye giriyor, işlerini halledip yine gözleriniz önünde siz hala elinizde sıra numarası ile beklerken çıkıp gidiyorlar! Vakit çok ya, gözlemliyorum…   

İçeri giriliyorlar, bizim görmediğimiz bir odaya geçiyorlar, oradan çıkıp veznedeki memurun yanına gelip işlerini halletmenin mutluluğuyla oradan ayrılıyorlar… Bu arada vatandaş pür sinir… Bizden önce bir de tartışma çıktığını söyledi bir arkadaş.. Millet saatlerce bekliyor, haliyle geriliyor… Gelen herkes devlete para ödemek için oraya gidiyor… Saatlerce bekliyor, işinden gücünden oluyor.. Bir özel sektör çalışanının kendisinin bu işleri halletmesi için ya izin alması gerek ya da işten kovulması! Oradaki ortamı görmeyen patron zaten çalışanına inanmaz, “Bir devir işlemi tüm gün sürer mi” diye haliyle sorar..   

Ama ben test ettim; sürer canım kardeşim… 3 tane memur var, yüzlerce de vatandaş… Memurlar hangi birine yetişecek… Yılların kronik sorunudur Araç Kayıt Dairesi… Bir türlü beceremediler gitti… Dairelerde ve bakanlıklarda onlarca memur boş otururken memleketin en çok gelir getiren dairesinde 2-3 memur ile iş çevirmeye çalışıyorlar… Memurlar da haliyle bezmişler.. Bir vatandaşla bir elinde arkadan dolanıp gelen galericinin adamıyla ilgileniyor… Nefes alacak zamanı yok! Durum buyken çıkıyor Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanımız Sayın Erhan Arıklı ve “bu sistem böyle gitmez, değişmeli” diyor.. “KKTC’yi yeniden organize etmek gerekir” diyerek  bunun için de siyasi iradeye gereksinim olduğunu ekliyor..   

Sayın Bakanım siz önce size bağlı dairenin üstelik devlete en çok gelir getiren dairenin işleyişine bir göz atın! Bir çeki düzen verin!.. Vatandaşın hem parasını alıyorsunuz, hem de stres yükleyip sinirli bir ruh haliyle güne devam etmesine neden oluyorsunuz!    Bırakın KKTC’yi yeniden kurgulamayı, siz önce dairenizi bir reorganize edin, sıra KKTC’ye de gelir!…