Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ben Demirtaş ile görüşürken aynı saatlerde dikkat çekici, KCK "sözde halk savaşını başlatma talimatı" verdi" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Doğu ve Güneydoğu illerinden gelen sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle Çankaya Köşkü'nde kahvaltıda buluştu. Kahvaltıda konuşan Davutoğlu, 12 Eylül döneminde Marksist, Leninist ve Stalinist mantıkla ortaya çıkan tektipçi anlayışla PKK anlayışının aynı mantığı temsil ettiğini belirtti.

Ortak aklın tanımını yapan Davutoğlu, "Herkesin farklı aklı olur ama bir araya gelinir, tartışılır, konuşulur ve ortak bir yol bulunur. Ama bakınız, nasıl 12 Eylül rejimi dindarına, solcusuna, sağcısına, ateistine... Hangisine bakarsanız bakın "Şöyle olacaksınız" diye bir dörtgen içine insanların aklını hapsetmişse bugün Doğu'da, Güneydoğu'da PKK'nın ortaya çıkarmaya çalıştığı, bölücü terör örgütünün gerçekleştirmeye çalıştığı, "Siyasi ortam da bizim dışımızda hiçbir siyasi partinin burada hayat hakkı yoktur, bizim dışımızda hiçbir sivil toplum kuruluşunun hayat hakkı yoktur, neyin doğru olduğuna biz karar veririz." Hatta "biz" derken seçilmiş HDP'den belediye başkanları dahil değil. Onlar dahi ortak akıl üretemezler, oraya görevlendirdikleri paralel belediye başkanı ya da Kandil bilir neyin doğru olduğunu" ifadelerini kullandı.

"12 EYLÜL REJİMİ İLE KANDİL ZİHNİYETİNİN HİÇBİR FARKI YOK"

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın yaptığı her açıklamanın yukarıdan bir yerlerden tekzip edildi, şu denilmeye çalışıldı, "Sen siyaset oyunu oynayabilirsin ama aklı ben üretirim, senin söz söyleme hakkın yok." Her açıklama ertesi gün Kandil'den tekzip edildi. Şimdi akıllarına, vicdanlarına saygı duyan HDP'lilerin buna isyan etmesi lazım. Ha 12 Eylül rejimi partilere dönüp "hizaya girin" demiş, ha Kandil'den birileri HDP'ye dönüp "hizaya girin" demiş. Aynı mantık aynı zihniyettir, hiçbir farkı yok. Neden AK Parti binalarına saldırıldı, neden farklı düşünen bütün sivil toplum kuruluşları baskı altına alındı? Hani çok efsaneleştirilmesi anlamında söylüyorum, Suriye'de Rojava veya Kobani, Haseke bölgelerinde PKK'nın olduğu yerde herhangi başka Kürt hareketinin olmasına dahi izin vermediler. Türkiye'ye Kobani, Haseke'den gelen ilk mülteciler DEAŞ'tan kaçarak gelmedi, oradaki baskılardan kaçarak geldi. Bunu da Irak Kürt Bölgesi'nin yöneticilerine gidiniz, bir sorunuz. Mesele Kürt meselesi değil "Kürtler için ne doğruysa sadece ben bilirim" diyen ve aynen 12 Eylül'de "Türkler için ne doğruysa sadece ben bilirim" diyen zihniyet paralelliğidir."

"BEN DEMİRTAŞ İLE KONUŞURKEN KCK TALİMAT VERDİ"

"Biz burada demokrasi içinde yaşıyoruz, farklı akıllar olacak. Hep beraber konuşacağız" diyen Davutoğlu, "Peki demokrasilerde farklı akılların konuşulacağı yer neresidir? TBMM'dir. TBMM'ne büyük zafer psikolojisi içinde 80 milletvekili gönderdikten sonra bu 80 milletvekilinin dönüp Kandil'e doğru artık ortak aklın üretileceği yerdeyiz, silahları indirin, tehditlerinize son verin" deme kararlılığını gösterebildiler mi? Şimdi bizi çatışmasızlığı sona erdirmekle suçluyorlar" dedi.

7 Haziran Milletvekili Genel Seçimi'nden bugüne gelen süreçte yaşanan olayları sıralayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Sıralamayı veriyorum, 7 Haziran seçimlerinden 3 veya 4 gün sonra açıklama yapıldı, "Çatışmasızlık konusunda sadece biz karar veririz, kimse de karar veremez silahların bırakılması konusunda." 9 Temmuz Sayın Cumhurbaşkanımız bana hükümeti kurma görevi verdi, 11 Temmuz'da KCK açıklama yaptı, "ateşkes dönemi bitmiştir" diye. Daha ortada Suruç yok, herhangi bir operasyon beklentisi ya da bunu gerektirecek şartlar yok. 15 Temmuz, ben Demirtaş ile görüşürken aynı saatlerde dikkat çekici, KCK "sözde halk savaşını başlatma talimatı" verdi. 19 Temmuz'da, Suruç'tan bir gün önce KCK Cemil Bayık açıklama yaptı, "Silahlanın ve halk savaşına hazır olun" diye. Kime karşı, kiminle savaşıyorsunuz? Kim adına, hangi savaşı başlatıyorsunuz? Size kim talimat verdi? Türkiye'yi Suriye ya da Irak'a benzetme yönünde nereden talimat aldınız?"