Dün mecliste okunan ve DAK­DAİ olarak bilinen DAÜ Üniversite Öncesi Eğitim Kurumları ile ilgili Meclis Araştırma Komitesi Raporu maalesef ismimle özdeşleştirilerek kamuoyuna sunulmaktadır. Komite raporu siyasi düşüncelerle hazırlamış ve Yüksek İdare Mahkemesi'nde devam eden Rektörlük ile ilgili davayı etkilemek amacıyla bugünlerde açıklanmıştır.

Yine meclisin ciddiyetiyle bağdaşmayacak bir şekilde mecliste okunmazdan haftalarca önce basın ve sendikalara sızdırılarak bahsekonu davayı etkileme amacı güdülmüştür.

Halbuki herşeyden önce şu bilinmelidir ki DAK­DAİ’nin kapatılarak işletmesinin devredilmesi
Abdullah Öztoprak’ın verdiği bir karar değildir. Bir Döner Sermaye birimi olarak kurulmuş olan
DAK­DAİ’nin yönetimi 2009 yılı önceki VYK döneminde, yasaya aykırı olarak, Üniversite
Yönetim Kurulu ve Rektörlükten alınarak doğrudan VYK’ya geçmişti. Ancak DAK­DAİ'nin
zararları DAÜ bütçesinden karşılanmakta idi. Ben bu süreçte sadece danışman olarak görev
yaptım; kararlar VYK tarafından alındı. Abdullah Öztoprak’ın hiç bir kararda imzası yoktur.


Durum böyle olmasına rağmen alınan kararların her zaman savunuculuğunu yaptım ve
yapacağım. O dönemde DAK­DAİ’nin kapatılması da dahil “acı reçeteler” uygulanmamış
olsaydı bugün ne DAÜ olacaktı ne de DAK­DAİ. Bilinmesi gerekir ki DAK­DAİ'nin kapatılmazdan önceki 8 yılın zararlarının DAÜ'ye yükü faizleriyle birlikte 40 Milyon TL civarında idi. Bu konuda hesap sorulması gereken varsa DAK­DAİ'yi ve DAÜ'yü batma noktasına getiren 2009 öncesi DAÜ yönetimi olmalıdır. DAÜ'lülerin yüksek oranda oyuyla seçilerek atanmış olan bana ve o dönemin yönetimine yüklenen en büyük misyon DAÜ’nün kurtarılması idi. En başta DAÜ camiası olmak üzere bütün kamuoyu biliyor ki DAÜ'nün kurtarılması misyonu başarı ile yerine getirilmiştir. Çalışanlarımız yaptıklarımızı,Temmuz 2014'te yapılan rektörlük seçiminde, bir önceki seçime göre daha çok katılımla ve daha yüksek bir oranla (%78.6) destek vererek takdir etmişlerdir. Bunun üzerine de çok saygın akademisyenlerden oluşan DAÜ Senatosu da çok büyük bir çoğunlukla(%96) beni rektör atanmak üzere Vakıf Yöneticiler Kurulu'na önermiştir. Bu benim için yeterlidir ve ömür boyu taşıyacağım bir gururdur. Rapor ile DAK­DAİ bilinçli olarak Abdullah Öztoprak ile özdeşleştirilerek şahsımın itibarsızlaştırılması, DAÜ'ye siyasi müdaheleler için kılıf olarak sunulması amaçlanmaktadır. Kaldı ki rapor kasti olarak yapıldığına inandığım hayati yanlış, eksik bilgi ve çelişkilerle doludur. Rapor siyasi hedefler doğrultusunda hazırlanmıştır; bir çok gerçeği kasti olarak yansıtmamaktadır. Rapor örneğin sürekli düşen öğrenci sayısını hiç dikkate almamıştır; öğrenim harcına yapılacak zamlarla açığın kapanacağı savunulmaktadır; rekabet koşulları unutulmuştur.

Rapor hukuki dayanaktan yoksundur. Böyle önemli bir konuda ne Sayıştay'ın ne de Hukuk
Dairesi'nin görüşü alınmamıştır.

Söz konusu dönemde DAÜ­SEN, DAK Okul Aile BirliğiBaşkanı ve bir DAK çalışanının Yüksek İdare Makkemesi'nde açtığı davalarda "Vakıf Yöneticiler Kurulu'nun DAK­DAİ'nin kapatılması ve devredilmesi hususunda yetkisiz olduğunu ve kapatılma kararının kanunsuz olduğunu" iddia etmişlerdir. Bu konuda yaptıkları ara emri müracaatı mahkeme tarafından reddedilmiştir. Daha sonra da davaların kazanılamayacağı anlaşıldıktan sonra davalar kendileri tarafından geri çekilmiştir. Yani VYK'nın yetkili olduğu kabul edilmiştir. Raporda kasıtlı olarak bu davalara değinilmemiş ve mahkemede VYK'nın yetkili olduğu anlaşıldıktan sonra bile rapor ayni iddiları sürdürmüştür.

Sonuç olarak siyasi hedeflere ulaşmak için adımın kullanılıyor olmasından hicap duymaktayım. Tekrarlamak isterim ki rektörlüğüme mal olsa bile benim için önemli olan siyasilerin takdiri değil; çalışanlarımın, öğrencilerimin, Gazimagusa ve KKTC halkının takdiridir. DAÜ’ye ve diğer kurumlara sahip çıkan, onların siyasetten uzak tutulması gereğini hisseden ve dillendiren değerli siyasileri tenzih ederek birkaç siyasinin uydurma raporlarla beni kamuoyu nezdinde yıpratmaya çalışmasını onların sorunu ve ülkenin talihsizliği olarak adderim.

Kamuoyuna saygı ile sunarım.