Başbakan Ahmet Davutoğlu, koalisyon görüşmeleriyle ilgili, "CHP ile daha ileri bir aşamadayız. Çünkü CHP böyle bir yöntemi uygun gördü ve "başlayabiliriz" dedi. Bu, MHP'ye uzak olduğumuz anlamına gelmez" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV'de yayınlanan bir programda, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Programda, gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, ziyaret ettiği partilerin liderlerine sergiledikleri nezaketli tutumdan dolayı teşekkür etti. Parti liderlerinin tutumlarının millete güven verdiğini söyleyen Davutoğlu, açıklamalarında koalisyonla ilgili sinyaller verdi.

Başbakan Davutoğlu, gözlemcilerin koalisyon ihtimalleri üzerine sürekli farklı oranlar verdiklerinin hatırlatılması üzerine, "Gözlemciler, açıklamaya bakıyor ve o günkü o açıklamaya göre yorum yapıyor. Halbuki açıklamaya göre değil de açıklamalarının bir silsile halinde oluşturduğu tabloya bakmış olsalar ve açıklamalardan çok psikoloji okumaya kalksalar belki tablo farklı çıkar. Ben 3 lidere giderken, 3 çalışma grubu kurdurdum. 3 grup da çok profesyonelce çalıştı. Şuanda elimde 3 tane çok güzel hazırlanmış rapor var. Her rapor şöyle başlıyor: Muhataplarımızın bütün açıklamaları, bu açıklamalar içerisindeki değişkenlikler, sonra bu açıklamaların gösterdiği siyasi tablo, parti içerisindeki varsa farklı tutumlar, bizim açıklamalarımızın bu açıklamalarla örtüştüğü yerler, sonra seçim beyannamelerinin karşılaştırmaları. Bununla ilgili bir simülasyon yaptık. Rapor çıktıktan sonra da oturdum dinledim. Her biri bunu benimsemiş olarak yaptı. Yani CHP grubunda olan arkadaşlarım, CHP ile koalisyonu normalde uygun görmese bile uygun görecek şekilde, onu gerçekleştirmek için çalıştı. Bütün bunları karşılaştırdık. Ben hiçbir partiyle yaptığımız görüşmelerde şuana kadar yanılmadım. Gördüğüm tavırlarda bizi şaşırtan bir şey olmadı. Bu bahsedilen yorumlarda, sadece bir günlük açıklamalar durduruluyor, "Kılıçdaroğlu şunu söyledi, Bahçeli bunu söyledi', "CHP AK Parti koalisyonu olmaz" diyor. Ertesi gün, "Şunu söyledi; olur" diyor" değerlendirmelerinde bulundu.

"SEÇİM SONUÇLARI HEPİMİZİN BİRBİRİMİZE EŞİT MESAFEDE OLMAMIZI GEREKTİRİYOR"

Davutoğlu, "3 partiye hala eşit mesafede misiniz" sorusuna, şu cevabı verdi:

"İlkelerle süreçleri ayırt etmek gerekiyor. İlkesel olarak eşit mesafedeyim; çünkü seçim sonuçları hepimizin birbirimize eşit mesafede olmamızı gerektiriyor. Taşı birlikte kaldıracağız; millet bana "Tek başına kaldır" demedi. Görev bana verildi; çünkü benim elim daha güçlü görüldü. Süreç olarak tabi ki koalisyon ihtimallerinde daha fazla gerçekleştirilebilir olan, daha önce denenmesi gereken, daha yoğunlaşması gereken seçenekler tebarüz ediyor. Ben partilere giderken müzakere etmeye değil, psikolojik eşikleri aşmak ve bir yöntemde anlaşmak için gittim. Ben onlarca diplomatik müzakerede bulundum. Bu müzakerelerin yüzde 60'ı 70'i psikoloji doğru yönetmekle alakalıdır, yüzde 20'si 30'u muhtevayla ilgilidir, orandaki kaymalarla geriye kalan kısmı varsa doğru zamanlamayla ilgilidir. Burada zamanlama bizimle ilgili değil; zamanlamayı Anayasa vermiş. Bizim yapmamız gereken önce psikoloji yönetmek. Bu açıdan ilk turu ben çok başarılı görüyorum. Ekiplerimizin arasındaki psikolojik açıklık fark şimdi çok daha azalmış durumda. Sayın Bahçeli için de böyle, HDP için de böyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü temasın kendisi bir psikolojik rehabilitasyon getiriyor."

"CHP İLE DAHA İLERİ BİR AŞAMADAYIZ"

Koalisyon için CHP ile daha ileri bir aşamaya geçildiğinin altını çizen Davutoğlu, "Hükümet ortaklığı konusunda bir yöntemde ise netleştik. Eğer biz Sayın Kılıçdaroğlu ile oturup, "Biz karar verdik hükümet ortaklığı yapmaya" deseydik, emin olun sağlam bir başlangıç olmazdı. Belki büyük heyecan uyandırırdı ama sağlam bir başlangıç oluşturmazdı. Önemli olan doğruyu yapmak. Burada yöntemde anlaştık. Ekiplerimiz Bayramdan sonra bir araya gelip görüşecekler; detaya inecekler. Biz bu detayı da konulara ayırdık. İlk etapta konuşulması gerekenler, ikinci etapta konuşulması gerekenler olarak konulara ayırdık. Sonra oturup dinleyeceğiz. Orada yavaş yavaş "Sondajlar bir ürün çıkacak mı'ya dönüşecek. Bu açıdan CHP ile daha ileri bir aşamadayız. Çünkü CHP böyle bir yöntemi uygun gördü ve "başlayabiliriz" dedi. Bu, MHP'ye uzak olduğumuz anlamına gelmez. HDP ile de kopukluk olduğu anlamına gelmez. Ama yöntemde anlaştığımız için süreci yönetmek artık daha kolay" ifadelerini kullandı.

"BAHÇELİ, 7 HAZİRAN AKŞAMI NE SÖYLEDİYSE AYNI ŞEYİ SÖYLEDİ"

Başbakan Davutoğlu, MHP ile de görüşmelerin sürebileceğini sözlerine ekledi. Bahçeli'nin muhalefet görevini yerine getirmek konusunda görüş bildirdiğini aktaran Davutoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Hemen "MHP kapıları kapattı" diye başlıklar gördüm. Bu benim açımdan çok doğru değil. Sayın Bahçeli, 7 Haziran akşamı ne söylediyse aynı şeyi söyledi. Ben bunu değerlendirecek konumda değilim, saygı da duyarım. Yeni bir şey, bize kapı kapatan bir şey söylemedi. Aksine, "Ben halkımın bana muhalefet rolü verdiğini düşünüyorum ve muhalefet olmayı tercih ediyorum bu aşamada" dedi. "Artık konuşacak bir şey kalmadı" demedi. "Arkadaşlarımız temas etsinler mi" dedim, "İyi olur temas etmekte fayda var" dedi. "Tekrar bir araya gelmemizde fayda görür müsünüz, tekrar bunları değerlendirmemiz lazım, ülkenin birçok meselesi var" dedim, "Memnuniyetle" dedi. Seçim sonrasında da Sayın Bahçeli ile de ihtiyaç olması durumunda tekrar bir araya geleceğiz. Dolayısıyla burada bir kapı kapatma tavrı yok. Ben her iki lidere de bu anlamda teşekkür ediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu hemen "Bu yöntemi birlikte yapabiliriz" dedi ve görevlendirmeler yaptık, Sayın Bahçeli de kapıyı kapatmadan kendi pozisyonunu ifade etti, "Ama ülkeyi de hükümetsiz bırakmayız" dedi. HDP'ye gelince; buzların erimesi söz konusu değil; bizde buz zaten yoktu. Hükümet ortaklığı sürecinde CHP'ye be MHP'ye bir öncelik verdik. Bunun sebebi, Sayın Demirtaş, daha hemen ertesi gün, "AK Parti'yle herhangi bir işbirliği içerisinde olmayacağız" dedi. Kendisine gelen oyların önemli bir kısmının AK Parti karşıtlığından geldiği varsayımıyla söylemek ihtiyacı hissetti."

"HDP İLE İHTİMAL VAR MI"

Başbakan Davutoğlu, bir gazetecinin "HDP ile ortaklık ihtimali var mı" şeklindeki sorusuna, "Bizim alacağımız karar siyasi bir karardır, ama HDP'nin alacağı karar stratejik bir karardır. HDP açısından stratejik; yol ayrımı kararıdır. HDP'nin bunu netleştirmesi lazım. Ben şunu sordum: "Seçimde oyunuzu ikiye katladınız, başarı da kazandığınızı düşünüyorsunuz; oyunuz bizim üçte birimiz olmakla birlikte. Ama bunu kalaşnikoflarla kutlamak gerekir mi? Bunu silah sesleriyle kutlamak gerekir mi? Bir şenlik içerisinde kutlayamazlar mıydı? Biz ona müdahale edebilirdik, tereddütte etmezdik ama o zaman sanki AK Parti HDP'nin barajı aşmasına tahammül edemedi de müdahale etti denirdi. Net bir tavır alın. Kimin evinde silah varsa teslim etsin. Türkiye de "artık silahsız bir dönem başlıyor" desin. 2013 Mayısı'nda verilen söz yerine getirilsin" cevabını verdi.

"AMAÇ SEÇİM BARAJINI DÜŞÜRMEK"

Başbakan Davutoğlu, seçim barajının yüzde 10'un altına çekilmesiyle ilgili, "Bir hükümet ortaklığı olacaksa partilerin istişareleri ile yapılmalıdır. 5 olur, 7 olur ama bu bütün partiler birlikte yaparsa sonuç verir. Amaç, kesinlikle seçim barajını düşürmek. Her halükarda kurulacak bir hükümetle, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nda da değişiklik yapılmasını gerekli görüyoruz" ifadelerini kullandı.

"CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI, HÜKÜMET ORTAKLIĞININ BİR PARÇASI DEĞİLDİR"

Başbakan Davutoğlu, bir gazetecinin "CHP ile yapacağınız görüşmelerde, Cumhurbaşkanı'nın Anayasal sınırlar içerisinde kalması talebi gelirse masaya, bunun sonucu ne olacak" şeklindeki sorusuna şu cevabı verdi:

"Her şeyi hak ettiği yere koymak gerekir; adalet budur. Doğru yere ve hak ettiği şekilde koymak. Hükümet bir yürütme erkidir, Cumhurbaşkanlığı bir makamdır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ismi dışında önce kurumu doğru bir yere oturtalım. Birilerinde var olan, hiç vazgeçilmeyen Erdoğan karşıtlığının bir kenara bırakılması gerekir. Benim sistemi işletmekten kastım bu. Böyle bir psikolojiyle tavır alanlar, onlar Anayasal çizgilerin dışına çıkıyorlar. Cumhurbaşkanlığı makamı, hükümet ortaklığının bir parçası değildir. Bir Anayasa reformu yapacaksak oturup konuşuruz ama var olan sistemi işleteceksek, var olan sistemde Cumhurbaşkanlığı'nın meşruiyetini tartışmaya açtırmam ben. O makam orada meşru olmasaydı, ben burada olmazdım. Neden olmazdın; çünkü görevi o veriyor. O makamı yok sayarak yürüyebilir misiniz? Ben o zaman kendi içimde çelişkiye düşmez miyim? Bir makam sana hükümet kurma görevi veriyor, muhatabınız da o makamın meşruiyetini tartışıyor; o andan itibaren benim için o tartışma biter. Çünkü o anda benim meşruiyetim tartışılır. O andan itibaren sohbet, Kılıçdaroğlu-Davutoğlu çay sohbetine döner."