Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, özellikle adalet, sağlık ve eğitim konularındaki sorunların artık geride bırakılması gerektiğinin altını çizerek, her yerde olduğu gibi yargıda da bulunan sorunların çözümü için sızlanıp şikâyet etmek yerine, plan, proje yapmak gerektiğini söyledi.

Siyasi sistemin cesaretle sorgulanabilmesi gerektiğini kaydeden Eroğlu, “Yasama ve yürütme ilişkilerini ön yargısız konuşabilmeliyiz. Değişiklik yapılsın ya da yapılmasın demiyorum. Konuşulsun. Gerekli olup olmadığına bir bakılsın diyorum” şeklinde konuştu.

2014–2015 Adli Yılı’nın başlaması nedeniyle bugün Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) tören düzenlendi. Törende, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Yüksek Mahkeme Başkanı Şafak Öneri, KKTC Barosunu Temsilen Baro Konseyi Başkanı Ünver Bedevi, Başsavcı Aşkan İlgen, Türkiye Cumhurbaşkanı Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı Serdar Özgüldür, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Dr. Alparslan Altan birer konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, törende yaptığı konuşmaya, Atatürk’ün  “İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir” vecizesine atıfta bulunarak başladı ve Atatürk’ün bu sözünün büyük bir ileri görüşlülük ve doğru bir saptama olduğunu vurguladı.

 “ADALET EN SİHİRLİ, EN ETKİLİ SÖZCÜKLERDEN BİRİDİR”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Adalet en sihirli, en etkili sözcüklerden biridir. Adalet, huzur, mutluluk ve güven demektir. Adaletsizlik ise bireyleri, toplumları ve dünyayı tam tersi duygular, düşünceler içine sürükler” dedi.

Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözüne de değinen Eroğlu, milletin, devlet çatısı altında birlikte yaşarken egemenliğini yasama, yürütme ve yargı vasıtasıyla kullandığını belirtti. Eroğlu, milletin ve milletin bireylerinin esas olduğunu vurguladı.

“YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI İYİ ÇALIŞIRSA, MİLLET VE DEVLET MUTLU VE GÜÇLÜ OLUR”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Birey mutlu ve güçlü olursa, millet güçlü olur. Millet güçlü olursa, devlet güçlü olur. Yasama, yürütme ve yargı ne kadar iyi çalışırsa birey, millet ve devlet de o denli mutlu ve güçlü hale gelir. Sağlık birey için ne kadar önemli ise, adalet de devlet organizasyonu için önemlidir” ifadelerini kullandı.

Anayasa’nın herkesin bağlı olduğu bir toplumsal sözleşme olduğunu kaydeden Eroğlu, devlet otoritesi denen halkın egemenlik hakkının, yasama, yürütme ve yargı vasıtasıyla kullanılmasında yargı sisteminin büyük önem taşıdığını dile getirdi.

“KIBRIS TÜRK HALKININ KÖKLÜ YARGI GELENEĞİ”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türkü’nün Osmanlı dönemine kadar dayanan köklü bir yargı geleneği ve sistemi bulunduğunu kaydederek, “Kıbrıs Türk halkı tarihi boyunca yargıya, adalete büyük değer ve önem vermiştir. Yargıçlar, avukatlar siyasi ve sosyal gelişimimize  damgalarını vurmuştur. Vurmaya da devam etmektedir” dedi.

“SIZLANMAK YERİNE SORUNLARIN AŞILMASI İÇİN PLAN PROJE YAPMAK GEREK”

Her yerde olduğu gibi yargıda da sorunlar bulunduğuna değinen Eroğlu, sızlanıp şikayet etmek yerine, sorunların aşılması için plan, proje yapmak ve adım atmak gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, yıllardır siyasetin içinde yer alıp, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapan biri olarak kendisinin de yapmak isteyip de yapamadıkları, eksik bıraktıkları ya da hataları olduğunu söyledi.

“ADALET, SAĞLIK VE EĞİTİMDEKİ SORUNLAR ARTIK GERİDE BIRAKILMALI”

Eroğlu, son yıllardaki tecrübeleri ışığında özellikle “adalet, sağlık ve eğitim” konularındaki sorunların artık mutlaka geride bırakılması gerektiğinin belirtti.

Cumhurbaşkanı Eroğlu konuşmasına şöyle devam etti:
“Ve bir şeyi daha vurguluyorum. Artık cesaretle siyasi sistemimizi de sorgulayabilmeliyiz. Yasama ve yürütme ilişkilerini ön yargısız konuşabilmeliyiz. Değişiklik yapılsın ya da yapılmasın demiyorum. Konuşulsun. Gerekli olup olmadığına bir bakılsın diyorum. Konuşmalarımda, Anayasal değişikliklerin, Seçim ve Halk Oylaması Yasası’nın, Siyasal Partiler Yasası’nın önemine dikkati çektim.

Anayasal değişiklikler için bazı adımlar atıldı ama halkın onayından geçmedi. Peki ama bu, alk Anayasal değişiklik istemiyor mu demektir? Yoksa yapılan değişiklikler yeterli bulunmadı mı? Zamanlama konusunda bazı sıkıntılar mı var? Bence bu konu iyi değerlendirilmelidir. Yaşananlar, tartışılanlar göz önünde tutulmalıdır. Tüm ilgili çevrelerin içinde yer alacağı yeni bir süreç başlatılmalıdır.”

“DAVA SAYISI VE MAHKEMELERİN YÜKÜ ARTTI”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, emekli yargıçların yazılarını ve programlarda söylediklerini takip ettiğinde, gerçekten de dava sayısında büyük artış yaşandığını ve mahkemelerin yükünün arttığını belirtti.

Eroğlu, şunları dile getirdi:

“Peki ama çözüm nedir? Yargıç sayısını artırmak, mahkeme binalarını geliştirmek, çoğaltmak mı? Yoksa, dava sayılarının artmasına neden etkenleri ortadan kaldırmak mı? Neden insanlarımız geçmişte aralarında hallettikleri bazı konuları şimdi mahkemeye başvurarak çözmek istiyor? Yasama ve yürütme, ekonomik, sosyal sıkıntılara yeterince çözüm bulamıyor diye mi sorunlar artıyor, dava sayısı çoğalıyor?”

FAALİYET RAPORU… DAVA SAYILARI…

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, mahkemelerin 2013 faaliyet raporuna göz attığını ve dava sayılarında artış gördüğünü söyledi. Eroğlu, “Örneğin alacak, icar satış, karşılıksız çek davalarının sayısı neden 21 bine yaklaştı? Neden ağır cezadaki dava sayısı 600 oldu. Neden boşanan çift sayısı 350’yi buldu?” diye sordu.

“TOPLUMSAL MUTLULUK VE KURTULUŞ YOLLARINI BULMAK GEREK”

Herkesin bu ülkenin insanı, aynı geminin yolcuları olduğunu belirten Eroğlu, toplumda sıkıntı varsa, mutlu olunamayacağın söyledi. Eroğlu, “Yapılması gereken bireysel kurtuluş, bireysel mutluluk yollarına başvurmaktan kaçınmaktır. Yapılması gereken toplumsal mutluluk ve toplumsal kurtuluş yollarını bulmaktır” dedi.

“KİMSE KONULARI, KIBRIS KONUSUNUN HALLEDİLMESİNE BAĞLAMASIN”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Kimse getirip, getirip konuları Kıbrıs konusunun halledilmesine bağlamasın” diyerek, bunun kolaycılık olacağını ve insanları atalete iteceğini söyledi.

“Atalet hatadır, bir yarar sağlamaz. Elbette Kıbrıs konusunun var olan gerçekler temelinde bir antlaşma ile sonuçlanması iyi olur. Biz barış için çalışıyoruz ama hepimizin ilk ödevi kendi insanımızın sorunlarını çözmektir” diyen Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, ilk ödevlerinin Anayasa’nın da öngördüğü şekilde devleti yüceltmek, vatandaşı mutlu etmek olduğunu vurguladı.

“ADALETİN TECELLİSİ”

Eroğlu, “adaletin tecellisi” konusuna da değindiği konuşmasında, “geciken adalet, adalet değildir” ifadesini hatırlattı ve “Tabii ki en ideali doğru ve hızlı karardır. Bu amaçla geçmiş yıllarda hukuk davalarındaki yargı mekanizmasının işleyişini hızlandırmak adına ‘Hukuk Usulü Tüzüğü’nde bazı değişiklikler yapıldığını biliyorum. İnşallah faydası görülür. Ama bu konu üzerinde durmakta yarar var” dedi.

“YARGI CAMİASINI BASKI ALTINA ALMAK ASLA SİNEYE ÇEKİLECEK BİR OLAY DEĞİL”

Eroğlu şöyle devam etti:

“Değerli kardeşlerim, yargıçlar, savcılar ve avukatlarımızın zaman zaman bazı tehditler ve saldırılarla karşılaşması bizleri üzüyor. Bu konu üzerinde de herkes hassasiyetle durmalı. Yargı camiasını şu veya bu şekilde baskı altına almak asla sineye çekilecek bir olay değildir. Bu noktada medyamıza da birkaç söz söylemek gereğini duyuyorum.  Elbette özgür medya yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvettir. Buna bir sözümüz yok ama sorumluluk bilinci ile hareket etmek, yasalara uymak da medyanın görevidir.Görülmekte olan bir davayı etkileyici yayın yapılmaması çağdaş dünya için vazgeçilmez bir olgudur. Suçlu olduğu mahkemelerce kesinleştirilmeyen insanların suçlu olarak ilan edilmesi son derece yanlıştır.”

“DAHA REFAH BİR ÜLKE HERKESİN HAKKI…”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, konuşmasının sonunda, yeni adli yılın hayırlı olmasını diledi ve adaletin tecellisine zarar veren veya geciktiren başlıca sorunların artık mutlaka geride kalması gerektiğini vurguladı.

“Uyum içinde, dostça, kardeşçe, bir birimizi anlamaya çalışarak hareket edersek aşılamayacak sorunumuz yoktur” diyen Cumhurbaşkanı Eroğlu, daha huzurlu, daha refah bir ülkenin herkesin hakkı olduğunu söyledi. Eroğlu, el birliğiyle istenen noktaya ulaşılması dileğinde bulundu.

Geciken adaletin, adalet olmadığına işaret eden Öneri, “Bir kişinin uzun süre zan altında kalması tutuklu olsun veya olmasın insan haklarına aykırıdır. Bazı ağır veya komplike suçların soruşturmasının adil süreleri aşması, delil toplanmasında polisin imkanlarının yetersiz kalması, bazı tespitler için emarelerin yurtdışına tetkike gönderilmesi, yurtdışındaki tetkikin uzun zaman alması ve prosedürel sorunlar adaletin gecikmesine yol açmaktadır” dedi.

Şafak Öneri, güçlü yargının, güçlü ve yeterli sayıda yargıçtan ve yeterli sayıda yetişmiş personel sayesinde var olabileceğini ve varlığını sürdürebileceğini söyledi.

Yüksek Mahkeme Başkanı Öneri, Adli Yılın başlaması nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, 2013-2014 adli yılında, her geçen yıl artış gösteren dava ve diğer yargısal işlemler nedeniyle çok yoğun bir çalışma temposu içinde geçtiğini söyledi.

DAVA DOSYA SAYISI

2013-2014 adli yılında Yüksek Mahkeme’ye toplam 611 dava dosyalandığını ve bir önceki adli yıldan kalanlarla birlikte 521 dosyanın sonuçlandırıldığını kaydeden Öneri, mahkemenin gündeminde halen 1025 dosya bulunduğunu kaydetti.

Öneri, “Sonuçlandırılan dava ve yargısal işlemlerin içtihat nitelikli olduğu ve çok büyük bir kısmının duruşmalı ve uzun gerekçeli kararlar yazılmak suretiyle sonuçlandırıldığı dikkate alınırsa, yargıçların ne denli özverili çalıştığı anlaşılacaktır” dedi.

“HUKUK DAVALARININ ÇOĞU ALACAK-VERECEK”

Şafak Öneri, geçen adli yılda 27 yargıcın görev yaptığı Kaza Mahkemelerinde, çoğunluğunu alacak – verecek davalarının oluşturduğu toplam 20 bin 18 hukuk davası dosyalandığını ve önceki yıldan kalanlarla birlikte 18 bin 461 davanın sonuçlandırıldığını söyledi. Öneri, Kaza Mahkemeleri’nde toplam 14 bin 487 davanın yargılama beklediğini belirtti.

Kaza Mahkemelerinde, çoğunluğunu trafik davalarının oluşturduğu 46 bin 253 ceza davası dosyalandığını ve yıl içinde 42 bin 222 adetinin sonuçlandırıldığını kaydeden Öneri, halen 22 bin 262 ceza davasının dinlenmek üzere beklediğini söyledi.

Öneri, Ağır Ceza Mahkemelerinde ise, geçen adli yılda, çoğunluğunu uyuşturucu ve bina açma – sirkat suçlarının oluşturduğu toplam 506 dava dosyalandığını belirtti. 536 davanın sonuçlandırıldığını kaydeden Öneri, halen bir önceki yıldan kalanlarla birlikte Ağır Ceza Mahkemelerinin gündeminde 182 dava bulunduğunu belirtti.

Şafak Öneri, Aile Mahkemelerinde ise geçen adli yılda 1052 dava dosyalandığını ve 1030 davanın sonuçlandırıldığını söyledi. Öneri, Aile Mahkemeleri gündeminde 371 dava bulunduğunu kaydetti.

“YARGIÇ VE MAHKEME PERSONELİ ÖZVERİLİ ÇALIŞIYOR”

Öneri, şöyle devam etti:

“Mahkemelerimizin yıllık iş hacmini değerlendirirken özellikle Kaza Mahkemelerimizin dava sayısının en az iki katı kadar da istida, tutukluluk emirleri ve benzeri diğer yargısal işlemlerin de sonuçlandırıldığı dikkate alındığında Yargıç ve Mahkeme personelinin ne denli özverili çalıştığı, nasıl bir yükün altından çıkma başarısı gösterdikleri anlaşılacaktır.”

“YARGIÇ SAYISI ARTIRILABİLİR”

Bir ülkede adaleti sağlamanın devletin en başta gelen temel görevlerinden biri olduğuna işaret eden Öneri, “İyi adaletin koşullarının başında, adaleti sağlamakla görevli olanların uygun alt yapı ve iyi çalışma ortamında çalışması, maddi ve manevi tatmin içinde görev yapması gelir” dedi.

Şafak Öneri, ülkede davaların sonuçlanmasının uzaması ve adaletin gecikmesinde yargının payının çok düşük olduğunu, esas sıkıntı davanın duruşmaya hazır duruma gelmesinden itibaren başladığını ve yargıç sayısının artırılması halinde sorunun çözülebilecek duruma gelebileceğini söyledi.

Öneri, “Güçlü yargı, güçlü ve yeterli sayıda yargıçtan ve yeterli sayıda yetişmiş personel sayesinde var olur ve varlığını sürdürebilir. Geciken adaletin, adalet olmadığının bilincindeyiz” dedi.

“CİDDİ ALT YAPI EKSİKLİKLERİ VAR”

Yargının ciddi alt yapı eksiklikleri bulunduğunu kaydeden Yüksek Mahkeme Başkanı Öneri, bu alt yapı sorunlarının yargıç sayısını olumsuz etkilediğini ve sonuçta yargının fonksiyonel olarak görevini tam anlamıyla yerine getirmesinde ciddi engel teşkil ettiğini belirtti.

Şafak Öneri, tüm kaza mahkemelerinin yeni yargıçlarla takviye edilmesi gerektiğini ancak bina yetersizliği yüzünden bunun gerçekleşemediğini söyledi. Öneri, “Henüz açılışını yapamadığımız İskele Kaza Mahkemesi ve kısmen Gazimağusa Kaza Mahkemesi binaları, ihtiyaca cevap verebilmekte, Güzelyurt, Girne ve Lefkoşa Mahkemeleri ise bu konuda ciddi şekilde yetersiz kalmaktadır” dedi.

Öneri, Lefkoşa Kaza Mahkemesini kısmen de olsa rahatlatacağı öngörülen eski polis binaları diye bilinen binanın tadilatıyla ilgili projede bir ilerleme olmadığını söyledi. İskele Mahkeme binası tamamlanarak kendilerine teslim edildiğini kaydeden Öneri, mahkemenin, mefruşat ve araç – gereç eksikliği nedeniyle hizmete konulamadığını belirtti.

Şafak Öneri, “Mevcut binalarımızdaki yetersizlik sadece, adaletin erken gerçekleşmesini değil yargı mensuplarını, avukatları ve Mahkemeye gelen halkı da olumsuz etkilemektedir. Maalesef uygun olmayan koşullarda duruşma sırası beklemek zorunda kalınmaktadır” dedi.

Öneri, Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nin bina sorununun ancak Yüksek Mahkeme’ye yeni bir bina yapılmak ve mevcut binanın tümünü Lefkoşa Kaza Mahkemesinin kullanımına vermek suretiyle çözümlenebileceğini söyledi.

“YÜKSEK MAHKEME YARGIÇLARI YETERSİZ”

Şafak Öneri, Yüksek Mahkeme’nin, başkan dahil 8 yargıçla kapasitesinin üzerinde davayı sonuçlandırmaya çalıştığına işaret ederek, yargıç sayısının yetersizliğinin açık olduğunu söyledi.

Öneri, “Anayasa’da yer alan yargı ile ilgili değişmesi gereken kuralların Cumhuriyet Meclisince bir an önce ele alınarak, yapılacak ilk seçimde Halkoylamasına sunulacağına olan inanç ve talebimizi duyurmak isterim. Yargının, bu konuda destek ve işbirliğine hazır olduğunu da ayrıca belirtirim” dedi.

“YÜKSEK MAHKEME YARGIÇLARININ CÜBBELERİ DEĞİŞTİ”

Yüksek Mahkeme’nin, aldığı bir kararla, Yüksek Mahkeme Yargıçları’nın duruşmalarda giydiği cübbelerde değişikliğe gittiğini kaydeden Öneri, “Bu değişiklikle, gerek Ağır Ceza Mahkemelerinde, gerekse Kaza Mahkemelerinde, birden çok yargıcın oturum yaptığı hallerde, kürsüde farklı renklerde cübbelerin giyildiği bir sistem yaratılmış ve bu durum davanın görüşülmesinde Yargıçlar arasında eşitsizlik varmış algısını yaratmıştır” ifadelerini kullandı.

Şafak Öneri, şöyle devam etti:

“Evrensel olarak yeşil, kırmızı ve siyah renkler hukuk aleminde belli bir anlamı ifade etmektedir. Yeşil renk ‘hukuk’, kırmızı renk ‘ceza’yı temsil etmektedir. Yeni düzenlemede Ağır Ceza Mahkemesi Yargıç cübbelerinin yaka rengini kırmızı, Kaza Mahkemesi Yargıçlarının cübbelerinin yaka rengini ise yeşil olarak belirlemeyi ve bu anlamda mana ve temsiliyet birliğini sağlamayı uygun gördük.

Yüksek Mahkemeye gelince, Yüksek Mahkeme cübbelerinde ağırlıklı olarak siyah renk kullanılmak suretiyle algıda ciddiyeti ve yargının diğer unsurları ile birlikteliği sağlamayı hedefledik. Bunun yanısıra yargı yetkisinin Kıbrıs Türk Halkı adına kullanıldığını belirtmek için yaka ve kollarda zeytin dalı ve kültürel motiflerimizi kullanarak aidiyeti yansıttık.”

“HUKUK FAKÜLTELERİNİN KIBRIS HUKUKUNU ÖĞRETMEDEN MEZUN ETMESİ DOĞRU DEĞİL”

Şafak Öneri, ülkede Anglo - Saxon hukuk sistemi uygulandığına, kamu hukuku ve aile hukuku alanlarında ise mevzuatın Türk Hukuk mevzuatı ile çok yakın benzerlik gösterdiğine işaret ederek, ülkemizde hukukçu yetiştiren okullarda Kıbrıs’ta uyguladığı sisteme uygun zorunlu eğitim verilmediğinden genç avukatların adaptasyonunda güçlük yaşadığını söyledi.

Öneri, şöyle devam etti:

“Yasalarımız Türkiye ve Kıbrıs üniversitelerinden mezun olanlara, Kıbrıs’ta avukatlık, dolayısıyla Yargıçlık ve Savcılık yapabilme imkanı tanımasına rağmen, Kıbrıs’taki Hukuk Fakültelerinin Kıbrıs’ta hukukçu olarak çeşitli görevlerde bulunacak olan gençlerimize Kıbrıs Hukukunu öğretmeden mezun etmesini doğru bulmadığımı üzülerek belirtmeliyim. Bu durumun düzeltilmesi için üniversitelerimiz ve YÖDAK ile bir dizi görüşme planladığımızı da bu vesileyle duyurmak isterim.”

“ADLİ TIP KURUMU KURULMALI”

Yüksek Mahkeme Başkanı Öneri, suç ve suçlunun ortaya çıkarılmasında ve özel hukuk alanındaki bazı sorunların çözümünde önemli katkı sağlama işlevi olan bir adli tıp kurumunun kurulması zamanının geldiğini söyledi.

Öneri, “Adli tıp kurumunun hukuki alt yapısını oluşturma ve organizasyonunu sağlama uzun zaman alabileceği cihetle, bu gerçekleşene kadar polisin imkanlarının artırılması, adli tıp uzmanlığı gerektiren incelemelerin Kıbrıs’ta yapılabilmesi için çare üretilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

“ERKLER AYRILIĞI...”

Erkler ayrılığı ilkesinin,  hukuka bağlı bir devlet düzeninin temel koşulu olduğunu kaydeden Öneri, devlet erkini oluşturan yasama, yürütme ve yargı erklerinin hiç birinin diğerine nazaran daha üstün veya ayrıcalıklı olmadığını söyledi. Öneri, “Hukuk üstünlüğüne dayanan devlet ilkesinin gerçekleşmesi erkler ayrılığı ilkesinin uygulanması halinde mümkündür” şeklinde konuştu.

Şafak Öneri, şöyle devam etti:

“Anayasanın 136. Maddesi hiçbir organ makam veya mercinin yargı yetkisinin kullanılmasına müdahale edemeyeceğini buyurmaktadır. Ayni maddede yasama ve yürütme organlarının Mahkeme Kararlarına uymak zorunda olduğu Mahkeme Kararlarını değiştiremeyecekleri ve yerine getirilmesini geciktiremeyecekleri kuralını getirmektedir.”

Yüksek Mahkeme Başkanı Şafak Öneri, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen, ikinci iş yapma yasağına uymayan kamu görevlileri için ne zaman tedbir alınacağını merakla beklediğini söyledi.

YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE YARGIÇ GÜVENCESİ

Şafak Öneri, yargının bağımsız ve yansız olmadığı düzenlerde demokrasinin varlığından söz edilmesinin mümkün olmadığına işaret ederek, yargının, yasama ve yürütme erkleri karşısında, görevini tam olarak yerine getirebilmesi için yargıçların bağımsız olması gerektiğini söyledi.

Öneri, “Adalet devletin temeliyse, yargı bağımsızlığı da adaletin güvencesidir. Yargı bağımsızlığı hukuk devletinin temel koşuludur. Yargı bağımsız ve yansız değilse, hukukun üstünlüğü gerçekleştirilemez” dedi.

“Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin kişiliğimize sağlanan bir ayrıcalık olmadığının, bu güvencelerin kişisel yararlarımız için değil, kamu yararı için verildiğinin bilinci içindeyiz” diyen Öneri, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ülkemizde, öznel olarak yargıçların bağımsız olduklarını, görevlerini yaparken hiçbir baskı ve etki altında bulunmadıklarını, bu tür girişimlere kapımızın kapalı olduğunu, demokrasimiz adına gururla ve övünçle ifade etmek isterim. Bu ortamın sağlanmasında Yargıçların nitelikleri kadar Devleti oluşturan diğer erklerin yüksek bilinç düzeylerinin katkısını da teslim etmeyi görev kabul ederim.”

ÜLKE SORUNLARI

Yüksek Mahkeme Başkanı Şafak Öneri, konuşmasının sonunda, önemli gördüğü ülke sorunlarına değindi.

Neredeyse her alanda ciddi bir denetim yetersizliği gözlemlediğini kaydeden Öneri “Trafikte, gıdada, gümrük ve giriş – çıkış kapılarında, çevre konularında, iş ve işçi alanında, kayıt dışı ekonomide, kaçak yapılaşmada etkili ve yeterli denetim yapıldığını söylemek çok zor” dedi.

Öneri, Ağır Ceza Mahkemelerinin gündeminde her yıl olduğu gibi bu yıl da, birinci sırayı uyuşturucu madde ve hırsızlıkla ilgili suçların aldığına işaret ederek, şöyle devam etti:

“Her çeşit uyuşturucu maddenin çok büyük oranda KKTC dışından getirildiği dikkate alındığında, küçük ülkemize girişte ve çıkışta bunların neden ve nasıl tespit edilip yakalanamadığı, ancak yeterli denetim yapılmaması ile açıklanabileceği kanaatindeyim.”

Şafak Öneri, artan trafik kazalarına da değinerek, “Eğitim, yol ve kavşakların ıslahı gibi diğer tedbirlerin yanında, özellikle polisin caydırıcı gücünün daha etkin bir şekilde devreye sokulmasının, özellikle ana yollarda görevlendirilecek polis devriyesinin caydırıcı etkisinin, sorunun çözümünde büyük katkı sağlayabileceğini öngörmekteyim” dedi.

Kanserin en önemli sebeplerinden biri olan sebze ve meyvelerde usulsüz tarımsal ilaç kullanımı konusunda sıkı ve etkin denetim yapılması gerektiğini kaydeden Öneri, çevreye verilen zarara dikkat çekti.

DÜŞÜNCE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Şafak Öneri, düşünce özgürlüğünün önemine de vurgu yaparak, demokrasilerin olmazsa olmaz ilkelerinden olan düşünceyi açıklamayı yasaklayıp sadece “içinden düşünmeye” izin vermenin demokrasiye aykırı olduğunu söyledi. Öneri, “Ancak her söz düşünce kapsamında değildir. Örneğin hakaretler, sövgüler, iftiralar düşünce sayılmazlar” dedi.

Öneri, “Basın özgürlüğü, herkesin üzerine titremesi gereken bir özgürlüktür ancak uygulamada bazen basın özgürlüğü kapsamına girmeyen yayınlar yapıldığına maalesef rastlamaktayız” diye konuştu.

Şafak Öneri, şöyle devam etti:

“Mahkemeyi etkilemeksizin, yargılanan sanığın lehine veya aleyhine olmadan haber yayınlamak, kişiye zarar vermemesi koşulu ile haberciliğin gereği olarak görülebilir. Bunun gibi verilen kararlar da eleştirilebilir. Ancak yargılama safhasında olan bir konu hakkında karar vermek, hassas olan toplumu tahrik etmek, kötü niyet taşıyarak yayın yapmak, sanığın masumiyet karinesiyle, kişi güvenliği ve yargı bağımsızlığı ile bağdaşmamaktadır.”

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, KKTC’deki yargı sisteminin en temel sorunlardan birinin avukat sayısındaki kontrolsüz büyüme olduğunu kaydetti.

2014- 2015 adli yılı açılış töreninde konuşan Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, ülkede hukukçu ve avukat enflasyonu yaratıldığını söyleyerek,“Avukat enflasyonunun Hukuk Meclisi tarafından dizginlenmemesi toplum için felaket niteliğindedir. Baro imtihanları dahil, staj ve icra-i meslek şartlarını gelişmiş ülkelerdeki seviyelere getirmeliyiz. Bunun yapılmamasının kabul edilebilir bir izahı yoktur” dedi.

“ADALET MEKANİZMASI YAVAŞ İŞLİYOR”

Suçlarda, ceza davalarında ve tüm sivil dava kategorilerinde artış olduğunu kaydeden Bedevi, ülkedeki adalet mekanizmasının yavaş işlediğini söyledi.

Davaların nihai çözümünün ülkedeki ekonomik durumla da alakalı olduğunu ifade eden Bedevi, ülkede halen daha Adli Tıp Kurumu oluşturulmadığını ve bunun kabul edilemez olduğunu da söyledi.

“MEDYA TİRAJ ÖNCELİĞİNİ DİZGİNLEMELİ…”

Konuşmasında medyanın ve polis teşkilatının işleyişine de değinen Bedevi, “Medya tiraj önceliğini dizginleyip, insan haklarına ve suçsuzluk karinesine saygı göstermeli. Polisin, hukuku, insan haklarını ve avukatı benimseyip hazmetmesi, mahkeme emirlerini geciktirmeden uygulaması, hukuk dışı taktik ve yöntemlerden uzak durup, işkenceyi tarihe gömmesi gerekir” dedi.

“HAKİM VE SAVCI SAYILARINDAKİ İHTİYAÇ VE EKSİKLİK GİDERİLMELİDİR”

Hukuk Komisyonları oluşturulması gerektiğini dile getiren Ünver Bedevi, sivil davalardaki usul ve uygulamanın hızlanmasının şart olduğunu da vurgulayarak, “Hakim ve savcı sayılarındaki ihtiyaç ve eksiklik de giderilmelidir” şeklinde konuştu.

Mevcut sistemin tebliğ ve icralarda, mazbatalarda ve gayrimenkul mecburi satışlarında tıkandığını söyleyen Bedevi, “Yargı ve Meclis bu tıkanıklığı aşmakla mükelleftirler. Aksi takdirde avukatlar da dahil toplumun tüm kesimleri zarar görmeye devam edecek” dedi.

“BELGELERİN TEMİNİNDE CİDDİ SIKINTI VAR”

Devlet kaynaklı bilgilerin ve belgelerin temininde ciddi sıkıntılar yaşadıklarını da anlatan Bedevi, “Biz bunun daha hızlı, pratik ve masrafsız olması için uğraşırken, uygulamada tam tersi gelişmelerle karşılaşıyoruz. Bu durum resmi dairelerin ve hükümetlerin umurunda değil” ifadesine yer verdi.

“ISLAHEVİ VE SIĞINMA EVİ YOK”

Hükümetlerin mahkemelerdeki altyapı, bina, malzeme, araç gereç ve personel gibi eksiklikleri gidermesi gerektiğini dile getiren Bedevi, ülkede ıslahevi ve sığınma evi olmamasını da eleştirdi.

Mültecilere sığınma hakkı tanınmadığını kaydeden Barolar Birliği Başkanı Bedevi, mültecilerin tutuklanıp yargılandığını, ülkelerine geri gönderildiğini söyledi.

Kıbrıs’taki siyasi çözümsüzlüğe de işaret eden Bedevi, bunun en can alıcı unsurunun taşınmaz mal olduğunu, kaynak ayrılmaması ve ödeme yapılamaması nedeniyle Taşınmaz Mal Komisyonu’nun, avukatların ve müracaatçıların tehire zorlandığını savundu.

“FAİZ YASASI İHTİYACI HALEN DURUYOR”

Mahkeme hükümlerine yansıyan fahiş ve gayri-adil faizler olduğunu da söyleyen Bedevi, “Faiz Yasası ihtiyacı halen durmaktadır” dedi.

“AVUKATLIK EĞİTİMİ OLMADAN AVUKATLIK HİZMETİ VEREN KİŞİLER TÜREDİ”

Bedevi şöyle devam etti:

“Bu küçük ülkede sosyal ve ekonomik sorunlar ürkütücü boyutlardadır. Üreten, refah yaratan ekonomimiz, çare üretebilen hükümetlerimiz yoktur. Geçirilmesi gereken yasalar, yasalarda eksiklikler, yanlışlıklar, amatörlükler vardır.

Yürütmenin uygulamalarında eksiklikler, yetersizlik vardır. Gittikçe yaygınlaşan, okullara kadar inen ancak baronları bir türlü yakalanmayan uyuşturucu belası vardır. Her köşede çocukları bile içine çeken bahis dükkanları vardır. Trafik altyapı ve düzeni felaketleri kabullenmiş ve körükleyen durumdadır. İstismar vardır. İntiharlar vardır. Avukatlık eğitimi olmadan avukatlık hizmeti veren kişiler bile türemiştir. Partizanlık vardır. Rüşvet vardır. İşkence vardır. Faiz sorunu vardır. Meclisin Anayasa değişikliğini ülkedeki hukukçulara danışmayı gerekli görmediği ve unuttuğu bir ülkedeyiz.

Böyle bir zemini düzeltmek hukuk camiasının vazifesi veya yapabileceği bir şey değildir. Bu görev meclis ve hükümetlerin ve devlet maaşlı uygulayıcılarındır. Yargı ancak asli görevlerini yapmak sureti ile katkı koyar. Ancak bu zemin ve şartlar yargının üzerindeki yükü ve baskıyı artırmaktadır.”

Başsavcı Aşkan İlgen 2014–2015 Adli Yılı için düzenlenen törende yaptığı konuşmada ülkedeki suç işleme oranının nüfusa göre yüksek olduğunu vurgulayarak, “Mevzuattaki birçok ceza günün koşullarına uygun olmadığı gibi, bu cezaların caydırıcılık niteliği de yoktur. Mahkemelerin kestiği para cezalarının birçoğunun meblağı gülünç denecek kadar azdır” dedi.

İlgen, para cezalarının günün koşullarına uygun olmamasının yargıyı zor durumda bıraktığını söyledi.

Sadece cezaların arttırılmasıyla suçların oluşmasının engellenemediğinin ortada olduğunu da kaydeden Başsavcı Aşkan İlgen şöyle devam etti:

“Bunun en çarpıcı örneği ölümlü trafik kazalarındaki artıştır. Geçmiş yıllarda yapılan yasal değişiklikle ölümle neticelenen trafik kazalarında ceza 7 yıla çıkarılmış ve böylece bu davalar Kaza Mahkemeleri’nin yargı yetkisinden alınarak, Ağır Ceza Mahkemeleri’nin yargı yetkisine verilmiştir. Ayrıca diğer trafik suçları ile ilgili para ve puan cezaları da yükseltilmiştir. Ancak bu düzenleme maalesef ölümle neticelenen trafik kazalarının artmasının önüne geçememiştir. Bu bize gösteriyor ki sadece cezanın ağırlığı suçu önlemekte etkili değildir.”

“BAŞSAVCILIKTA İDARİ PERSONEL EKSİKLİĞİ”

KKTC’deki yargı sistemiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Başsavcı İlgen, 2014–2015 Adli Yılı için düzenlenen açılış töreninde birçok konuya değindi.

Başsavcılığın gerek idari personel gerekse bina olarak eksiklikleri olduğu kaydeden Aşkan İlgen, “Polis tarafından boşaltılan binaların bir an önce restore edilip Başsavcılık ve Mahkemelerin kullanımına verilmesi elzemdir” dedi.

“CEZALAR CAYDIRICILIKTAN UZAK”

Yürürlükteki mevzuatta boşluk olduğunu kaydeden İlgen, “Cezaların caydırıcı olmaktan uzak olması veya yasaların günün koşullarına uygun olmaması durumunda dahi, mahkemeler veya savcılığın mevcut yasaları uygulamaktan başka bir şansı bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.

KKTC Yargısı ile ilgili olarak zaman zaman eleştiriler yapıldığını söyleyen İlgen, “Yasa yapma görev ve yetkisi KKTC halkı adına Cumhuriyet Meclisi’nindir. Mahkemeler veya Savcılığın Yasama organı yerine geçip yasa yapma yetkisi bulunmadığı gibi, iyi yasa - kötü yasa ayırımı yapma yetkisi de yoktur” dedi.

“MERKEZİ MEVZUAT DAİRESİ’NİN VERİMLİ BİR YAPIYA KAVUŞTURULMASI GEREK”

Ülkedeki mevzuatın hazırlanmasında izlenecek yöntem, ilke ve ölçütleri düzenlemenin Merkezi Mevzuat Dairesi’nin görevi olduğunu kaydeden KKTC Başsavcısı Aşkan İlgen şöyle devam etti:

“Maalesef bu dairemizin tam anlamıyla görevini yerine getirebildiğinden söz edilemez. Dairenin mevcut personel sayısı ve kadro yapısı ile kuruluş amacı ve görevlerini gerçekleştirmesi mümkün değildir. Bu nedenle Merkezi Mevzuat Dairesi’nin ivedilikle fonksiyonunu yerine getirecek personel sayısına ve daha etkin ve verimli bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Ancak belirtmek isterim ki, Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde ülkemiz için gerekli ve de yararlı olan birçok konu yasalaşmış veya yasalaşma aşamasındadır”

“ISLAHEVİ ÜLKEMİZ İÇİN BÜYÜK EKSİKLİK”

Merkezi Cezaevi ile ilgili mevzuatın gerek gardiyanlar gerekse, mahkumlar için yasa koyucu tarafından gözden geçirilerek günümüz koşullarına uygun hale getirilmesi gerektiğini de vurgulayan İlgen, “Genç suçlular ile ilgili olarak bugüne kadar bir ıslahevi yapılmamış olması da ülkemiz açısından  büyük  bir  eksikliktir” dedi.

Genç suçluların cezalarını ayrı çekmesi gerektiğini ifade eden Başsavcı İlgen, “Uluslararası normlara uygun olarak çocuk ve genç suçluların topluma kazandırılmalarını sağlayacak alternatif cezalar yasa ile düzenlenmelidir. Bu nedenle, gerek ıslahevi gerekse alternatif cezalar için Fasıl 157 Suç İşleyen Çocuklar Yasası’nın da biran önce Cumhuriyet Meclisi tarafından ele alınıp tadil edilmesi gereklidir” şeklinde konuştu.

“POLİS VE MAHKEMELER UYUŞTURUCUYLA MÜCADELEDE YETERSİZ KALIYOR”

Uyuşturucuyla ilgili suçların her geçen gün arttığını da kaydeden İlgen, “Organize bir hale gelen uyuşturucu kaçakçılığı gittikçe artmakta, Güney Kıbrıs, Türkiye ve 3. ülke bağlantılı suçlar ortaya çıkmaktadır. Polis ve mahkemelerin uyuşturucu ile mücadelesi artık yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, toplumumuz bu konu hakkında bilinçlendirilmeli, özellikle anne babalar uyuşturucu ile ilgili olarak çocuklarını kontrol etmelidirler. Okullarda gençlerimiz uyuşturucunun zararları hakkında bilgilendirilmelidir. Aksi halde sadece polisin veya mahkemelerin çabasıyla bu sorunun önüne geçilmesi mümkün olmayacak” diye konuştu.

ADLİ YILIN AÇILIŞINA TÜRKİYE YARGISINDAN TEMSİLCİLER DE KATILDI

Türkiye Cumhuriyeti Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı Serdar Özgüldür’ün ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Dr. Alparslan Altan’ın da birer konuşma yaptığı ve yeni adli yılın KKTC’ye hayırlı olmasını dilediği açılış töreninde Gürhan Nuray ve Hüseyin Altan konuklara müzik dinletisi sundu

Yargının birçok sorunun ele alındığı Adli Yılın açılış törenine Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun yanı sıra, Meclis Başkanı Sibel Siber, 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, Maliye Bakanı Zeren Mungan, Başsavcı Aşkan İlgen,bürokratlar, siyasi parti başkanları, yüksek mahkeme yargıçları, emekli yüksek mahkeme yargıçları, yargıçlar, savcılar, Barolar Birliği yetkilileri, askeri yetkililerle asgari yargı mensupları, avukatlar ve Türkiye yargısından temsilciler de katıldı.