Çiğdem Aydın

Eski Müzakereci Ergün Olgun, Rumların tavrında bir değişikliğin olmaması halinde, 2016’da çözümün gerçekleşemeyeceğini söyledi.

Pratik ‘Güven Yaratıcı Önlemler’ çerçevesinde, GSM hatlarındaki birleşmenin dahi yapılamadığına dikkat çeken Olgun “ bu teknik bir sorun değil, bu birleşmeyi yaparlarsa KKTC’yi meşrulaştırmaktan korktukları için yapmadılar”dedi.

Diyalog’a konuk olan Ergün Olgun, Kıbrıs müzakerelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Mülkiyet ve garantiler konusuna değinen Ergün Olgun, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin izlediği politikanın sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni meşrulaştırmaya yönelik olduğunu belirterek, çok dikkatli olunması gerektiğini ifade etti.. 

Rum tarafının mülkiyetle ilgili tavrında herhangi bir değişikliğin olmadığını, Anastasiadis’in Ulusal Konsey’e verdiği bilgiler doğrultusunda bunun görüldüğünü anlatan Olgun şunları söyledi:

“Cumhurbaşkanı  Mustafa Akıncı, “olası bir  federal çözümde oluşturulacak Taşınmaz Mal Komisyonu’na ilk müracaat edecek kişilerin eski mal sahipleri olması doğaldır” dedi. Fakat bu ilk söz hakkının tercihler arasında olacağını, 5 tercihten söz ederek bu 5 tercih arasında ilk söz hakkının eski mal sahiplerinin olacağı anlamına gelmiyor şeklinde bir açıklaması oldu sayın Akıncı’nın. 

Sayın Akıncı’nın siyasi eşitlik noktasında hassasiyet gösterdiğini görüyoruz ve bunu takdir ediyoruz. Fakat, Rum tarafının bütün davranışları siyasi eşitliği içine sindirmediğini de görüyoruz. Birkaç örnek verecek olursak, dönüşümlü başkanlık reddediliyor, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı isteniyor, 

Halbuki, 1960 yılından buyana her iki yönetim de kendi içinde icraatlar yapmıştır. Bu icraatları yok saymak, kamu düzenini ortadan kaldırır. Bunun aksini düşünmek mümkün değil. Sadece bir tarafın meşruiyeti üzerine geleceği inşa edemeyiz. Problem zaten bundan kaynaklanmıştır. Dolayısıyla, Rum tarafının siyasi eşitlik üzerinde durması ve sadece kendilerinin meşruluğu üzerindeki yaklaşımı, bana göre ciddi bir sorundur ve çözümün önündeki engellerden bir tanesidir ve siyasi eşitlikteki tavırları dolayısıyla yapılamamıştır.”

Önümüzdeki aylar önemli

Mart ayında referanduma gidileceğine dair kesin olmayan bir takvimlendirme olduğuna dikkat çeken Ergün Olgun, şunları kaydetti:

“Mayıs ayına kadar bu işi bitirmek gibi bir takvimden söz ediliyor ve bu tarih yaklaştıkça, cumhurbaşkanının nasıl bir tavır belirleyeceği bizi yakından ilgilendiriyor. Özellikle iki kesimlilik konusu, mülkiyetle ilgili bir meseledir; sadece toprak ve iki kurucu devletin toprak zemini ile ilgili değildir. Çünkü tarifinde mülkiyetin sarih çoğunluğu Kıbrıslı Türkler’de olacağına dair, açık bir şekilde Birleşmiş Milletler kararları vardır. Bu konuda Rum tarafı bunu sulandırmaya yönelik bir politika izliyor ve bu konuda sayın cumhurbaşkanı ve müzakere heyetinin izleyeceği politika Kıbrıs Türk Halkı’nı son derece ilgilendiriyor. 

Annan Planı’nda mevcut kullanıcı, yani mevcut hak sahibinin tarifi, Kıbrıs’ta mevcut iki yönetimin belirlemiş olduğu belgelere dayanmaktadır. Yani, Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nde veya bir Kıbrıslı Türk’e KKTC tarafından verilmiş tapu belgesi, onun mevcut kullanıcı olup olmadığını belgelediğine dayanmaktaydı. Şu anda Rum tarafı mevcut kullanıcı tarifini değişmeye çalışıyor, orada uzun süre içerisinde ikamet etmiş insanları tarif etmeye çalışıyor. Yaşamını ve geçimini orada yapan insanlar olduğunu belirterek bunu bu tarif içerisine sınırlamaya çalışıyor. Ayrıca, bariz inkişaf yapılmış yerleri içine alarak, bunu sadece Kıbrıslı Türklere sınırlamaya çalışıyor. Bunun dışındaki mevcut kullanıcı tarifin dışında tutulmaya çalışılıyor. Rum tarafının mülkiyet konusundaki kriterleri bunlardır. Rumlar bunları öneriyor.”

Tarifin içinde kimler var?

Rum tarafının eski mülk sahiplerinin geri dönmesinden söz ettiğini vurgulayan Ergün Olgun, şöyle dedi:

“Rum tarafı hala Rumların geri dönmesinden bahsediyor. Peki, bunu iki kesimlilikle nasıl uzlaştıracaksınız? Rum eski mülk sahibi dedikleri tarifin içine varisler, torunlar, çocuklar giriyor mu belirli değil. Yani, müzakere sürecinin önündeki sorunlar bunlardır. Bunlar çok ciddi sorunlar ve Kıbrıs Türkü’nün geleceğini yaşamsal boyutta etkileyebilecek sorunlardır. Rum tarafının değişmez bu tavrı karşısında sayın Akıncı’nın ve müzakere heyetinin bir anlaşma arayışı zedeleniyor. Çok ciddi bir eşikteyiz ve çok iyi bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır.”

Halk nasıl inceleyecek?

Yakın bir gelecekte referanduma gidileceğini söyleyen Olgun, halkın kısa sürede ortaya çıkacak metni nasıl okuyacağını sordu...

Olgun şöyle devam etti: 

“Evet, referanduma gidilecektir fakat, Kıbrıs Türk Halkı’nın ortaya çıkacak metni detaylı bir şekilde inceleme fırsatı olacağına inanmıyorum. İkili Federasyon’dan söz ediyoruz; İkili Federasyonlar’da iki ortak arasında değişiklik olması halinde problemler ortaya çıkar. Daha güçlü olan taraf, nüfus üstünlüğü olan taraf hakimiyetçilik peşinde koşuyor; diğeri de kendini korumaya çalışıyor. İkisi arasında sürekli çelişki, zıtlaşma, tartışma ve çatışma yaşanabilir. Ben, olası bir çözümde, Kuzey Kıbrıs’ın Rum tarafına kıyasla rekabet edilebilirliğini istenen noktaya getirdiğini düşünmüyorum. Ekonomisi istenilen noktada değil, bunu çok süratli bir şekilde yapmaya ihtiyaç vardır, eğer bir federasyona hazırlanmak istiyorsak. 

Uzunca bir süre içinde AB normlarına uyarlayacağımız bir zamana ihtiyaç vardır, en az 5 yıl. Nasıl rekabet edeceksiniz? Tüm üreticiler, hizmet sektörleri, örneğin  bankalar, sigortalar, bugün avukatlarımız veya muhasiplerimiz AB normlarında AB’ye kayıtlı ve AB hukukuna uyumlu bir mahkeme önüne çıkabilecek durumda mıdır? Yarın veya öbür gün federal bir mahkeme huzuruna çıkabilecek durumda mıdır? Bu federal mahkemede, federal yasalar altında, Avrupa Hukukunu bilen hem yargıçlar hem de hukukçularla o görevi icra edebilecekler var mı? Bunlar ancak uyum sürecinden sonra olur. Bir kere lisan meselesi vardır. Herkes Kuzey Kıbrıs’ta Rumca veya İngilizce biliyor mu? Federasyon’daki insan kaynaklarını nasıl nereden bulacağız ve gerçekleştireceğiz? Örneğin devlet daireleri. Buna benzer hazırlıklar yapılmalı. Bütün engelleri aşsak bile, Rum tarafı tavrını değişse bile, bu yönde ciddi sıkıntılar bizi bekliyor.”

Garantiler önemli

Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın, Kıbrıs’ta kurulacak yeni düzenin korunması ve bunun bozulmasını caydıracak en etkin araç olduğuna dikkat çeken Olgun şöyle dedi:

“Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın sulandırılması veya ortadan kaldırılması, ki ikisi de birbirini tamamlar – Kıbrıs’ta bir otorite boşluğu yaratır ve bu boşluktan yararlanmak isteyen fanatik çevreler ortaya çıkar. 

Önümüzdeki dönem için söylüyorum: Kıbrıs’ta Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın kaldırılması çok ciddi riskler barındırır. Can ve mal güvenliği açısından, kurulacak olan federasyonun devamlılığı açısından riskler ortaya çıkar. Kıbrıs’ta 1974 sonrasında bir çatışma çıkmaması, Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın varlığı nedeniyledir. Bu hak devam etmelidir. Herhangi bir durumda taraflardan birinin diğeri üzerinde hakimiyet kurma girişimi olursa bu hak devam etmelidir. 

Garanti ve İttifak Anlaşmaları, 950 Yunan askeri ve 650 Türk askerinin Kıbrıs’ta konuşlandırılmasını öngörmektedir. Ama bir anlaşmadan sonra bu asker geri giderse, Türkiye’nin müdahale hakkını ortadan kaldırırsanız, o zaman söylediğim riskler bizi bekler.”