Özge Kizir

Tarım Bakanı Erkut Şahali, Türkiye’nin Gümrük Birliği bütünü içerisinde aranan kriterleri aradığını belirterek, “Bugün sertifikalandırılmamış patateslerin Türkiye’ye girişi mümkün değildir. Çünkü Gümrük Birliği bütünü içerisinde yer alan Türkiye gümrüğünde, ürünlerle ilgili aranan kriterler Avrupa’nın kriterleridir. O kriterleri karşılayacak üretim yaptığımız sürece Mersin Kapısı ile Londra Kapısı arasında bir fark yoktur” şeklinde konuştu.

Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, enginarın pazarlama sorunu yaşamayan en önemli tarımsal ürünlerden biri olduğunu vurguladı. Şahali, “Şuan zaten enginarın mevsimidir. Enginarcılarla aramızda bir gerilim mevcuttur. Çünkü enginar devletin doğrudan gelir desteği bünyesine aldığı bir ürün değildir. Bunun temel gerekçesi ise pazarlama sorunu olmayan ürün oluşudur. Ancak bizde süregelen temel yaklaşım, her şeyin her hâlükârda ve ne pahasına olursa olsun desteklenmesi bir zorunluluk olarak akdedildi. Kendi ayakları üzerinde duran ve kendi kendini satabilen ürünün desteklenmesi aslında ulusal bir kaynak kaybıdır. Enginar hariç herşey devlet tarafından destek alıyor. Dolayısıyla enginar üreticilerinin bu anlamda haklı görünürlükleri vardır ama bizim yapmaya çalıştığımız şey, üretimin tamamının nitelikli üretime dönüşmesi ve desteklerinde o noktaya kaydırılmasıdır” dedi.

“Buğday kaynaklı ürün ihracatı bizim açımızdan son derece sevindirici bir durumdur”

Konuk olduğu bir televizyon programında kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan Şahali, ihracat ile ilgili izlenen politika yöntemlerine değinerek, “Buğday kaynaklı ürün ihracatı bizim açımızdan son derece sevindirici bir durumdur. Çünkü yıllar itibariyle buğday rekoltesi son derece düşük kalıyor. Bununla beraber geçtiğimizin yılın yağışlı bir yıl olmasının da faydasıyla ciddi anlamda bir buğday ürünü elde edildi. Nitekim  bunun iç pazarda bulgur olarak değerlendirilmesi ile ilgili bizde yerli üretim ve sanayiyi koruma kaygısıyla ithalatta sınırlandırma kararı almıştık” şeklinde konuştu.

“Yerli pazarlarda tüketilmesini sağlayacak kolaylıklar yapmamızın yadırganmaması gerekir”

Katma değer kazandırdıktan sonra yerli pazarlarda tüketilmesini sağlayacak kolaylıkların yadırganmaması gerektiğini belirten Şahali, “Yaşanan durum elbette çok çevrenin hoşuna giden bir durum değildir. Özellikle katma değer kazandırdıktan sonra yerli pazarlarda tüketilmesini sağlayacak kolaylıklar yapmamızın yadırganmaması gerekir. Çünkü hem belli başlı kısıtlılıklarımız nedeniyle hem de sektörlerimizin ayakta kalmasını sağlayacak tedbirleri almak gibi bir yükümlülüğümüz söz konusudur. Örneğin, parmak patates üretiminde de alındı. Hem üretimin hem imalatın yani katma değer faaliyetin korunması ve desteklenmesi amacıyla aldığımız tedbirler söz konusudur” ifadesini kullandı.

“Tarımda yeterliysek, kendi kendimize yeteriz”

Un ve buğday hareketini Toprak Ürünleri Kurumu’nun düzenlediğini ifade eden Şahali, “Tarım Bakanlığı’nın kontrol ve denetiminde devam eden bir süreçtir. Tarım ekonomisi vardır. Tarım bir ekonomik faaliyettir. Tarımsal ürünler ekonomide çok önemli bir yer tutar. Fakat katma değer kazandırılmış ürünler de aslında ekonominin bel kemiğidir. Hep söylüyorum. Bir ilkokul bilgisiydi. Tarım alanında kendi kendine yeten ülkeler, kendi kendine yeterli ülkeler diye addedilir” dedi.

“Kırsaldan şehre gelmek zorunda kalmayacak bir yaşam alanını sağlamak…”

Yeterliliğin pek çok faktörü oluştuğunu belirten Şahali, sözlerine şöyle devam etti: “Tarım hala daha ülkelerin öncelikli desteklediği üretim alanlarıdır. Çünkü istihdam katsayısı yüksektir. O sektörde çok daha fazla insanın istihdam edilmesi mümkündür. Kırsal kalkınmanın lokomotifidir. Dolayısıyla şehirlerde yoğunlaşan yaşamı bir miktar rahatlatmak ve kırsalda şehre gelmek zorunda kalmayacak bir yaşam alanını sağlamanın yolu elbette gelişmiş tarım ekonomisinin uygulamalarından geçer.”

“Keşke çok daha fazlasına ulaşabilsek…”

Pek çok ürün ve ülkeye rağmen arzu edinilen büyüklükte ihracat yapılamadığına dikkat çeken Şahali, “Özellikle ithalat rakamlarımızda kıyasladığımız zaman keşke çok daha fazlasına ulaşabilsek. Bunun yolu ise daha çok üretmektir. Daha nitelikli üreterek daha fazla satabilmektir. En önemlisi de katma değer yaratarak bir ürettiğinizi belki 10 ya da 15 değere ulaştırıp satmaktır” şeklinde konuştu.

“Sütün ihraç ürünü olarak payı çok düşüktür”

Sütün son derece önemli olduğunu vurgulayan Şahali, “Süt son derece önemlidir. Çünkü hem tarımsal üretimimizin hem de ihracatımızın en büyük alanıdır. Süt ürünlerine bakıldığı zaman ihraç ürünü olarak payı çok düşüktür. Ürün olarak sattığınız şey katma değer yaratır. Örneğin, kaşara dönüşmüş hali çok daha fazla ekonomik değer ifadesidir. Ülkede gerek üretim gerekse imalat aşamasında yarattığı istihdam imkanları kazandığı katma değer ile birlikte ülkeye getireceği ve gayri safi yurt içi hasılaya yapacağı katkı son derece önemlidir” ifadesini kullandı.

“Gelişmiş ve istikrarlı pazarların çok daha kolay satın aldığı ve sertifikası olmayanların artık gelişmiş pazarlarda yer bulmadığı bir dünyada yaşıyoruz”

Suyun gelmesi ile birlikte üretim alanlarında hem miktar hem de nitelik artıracak uygulamaları eş zamanlı olarak hayata geçirmek durumunda olduklarını belirten Şahali, “Nitekim 2016 yılı için açıkladığımız tarımsal destek programı içerisinde iyi tarım uygulamaları ayrıca destek vereceğimiz alanlar olacaktır. Bunun nedeni ise, evet gıda güvenliği bakımından iyi tarım uygulamaları yani sertifikalanmış ürün yetiştirme gibi gıda standartları olduğu için güvenli, denetlenebilir ve izlenebilir üretim süreçlerinden tarımsal ürünlerdir. Fakat aynı zamanda gelişmiş ve istikrarlı pazarların çok daha kolay satın aldığı ve sertifikası olmayanların artık gelişmiş pazarlarda yer bulmadığı bir dünyada yaşıyoruz” dedi.

“Sertifikalandırılmamış patateslerin Türkiye’ye girişi mümkün değil”

Mersin Kapısı konusuna değinen Şahali, “Bugün sertifikalandırılmamış patateslerin Türkiye’ye girişi mümkün değildir. O yüzden Mersin Kapısı bize açık mıdır kapalı mıdır derseniz, Mersin Kapısı ile Londra Kapısı arasında bir fark yoktur. Çünkü Avrupa Gümrük Birliği bütünü içerisinde yer alan Türkiye’de gümrük standartları ve gümrükte ürünlerle ilgili aranan kriterler Avrupa’nın kriterleridir. O nedenle biz o kriterleri karşılayacak üretim yaptığımız sürece Mersin Kapısı’ndan geçmekle, -Avrupa Birliği Adalet Divanının bize özel kararını hesaba katmayacak olursak- Londra veya Amsterdam’a satışla arasında bir fark yoktur” şeklinde konuştu.

“Mersin Kapısı konusunda benim müdahil olmamı gerektirecek herhangi bir sorun söz konusu olmadı”

Şahali, sözlerine şöyle devam etti: “Mersin Kapısı konusunda benim müdahil olmamı gerektirecek herhangi bir sorun söz konusu olmadı. Olabilir mi diye soracak olursak elbette olabilir. Fakat bunun sübjektif koşullar nedeniyle olacak bir sorun olmadığına gönülden inanıyorum. Özellikle Maliye ve Ekonomi bakanımızın davetlisi olarak orada bulunan TC Gümrük Bakanının ortaya koyduğu yaklaşım son derece dostane bir yaklaşımdır.”

“Bize farklı prosedür uygulamazlar”

Prosedürler bakımından Mersin’in farklı bir uygulamada bulunmayacağını ifade eden “Ankara’daki siyaset örneğin Kıbrıs Türk ekonomisi açısından pozitif ayrımcılık yapacak olursa, Türkiye’deki ekonomi çevreleri bunun olumsuz rekabet koşulları yaratacak bir faktör düşünerek buna muhalefet edebilir. Fakat Ankara’nın prosedürler bakımından ortaya koyacağı tavrın Mersin’de farklı bir tavra dönüşme ihtimalini -insan faktörünü hesaba katmadan söylüyorum- çok görmüyorum. Elbette kişisel bazı pozisyonlar ülkeye mal edilmemelidir. Bu her noktada olabilecek bir şeydir” ifadesini kullandı.