TC Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Terör yapılanması, tarih boyunca İslamın sadık mensupları Kürt kökenli vatandaşlarımız başta olmak üzere biz insanlara hayatı zehir ederken, dini gerekçelerle kendini tanımlayan başka bir grup, kendisiyle aynı dine müntesip kardeşlerine karşı hunharca yöntemler kullanarak ağır trajediler yaşatmaktadır" dedi.

Bilkent Otel'de düzenlenen 31. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın sonunda sonuç bildirgesi açıklandı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, toplantının Diyanet İşleri Başkanlığı çalışmalarına yön verdiğini belirterek, toplantının hem Türkiye'de hem dünyada yaşanan önemli ve büyük trajedilerin meydana geldiğini kaydetti. Sonuç bildirgesini okuyan Görmez, hizmet politikalarının müzakeresinin yapıldığını belirterek, Türkiye ve dünyadaki dini hayatı etkileyen gelişmelerin ele alındığını söyledi. Görmez, "Dini gelişmeler hakkında Başkanlığımızın görüşünü kamuoyu ile paylaşması sağlanmaktadır" ifadelerini kullandı.

Görmez, şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır ve metanet ve yaralananlara acil şifalar diledi. Paneller ve komisyonlar halinde çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirten Görmez, "Etnik sorun ve taleplerin terörize edilmesi ve istismarı, dinilik iddiası taşıyan örgütsel yapılar ve İslam algısına olumsuz etkileri, Aktüel politik süreçler ve din hizmetlerine etkileri, Toplumun din algısında sosyal dini teşekküller ve geleneksel dini yapıların etkisi, yeni göç hareketleri ve etkileri komisyonları oluşturuldu" ifadesini kullandı.

"PARALEL DİNİ YAPILANMALARLA..."

İslam dünyasının derinlemesine yaşanan ve hissedilen ağır süreçlerden geçtiğini kaydeden Görmez, tarihte hiç görülmemiş şeklide İslami referanslara atıf yapılarak bu coğrafyaların dini ve kültürel zemininin tahrip edilmek istendiğini söyledi. Görmez şöyle devam etti:

"Bir yandan etnik tabiatın gecikmiş ulusçu bir ideolojiye sarılarak, talep ve beklentilerini şiddetle gerçekleştirmeye çalışan terör yapılanması, tarih boyunca İslamın sadık mensupları Kürt kökenli vatandaşlarımız başta olmak üzere biz insanlara hayatı zehir ederken, dini gerekçelerle kendini tanımlayan başka bir grup, kendisiyle aynı dine müntesip kardeşlerine karşı hunharca yöntemler kullanarak ağır trajediler yaşatmaktadır. Öte yandan İslamın gelenekten modernliğe doğru gelişen sosyal gerçeklik içinde onun kazanımlarını, gerçek için taşıdığı imkanları kendi çıkarları için feda etmeli, ahlaki ve vicdani sorun olarak görmeyen paralel dini yapılanmalarla, ümmeti Muhammedin birlik ve beraberliğine ağır darbeler vurmaktadır."

"SÖZDE MÜSLÜMAN OLUŞUMLAR, MÜSLÜMAN VARLIĞINI AÇIKÇA TEHDİT EDER HALE GELMİŞLERDİR"

"Başta DAİŞ olmak üzere İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde gelenek ve modernlik arasına sıkışmışlığın ezikliğini kendi yorum, şiddet ve algı yöntemleriyle kapatmaya çalışan sözde Müslüman oluşumlar, Müslüman varlığını açıkça tehdit eder hale gelmişlerdir" diyen Görmez şunları kaydetti:

"Bugün Müslüman dünya, İslam'ın nezih geleneğinin siyasi yorumlarına acımasızca alet eden, Müslümanların mezhebi ve kültürel çeşitliliğinin terk edilmesi gereken dini bir unsur, asırlar içinde oluşmuş medeniyet değerlerimizi yok etmekten imtina etmeyen patolojik ve kriminal örgütlerle karşı karşıyadır. Bu örgütler sadece Müslümanların canına kastetmekle kalmamış, aynı zamanda coğrafyamızın dini ve kültürel mirasını ve medeniyet varlığını yok etmektedir. Müslümanları farklı telakkileri içinde tutmayı başarmış kodlar DAİŞ ve benzeri yapılar eliyle hızla çözülmez istenmektedir. İslam dünyasının hemen her bölgesinde farklı adlarla ortayla çıkan tekfirci eğilimler sadece dış mihrakların komplosu olarak görülemezler. Bu komploların yürütülmesini mümkün kılan ve kendi bünyemizden kaynaklanan sebepler ve zaaf noktaları öncelikle ve özenle durulmalıdır" ifadelerini kullandı.

DAİŞ ve benzeri örgütlerin Kur'an ve sünnet çizgisinden saptığını vurgulayan Görmez, bazı dini tabirleri kullandıklarını ve kendilerinden olmayanı tekfir ettiğini ve sosyal medyayı kullanarak gençleri kandırdıklarını kaydetti. Görmez, "DAİŞ'in aldatarak bünyesine kattığı gençlerin hangi ülkeden geldiğine bakılmaksızın evlatlarımız olduğunu unutmadan kandırılan zümrelerle temas içinde olunmalı, hakikate ulaşmaları için çaba sarf edilmelidir. Bölgemizin ateş çemberine dönmesi sebebiyle ülkemiz bir hicret yoluna dönmüştür. Yeni göç hareketlerinin ülkemize olan iktisadi maliyeti ile ilgili çeşitli araştırmalar bulunmakla birlikte sosyal ve manevi maliyetine ilişkin, ne kadar süreceğine dair sahici bilgi olmadığı hesaba katılarak kapsamlı bir araştırma yapılmalıdır. Türkiye'ye göç edenlerin ülke, etnik köken, mezhep bakımından geniş bir yelpaze oluşturduğu unutulmamalıdır" dedi.

Göçün ülkenin fiili bir gerçeği olduğunu ifade eden Görmez, şunları kaydetti:

"Giderek artan ve genişleyen hacmiyle başta Suriye'den ülkemize gelen göçmenler olmak üzere onu takip eden diğer göç grupları kısa ve uzun vadede ülkemizin demografik yapısını alt üst edecek derecede yoğunlaşmıştır. Göçün psikolojik sonuçları yeni düzenlemeler yapmayı gerekmektedir. Dini hayatlarının güçlendirilmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi, yaşadıkları sorunların giderilmesi için başkanlığımızın şimdiye kadar gerçekleştirdiği hizmetlere ara vermeksizin daha organize şekilde sürdürülmesi gerekmektedir. Bu da öncelikli olarak Diyanet Başkanlığı bünyesinde bir koordinatörlük ihdas edilmesini zorunlu kılmaktadır. Göçmenlere yönelik programların planlı ve programlı yürütülebilmesi, düzenli ve verimli sunulabilmesi için acilen koordinatör Müftülük merkezi ihdas edilmelidir."