Başbakan Binali Yıldırım, anayasa değişikliği konusunda CHP'nin tutumunu eleştirerek, "Hayatlarında hiç hayırlı bir iş yapmamış olanların, benzerliği sebebiyle bu mübarek kavrama nasıl sarıldıklarını gördükçe insanın gülesi mi, ağlayası mı geliyor bir türlü karar veremiyor" dedi. 

"Bunlar, Türkiye monarşiyle yöneltiyseydi kralcı, kraliçeci olurlardı" diyen Başbakan Yıldırım, 2007'deki 367 krizine işaret ederek "O gün tilki fıstığı çıkarmasaydı, belki bunlara ihtiyaç kalmazdı. Hem ülkeyi kaosa krize sürükleyeceksiniz, sonra da bölünme, diktatörlük teranelerini okuyacaksınız, yemezler" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yıldırım, ATO Congresium'da, AK Parti Ana Kademe İlçe Başkanları İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'na katıldı. Başbakan Yıldırım'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Hayatlarında hiç hayırlı bir iş yapmamış olanlar"

"Kritik bir süreç yaşıyoruz. Önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğimiz halkoylamasında öncesinde sizlerle bir araya gelmek ve bu istişareleri yapmayı uygun gördük. 

Halkoylamasında anayasa değişikliğinin reddedilmesini isteyenlerin kampanyasını ses benzerliği üzerine kurduklarını görüyoruz. Hayatlarında hiç hayırlı bir iş yapmamış olanların, benzerliği sebebiyle bu mübarek kavrama nasıl sarıldıklarını gördükçe insanın gülesi mi, ağlayası mı geliyor bir türlü karar veremiyor. Milletimiz kendisi için hayırlı olanı bu halkoylamasında gösterecek.

"O dönem de hayırcılar çıkmıştı"

Rahmetli Menderes ülkemize ilk kapsamlı programı başlattığında karşısına yine hayırcılar çıkmıştır. Türkiye demokraside ve ekonomide o dönem ne kazandıysa milletimizin evetleri sayesinde elde etmiştir. Bugün, artık adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan Boğaziçi Köprüsü inşa edilirken aynı çevreler hayır kampanyası düzenlemiştir. Rahmetli Özal'ın da çok çektiğini iyi biliyoruz. İstemezcülüklüğün kökleri çok eskidir. Hiçbiri bizim hükümetlerimiz döneminde geçen son 14 yıl kadar tutarsız olmamıştır. 

Dünyanın hangi bölgesinde, kendisi hiçbir ilke, değer, proje üretmeyen, sadece iktidar partisinin yaptıklarına, söylediklerine karşı çıkarak siyaset yapan bir muhalefet var. Şahsen ben Türkiye'den başka böyle bir muhalefet örneği duymadım, bilmiyorum. Anayasa değişikliği ile getirilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı çıkanların, mevcut parlamento hükümet sistemi diye bir dertleri olmadığını çok iyi biliyoruz. Bunlar parlamentoda hükümeti çalıştırmamak için ellerinden geleni arkalarına koymadılar. 

"Bunlar, Türkiye monarşiyle yöneltiyseydi kralcı, kraliçeci olurlardı"

Bunların derdi, mevcut sistemi savunmak değil, onlar sadece biz yeni bir sistem önerdiğimiz için, uygulama aşamasına, milletimizin önüne getirdiğimiz için bu mevcut sisteme can simidi gibi sarıldırlar. Bunlar, Türkiye monarşiyle yöneltiyseydi kralcı, kraliçeci olurlardı. Cumhuriyetçilikleri de başka bir şey değil. Millete her türlü hakareti yapan, bu zihniyet ne cumhuriyetçi, ne demokrat olabilir.

"367 icadı gibi en büyük utançlara sahne olacak"

Türkiye'nin son AK Parti 14 yılını şöyle bir gözden geçirdiğimizde karşımıza çıkan manzaranın dahi tek başına anayasa değişikliğine neden evet denilmesi gerektiğini gösterecektir. 2002 yılı kasım ayında AK Parti tek başına iş başına geldi. Recep Tayyip Erdoğan Meclis'e girmedi, Siirt'te bir şiir okudu diye. Demokratikliği, cumhuriyetçiliği kimseye bırakmayanlar, artık muhtar bile olamaz diye ellerini ovuşturdular. 2003 yılında dönemin Cumhurbaşkanı'nın hükümetin önüne adeta set çekmesine ses çıkarmadılar. Yıl 2004-2005, Türkiye AB üyeliği sürecini başarıya ulaştırmak için çalışırken, bugünkü hayırcılar, vesayet odaklarının yanında saf tuttular. Danıştay saldırısı başta olmak üzere, demokrasimize yönelen saldırıların hız kazandığı 2006 yılında Türkiye'ye zarar verme pahasına AK Parti'yi yıpratmayı meşru saydılar. 367 icadı gibi en büyük utançlara sahne olacak 2007 yılını da çok iyi hatırlayalım. Hukuk rezaleti, Türkiye'nin önünde yeni yol açılmasına vesile oldu. Kasetlerle siyasetin dizaynı çabalarına, bölücü örgütün eylemlerini tırmandırmasına, FETÖ kumpaslarının ortaya çıkmasına şahit olduk. 2013 yılından sonra bu olumsuzluklar artık tüm cephelerde ülkemize karşı aleni bir savaşa dönüştü. Gezi'yi, 17-25 Aralık'ı, çukur eylemler, DEAŞ saldırıları derken 15 Temmuz'a kadar geldi. Gezi olaylarının başladığı döneme geldiğimizde ne oldu; Taksim'deki 8-10 ağacın yerinin değiştirilmesi değildir. 1890'lardan beri faizleri yüzde 4,6'ya düşürmüş, IMF'le yolunu ayırmış, dünyanın en büyük havalimanının ihalesini cebinden 5 kuruş çıkmadan yapmış. Bu birilerinin canını sıkmış. Türkiye bu kadar sıkıntılarla uğraşırken, dünyanın en büyük havalimanını yapabiliyor, nasıl oluyor faizi yüzde 5'in altına düşüyor, nasıl oluyor IMF'le yolunu ayırıyor. Aziz milletimiz bu oyunlara asla gelmedi.

"Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz"

Bu uzun yakın tarih yolculuğunu yapmamın sebebi şudur: Türkiye'nin yönetim sistemi konusunda bu kadar radikal bir yol ayrımına neden geldik? Her şey yolunda giderken, bir sabah ülkenin yönetim sistemini değiştirelim demedik. Arka arkaya gelen birçok sebebi var. Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz. Biz mevcut sistemde aynı delikten defalarca ısırıldık. Siyasi, sosyal, ekonomik yıkımlarla, terörle ısırıldık. Artık yeter, söz de karar da milletindir. Sürekli kriz üreten, sürekli milleti üzen, meşgul eden, devleti örseleyen bir sistemde ısrar etmenin bir anlamı yok. Cumhuriyet baki ama yönetim sisteminin miadı dolmuştur. Türkiye'nin rejim problemi yoktur.

Ana muhalefet partisinin rejim sorunu var diye kafaları karıştırmasını anlamak mümkün değildir, millet de itibar etmemektedir. Türkiye bu reform için gereken siyasi uzlaşmayı da sağlamıştır. Bizim gönlümüz bu uzlaşmaya Meclis içinde ve dışında tüm siyasi partilerin katılması yönündeydi. Bizim dışımızda kaynaklanan nedenlerle bu mümkün olmadı. 

2011 yılında Meclis'te kurulmasına öncülük ettiğimiz Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda CHP'nin parlamentoda yaptığı gibi anayasa reformunda en büyük engel olduğunu gördük. Buna rağmen işbirliği teklif ettik ama olumlu sonuç alamadık. Milletimizin önüne yeni bir anayasa değişikliği getirebilmiş olmamız MHP'dir. MHP Genel Başkanı'na ve milletvekillerine bu vatanseverlik için 'Önce ülkem ve milletim' dedikleri için bir kez daha teşekkür ediyorum. Nisan ayı ortasında yapılacak halkoylamasında da yapıcı işbirliği devam edecek ve anayasa değişikliğini hayata geçirmiş olacağız. 

"19'UNCU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ"

Meclisimizde kabul ettiğimiz, milletin takdirine sunduğumuz bu anayasa değişikliği esasen 19'uncu anayasa değişikliğidir. Bu değişikliğin 14'ü doğrudan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, 4'ü de seçimlerle, yargı alanında düzenlemeleri ilgilendiriyor. Her bir arkadaşımızın öncelikle bu maddeleri ezbere bilmesini istiyorum. Kafanıza nakşedeceksiniz. Milletimizin kafasındaki soruları cevaplayamayız. Partimizin hazırlıkları mevcut. Bu dokümanları bütün ayrıntılarıyla okuyun, değerlendirin. 

Muhalefet yeni sistemle getirilen bu değişiklikle hiç alakası olmayan konuları, tam bir karalama, yalan kampanyası yaklaşımıyla gece gündüz anlatıyor. Yalan rüzgarı. Yüz kızarmıyorsa, dilin zaten kemiği yok üfürüyor da üfürüyor. Tek adamlıktan gelip, ülkenin bölünmesine kadar işi vardırıyorlar. Bizim bu yalanlar karşısındaki en büyük gücümüz doğruları anlatmaktır. Millete doğrudan ama her zaman doğruları anlatacağız. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ne olduğu, ne kazandıracağını teker teker sabırla bir daha anlatacağız. Kafalardaki bütün soruları aydınlatacağız.

"Bu sistemde artık buna yer yok"

80 milyon vatandaşımızın her birine ulaşıp, hakikatleri anlatırsak, 2007 referandumundaki sonuçlar almak işten bile değil. 2007 referandumunda ortaya çıkan Cumhurbaşkanının millet tarafından seçilmesi ile başlayan hükümet sistemi değişikliğinin eksiklerini gideriyoruz. Cumhurbaşkanını seçmiş, 22 milyon oy vermiş. Benim yetkim var, sorumluluğum yok. Olur mu böyle şey. AK Parti önüne gelen 11 sandıktan da hesabını vere vere bugünlere geldi. Onun için vatandaş seçtiğinden hesap sorar. Bu anayasada yok. Bu garabeti düzeltiyoruz. Mevcut durumla anayasayı uyumlu hale getiriyoruz.

O gün tilki fıstığı çıkarmasaydı, belki bunlara ihtiyaç kalmazdı. Hem ülkeyi kaosa krize sürükleyeceksiniz, sonra da bölünme, diktatörlük teranelerini okuyacaksınız, yemezler. 

Millet mevcut sistemde Meclis'i seçiyor, milletvekillerini seçiyor, ülkeyi kim yönetecek karar vermiyor. Sonra Meclis'te alicengiz oyunları oluyor. Şimdi millet diyor ki, sandık geldi önüme, hükümeti de, Meclis'i de seçerim, işime bakarım. Kim hükümet, kim cumhurbaşkanı olacak ben karar vereceğim. CHP hiç milletin gücüne ram olarak iktidar yönünde gayret göstermediği için buna karşı çıkmasını anlayabiliriz. CHP yarım yamalak iktidarın köşesinden kendine yer bulmuştur. Bu sistemde artık buna yer yok. Çalışan, gayret eden, milleti ikna eden herkes tek başına iktidar olur. İstikrar, güven, iki sihirli kelime.

"Niyetimiz hayır, akıbet hayır"

Halkoylaması tarihine kadar yoğun bir programımız var. Türkiye'nin sadece bir dönemini değil, asırlık bir yol haritasını belirleyecek anahtar milletin elinde olacak. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye'yi yeni sistemle buluşturacağız. İki ayımız var, her saniyesi değerli. Bu bir seçim değil. Bu bir halkoylaması. Siyasi rakiplerimizin bunu bir seçime dönüştürme gayretleri olduğunu biliyoruz. Biz AK Parti olarak, bu konulara yabancı değiliz. Geçmişte buna benzer gruplaşmaları, ittifakları karşımızda hep gördük. Niyetimiz hayır, akıbet hayır. Hayr'la, hayırı karıştırıyorlar. Bize iki ay durmak, yorulmak, dinlenmek yok.