Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın NTV’ye, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin de KİPE’ye verdiği röportajların Rum  iç cephesindeki siyasi çatışmaların ön mevzisini oluşturduğu, Kıbrıs sorununda muhalif ve müttefik partilerin birbirine saldıran açıklamalar yaptığı haber verildi.

Simerini’nin haberine göre DİSİ Başkanı Averof Neofitu “Çözümden sonra da birleşik Kıbrıs’ı sadece biz  Kıbrıslı Rumların yönetme hakkı olduğu algısı ile  Kıbrıs sorununu çözmeyi ve Türkiye’den kurtulmayı başaramayız” dedi, şunları ekledi:

“Kıbrıs’ı bütün istiyorsak,  bunun şartının Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızla fiziki ve siyasi bir arada yaşamamız olduğunu bilmeliyiz.  ‘Bugün mutluyuz neden değişiklik arayalım veya tehlikeye girelim’i savunanlar işgali unutuyor, vatanımızın yarısını Türkiye’ye hibe etmemiz fikrine uyuyor ve 40 bin Türk askerinin bulunduğu fiili durumu kabul ediyor.”

DİKO bildiri yayımlayarak şu görüşü ortaya koydu: “çözümden sonra da Türk garantilerinin idamesini ve Türk askerinin, müdahale hakkıyla birlikte kalmasını talep eden Mustafa Akıncı’nın uzlaşmazlık hezeyanı Nikos Anastasiadis, DİSİ ve AKEL’in yanlış politikasının başarısızlığının teyididir.Sayın Anastasiadis DİKO’nun durum değerlendirmesi yapıp yeni bir strateji  belirlemek üzere Ulusal Konsey’i toplama çağrısına kulak vermek için Akıncı’dan daha ne duyması gerek?”

AKEL Basın Sözcüsü Stefanos Stefanu “DİKO liderliğinin AKEL’e saldırdığı izlenimi artık bizi kışkırtmıyor. DİKO  Nikos Anastasiadis’i destekledi ve başkanlığa seçti.  Hükümet edenlerin memorandumcu, halk karşıtı politikasını başından sonuna kadar destekledi, sonra da AKEL’i DİSİ’nin suyuna gitmekle suçladı. Sorumlu ve ciddi politikalarımıza devam edeceğiz. Kaygımız gelecek seçimler değil gelecek nesillerdir” dedi.

EDEK de bildiri yayımlayarak özetle şunları öne sürdü: “Sayın Akıncı son röportajı ile uzlaşmazlığını, tahrikkar taleplerini ve bizim tarafın verdiği bazı kabul edilmez tavizleri  teyit etti. Kıbrıslı Rumların yalnız  yüzde 20’sinin daimi ikamet ve bazı seçim prosedürlerine katılım hakkı olacak. Bu da Dünya İnsan Hakları Bildirgesinden ortaya çıkan temel özgürlüklerle çatışır.”

Vatandaşlar İttifakı Başkanı Yorgos Lillikas, BM Güvenlik  Konseyi’nin Kıbrıs sorunuyla ilgili uluslararası konferans toplamasını Vatandaşlar İttifakı’nın istediğini, böyle bir konferansın 5 daimi üye ülkeyi sorumluluklarıyla karşı karşıya getireceğini, Rum yönetiminin de bu 5’liden hangisinin  Türkiye’nin, hangisinin Rum yönetiminin gerçek müttefiki olduğunu anlayacağını savundu.

Ekologlar Hareketi Vatandaşlar İşbirliği Başkanı Yorgos Perdikis,  Eide’nin açıklamasını “tehlikeli ve tahrikkar” diye niteledi; Eide için şunları söyledi:

“Bir yandan Güvenlik Konseyi üyelerinin uluslararası konferansa katılma geleneği olmadığını söylerken yasadışı rejimin liderini bilgi vermek üzere Güvenlik Konseyi huzuruna çağırmasını izah etsin. Sayın Eide şapkasından bu tavşanı da çıkarıp, iki liderin bilgi vermek üzere Güvenlik Konseyi’ne çağrılabileceğini söyledi. Cenevre konferansının bir sonraki aşamasına Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin, AB’nin aktif üye ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin katılmasını istemek  Kıbrıs Rum tarafı ve Kıbrıs hükümetinin sorumluluğu ve hedefi olmalıdır.”

Dayanışma Hareketi Başkanı Eleni Theoharus  Avrupa Parlamentosu başkanına mektup gönderdi ve “Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği garantilerin idamesi ve Türk askerinin Ada’da kalmasını isteyerek kabul edilemez tutum sergiliyor.  Bu tezler  ne AB ilke ve değerlerine uyar ne de Türkiye’nin AB adayı sıfatına. Görüşülmekte olan federal çözümün demokratik eksikleri var, Kıbrıs’ı iki eşit statülü devlete  bölüyor. Bu AB açısından utanç olacaktır. Kıbrıs’ta Avrupai demokratik bir çözüme ulaşılmasına yardımcı olunuz” iddiasında bulundu.

ELAM Basın Sözcüsü Yeadis Yeadi ise şu görüşlerini ifade etti:

“Toprak satıldı yerleşikler kalıyor, şimdi de Türk ordusu kalıyor. Başkan Anastasiadis, bütün yerleşiklerin kalacağını söylediği kabul edilemez açıklamasından sonra şimdi de Türk tarafının garantilerin ve Türk ordusunun ilanihaye kalması tezleri Mustafa’nın ağzından yeniden ortaya konuldu.”