Bir ülke; ne kadar çok sanatçısı, ne kadar çok sokak sanatçısı, ne kadar çok sanatla uğraşanı, ne kadar çok sanat yapanı, ne kadar çok sanat seveni veya sanatseveri varsa o kadar güzel bir ülkedir...

-*-*-

Sanat, benim için “renk ve zevk” meselesidir...

Sanatı beğenmemek olmaz...

Ama sanatın her türünden “anlamak” da imkansız gibidir...

Sanattan herkes zevk de almaz.

Ama sanata asla kızılmaz, sanata asla hakaret edilmez...

Sanatçı asla cezalandırılmaz...

-*-*-

Kıbrıslı olmak, sanat açısından ne büyük bir güzelliktir...

Çünkü, Kıbrıs’ta tarih bazılarına göre belki 1571’de, bazılarına göreyse 1974’te başlamış gibidir ama bu ülkede, 3 bin sene önce, dev tiyatrolar, muhteşem heykeller olması bile, benim için Kıbrıslılığın en güzel yanıdır...

-*-*-

Tracy Emin; İngiltere’nin ve Dünya’nın en büyük kadın sanatçılarından biridir.

Gazetelerde okudum, son zamanlarda ciddi rahatsızlığı varmış; umarım en erken zamanda iyileşir...

Tracy Emin’in babasının Kıbrıslı olması; Tracy Emin’in gelip de Kıbrıs’tan ev alması; “Kıbrıslıyım” diyen herkesin, gurur duyması gereken bir şeydir.

Benim için, “en büyük ve en önemli Kıbrıslılar arasında Tracy Emin vardır ve bu kadın, Soli ya da Salamis kentlerinde, 3 bin sene önce tiyatro yapılıyor olması kadar değerlidir.

-*-*-

Hüseyin Çağlayan...

Dünya modasının dev marka isimlerinden biridir...

Kıbrıslıdır...

Ve benim için guru ötesidir...

-*-*-

Baf’taydım Covid 19 meselesinden önceleri...

Hani Güney’i çok rahat gezdiğim dönemlerde...

Ve Baf’ta, 80’li yaşlarında bir Rum’un bana, “Ümit İnatçı ile aynı toprakların evladı olmaktan büyük gurur duyuyorum” demesini asla unutmam...

Ümit İnatçı benim için büyük bir sanatçıdır...

-*-*-

Bütün öğretmenlerimi çok severim...

Asla unutmam ve her gördüğümde hepsinin ellerine sarılırım...

Ama mesela Feridun Işıman’ı başka türlü severim...

O, çok büyük bir resim sanatçısıdır ve ses sanatçısıdır benim için...

-*-*-

Mehmet Yaşın; çocukluğumun çok değerli bir abisidir ama benim için büyük bir şairdir...

Ve Neşe Yaşın... Allah sağlık versin...

Ve Marios Tokas... Toprağı bol olsun...

Birlikte ürettikleri öyle bir şarkı var ki; benim için ulusal marştır...

-*-*-

İsimlerini sayamadığım, saymadığım, saymama gerek olmayan tüm sanatçılarımızın önünde saygıyla eğiliyorum...

Bu ülke en çok onlarla güzeldir...

-*-*-

Ve Lefkoşa’da bir tartışma...

Elbette bir yere, bir eser konacaksa, tabii ki izin alınmalıydı...

Ama, sanata da öyle ya da böyle, vinçle müdahale edilmemeliydi...

-*-*-

Ve Suat Günsel...

Suat hoca...

Sanata verdiği değerle, bu ülkenin bir zenginliğidir...

Ve bu ülkenin güzellik yaratan bir güzelliğidir...

Aynı zamanda bu ülkenin bir zenginidir...

-*-*-

Ve Mehmet Harmancı...

Benim için, merkez solun en önemli ismidir, hizmet adamıdır...

-*-*-

Bir “sanat” kavgasında ya da çekişmesinde isimleri geçiyor...

Keşke yaşanmasaydı...

Çünkü, bu kavgada ya da çekişmede, sanki, Suat hocanın, cumhurbaşkanlığı seçimindeki siyasi tavrına karşı tavır varmış gibi görünüyor.

-*-*-

Eğer gerçekten bu sebeple bir “intikamcılık” yaşanmışsa, bu oyunda yer alanlar, nostalji yürüyüşçüsü kardeşlerimin iddia ettiği “kötü insanlar” kadar “kötü” olmaz mı?

-*-*-

Biliyor musunuz?

Hazır Suat hocadan bahsetmişken; çok aksi bir huyumuzdan da bahsedelim...

-*-*-

Suat Günsel, bu ülke için çok büyük bir başarı markasıdır...

Dershanesinden başladık, üniversitesi, hastanesi, otomobil üretmeye başlıyor olması, sanata verdiği aşırı değer...

Bütün bunlar, bu büyük markanın yaratılmasındaki adımlardır...

Sokağa çıkın, bir çok insana “Suat hoca” deyin, kimisi su borcunu ödemediğinden, elektrik borcu bulunduğundan, neden vergi şampiyonu olmadığından dem vuracak.

-*-*-

Bu konuda, herkes, her şeyi, tam doğru olarak biliyor mu?

Yargı konusu olan çok konuda biz kesin yargıya varmışızdır...

Ve gerçekten hem yanlış yapıyoruz, hem yazık ediyoruz...

-*-*-

Başarılı insanlarımızdan nefret eden, garip kıskanç bir yapımız var, lütfen kabul edelim...

-*-*-

Ve sanatı geçtim...

Suat hoca, dilediğiniz kadar eleştirin, bu ülke için öyle bir hastane yapmıştır ki; bu hastane çok daha önce yapılmış olsaydı, mesela sevgili dayım bugün belki de hayattaydı.

Ve bu hastane olmamış olsaydı, belki de sevgili annem, bugün hayatta değildi...

Suat hoca, hepimizin yaşantısına, şu veya bu şekilde dokunmuş biridir...

Elbette nevi şahsına münhasırdır...

Ama başarısı da zaten, “nevi şahsına münhasır” karakterindedir...

-*-*-

Sonuç: Lefkoşa’ya heykel yerleştirecekse, elbette izin alınmalı...

Ama sanat, siyasi sebeple vinç saldırısına uğramışsa; bunun arkasında korkunç bir kötülük bulunmaktadır...

Umarım, tek sebep, “izin”dir!